1920’lerde şehir içlerinde kullanılmak üzere üretilen panzerlerin, 1950'ler sonrasında, kullanılmasına son veriliyor. Sonra 2015-2018 yılları arasında tartışılarak: 45 panzerin terör saldırılarına karşı konumlandırılmak üzere istihdam edilmesi kararı alındı ve bu yasallaştırıldı. Başka-büyük şehirlerde-büyük direnişlerde gördük bu panzerleri. Ve benim görebildiğim kadarıyla dün 5 panzer bu şehirde konumlandırıldı. İnsanlar resmen şokdaydı. Tepede helikopterler, küt bu panzer görüntüleri, zibil gibi polis, kapatılan yollar, şehirdeki trafik güzergâhının tamamen değiştirilmiş olması. Tam bir OHAL! Herkes için Eritreliler, tam bir "ÖTEKİ" olduruldu. Muhteşem bir film senaryosunu, abartısız 12 yıldır büyük bir sabırla ve "özgürlük" bahşederek işlettiler. Tam bu savaş atmosferinde de nihayetlendiriverdiler...
“Kendi ülkenizdeki politik dertlerinizi buradaki sokaklara taşıyacaksanız ülkenize gidin”
Uyanabilecek miyiz?
Kapitalizmin bir uzvu haline gelen İNSAN denen canlı, hepimiz, uyanabilecek miyiz?
Kimse Çocuk Eritrelileri düşünmüyor 12 yıldır. Başları dik, gurur duyarak kendi dillerinde söyledikleri şarkılar, kendi dansları; çöp öğütme makinelerinde bırakıldı! Bu çocuklar şimdi, her zamankinden daha fazla “ÖTEKİ” oldurtuldular. Ve yıllardır anaokullarına dek ilmek ilmek örüldüğü dillendirilen “entegrasyon programları”nın hepsi, mini mini yavruların yüreklerinde kocaman bir yaranın açılmasını engelleyebilecek bir işlev yüklenmedi. Çocuk Eritreliler dün, yüreklerinde ömür boyu kapanamayacak olan en büyük yarayı aldı. Ne uluslararası-yerel basın, ne partiler...
Hiç kimse onların halini fotoğraflamadı, hiç kimse onların çığlıklarına kulak kabartmadı... hiç kimse onların yarın nasıl okula gideceğini, arkadaşlarının kendilerine bakışlarıyla nasıl mücadele etmek zorunda kalacaklarını hesaplamadı.
CİZRE’DE DEĞİL, ALMANYA’DA-GIESSEN’DE YAŞANDI-YAŞATILDI BUNLAR!
Tam 12 yıldır, 2011 itibariyle, hem de “size özgürlük veriyoruz” tablosu korunarak Eritrelilere yönelik gibi gösterilen, ancak özü diğer tüm göçmenleri kapsayan bu harekât: Dün tam bir OHAL anı yaratılarak zirveye tırmandırıldı. Tüm şehirde siren sesleri hakimdi. Tepemizde ta ta ta ta helikopterler. Şehrin her yanından duyulabilen bir OHAL ORKESTRASI. Sabahın 5’ine kadar kesilmedi siren sesleri. Ve başardılar. Uluslararası medya kuruluşları, Almanya’daki tüm basın; hepsi aynı haberleri geçti.
“Ayaklanma: 27 polis yaralı, 100 kişi gözaltında. Diktatörlerini destekleyenler –festivali organize edenler diktatörlüğü desteklemekle suçlanıyor- kendi ülkelerine gitsinler. Kendi ülkenizdeki politik dertlerinizi buradaki sokaklara taşıyacaksanız ülkenize gidin!”
2011 itibariyle, Eritrelilerin vize işlemleriyle ilgilenmek üzere kurumsallaştırılan ve direk Alman İçişleri Bakanlığıyla çalışan bir kurum; daha dil dahi bilmeyen 100-150 genci oturum vaadiyle toplar ve diğerlerini protesto ettirir: Bu 100-150 kişi bu şehre indirilmese, bu olayların hiç biri başlamayacaktı.
Dün cumartesi, çalışanların alışveriş günüdür Almanya’da. İnsanlar korkudan evine kapandı. Birkaç Eritreli gördüklerinde yolunu değiştirerek yürüdü. “Her Eritreli bize saldırabilir” algısı-korkusu otomatikman işler hale geldi.
Biz Türkiyeliler, ya da diğer ülkeliler açısından bakacak olursak: Önceki Haziran seçimlerinde bu diyarlardaki bayram havasıyla şu son seçimlerdeki halimizi bir kıyaslayın. Türkiyeliler Türkiyelilere ötekileştirildi. “Kürtler” kelimesi tekrar “Terörist hepsi” algısı-korkusuna dönüştürüldü.
Ve hiç bir AKP’liye “Diktatörleri destekeleyen ülkesine gitsin” denmedi.
Türkiyeliler nezdinde rüzgâr aksi yöne, ilericilerin-devrimcilerin aleyhine işletildi. Buralarda futbol turnuvası gibi izlenen seçim maratonu da tam bu işletimin nitel zirvesi haline getirildi. Ve ilerici kesim pervasızca biçilmeye başlandı (maalesef bunların haberlerini dahi özneleriyle karşılaşınca alabiliyoruz;”haber” mahiyetinde görülmüyor bunlar.)
Ve biz yabancıyız!!! “Kendinizi Alman mı hissediyorsunuz, Türkiyeli mi?” biçiminde yürütülen binlerce röportaj gerçekleştirme dönemi tarihe karıştı!!!
Çin’den Türkiye’ye dek, henüz 30’unu devirmemiş bir genç kuşak burada şimdi. Ekmeklerini kazanmakla ve iyi bir gelecek hayaliyle günde 12-15 saat çalıştırılıyorlar. Ve demografik bir evrim geçirtiliyor tüm topraklarda...
Tüm bunlar böyleyken İnsan Hakları Örgütleri: Tunus'ta özel şahısların göçmenleri ve mültecileri zorla evlerinden çıkarıp, ardından devletin de bu insanları çöle, 40 derece sıcak altındaki bir yokluğa terk edişini teşhir ediyor.
Tüm bunlar böyleyken Avrupa’da sayısı yüz binleri, dönem dönem milyonları bulan gençler: Uluslararası şirketlerin kolonizasyonunu teşhir etmek için canla başla koşuşuturuyor. Savaşlar ve afetler altında, tarumar edilen diyarlardakilerin sesi olmaya çalışıyor.
Tüm bunlar böyleyken Almanya’da ki emekçiler: “Silaha-savaşa bu denli büyük bir bütçe aktarılırken, Almanya’nın savaştaki rolü büyütülürken, emeğimizin karşılığı sentlerin tartışılması derekesine düşürüldü” ezikliğini-garipliğini sindirememenin sancılarında...
Bu diyarlarda her türlü etkinliğe katılan Türkiyeli göçmenlerin büyük bir kısmı artık orta burjuvazilikten ağalığa geçme hayalleriyle yanıp tutuşuyor. Ve seçim dönemleri de bu kesim için, ağalıklarını pekiştirme dönemlerinin ötesinde bir anlam ifade etmez hale geldi.
Tatile, Türkiye’ye gitmelerini engelleyecek hiç bir hak talebi aktivitesine katılamaz hale geldi bu kesim...
Uyanabilecek miyiz?
Kapitalizmin bir uzvu haline gelen İNSAN denen canlı, hepimiz, uyanabilecek miyiz?