Toplumsal Barış için yeni bir çözüm sürecinin başlatılmasının zorunluluğundan bahsedenler bu sürecin nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda henüz hemfikir değiller. Daha doğrusu bu sürecin nasıl yürüteleceği ve kimlerle yürütüleceği bilinmemektedir.
Bilenen tek şey MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamaları sonrası başlayan yeni 'çözüm süreci' tartışmalarının siyasi çevreler başta olmak üzere bazı kesimlerde olumlu bir havanın esmesine ve iyimserliğin Ankara siyasi kulislerinin ötesinde de gündemi belirliyor olması.
Ufuk Uras’ın „Bahçeli’nin DEM’li vekillerin elini sıkması ve barış çağrısını yapması, Öcalan’la ilgili talebi bana çok önemli geldi. Tarihsel bir çağrı gibi geldi". Bugün T24’te Tolga Şardan’la yaptığı roportajda yaptığı açıklamalar ve iyimserliği Bahçeli’yi Türkiye gündemini ve çözüm için yeni bir kürt açılımın belirileyici siyasi aktörü yapmakla kalmadı, aynı zamanda liberal kesimlerde yeniden umutları yeşertti.
Ufuk Uras’ın Bahçeli’yle görüşmesini her siyasi kesim farklı bir şekilde yorumlayabilir. Ufuk Uras Devlet Bahçeli‘ ile görüşmesini tarihi olarak görüp kendisine bir siyasi misyon da yüklemiş olabilir. Nitekim DEM’le görüşmesi ve ardından kayyum’la üçüncü kez görevden alınan Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk’le buluşması kendisini yeni bir kürt siyasi çözümünde rol alabilecek aktörlerden biri konumuna getirmeye çalışıyor da olabilir. En azından tarihe böyle geçmek isytiyordur.
Peki yeni bir "çözüm" nasıl olacak? Ufuk Uras‘ın Bahçeli ile görüşmesi öncesi ve sonrasında gelişen olaylar gerçekten iktidarın yeni bir çözüm istediğine işaret etmekte midir?
Elbette hepimizin gerek birey olarak ve gerekse toplum olarak isteği Kürt Soru'nun da çözümünü içeren toplumsal bir barışın gelmesi. Toplumsal barış ve yeni bir siyasal çözüm toplumun her kesiminden katmanları içermediği sürece çözümsüzlüğe mahkumdur. Demokrasi bileşenlerinin, Sendikaların, Kadın örgütlerinin, farklı inanç gruplarının ve öğrenci birliklerinin katılımının sağlanmadığı bir barış süreci olsa olsa iktidarın kendi ömrünü uzatmak için başvurduğu yeni bir stratejidir. Yanlızca bir zaman kazanımıdır.
Bunun göstergelerini 5 Haziran'da Hakkari, 31 Ekim'de Esenyurt, 4 Kasım'da ise Mardin, Batman ve Halfeti ve son olarak 22 Kasım’da Dersim ve Ovacık belediyelerine atanan kayyım’larla yaşıyoruz. Yetmedi hergün yeni tutuklamalar ve görevden almalarla iktidar yeni bir‚ çözüm sürecini‘ fiilen başlatmış bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum‘a göre ise, "Türkiye'nin bir 'İç Kürt sorunu' kalmamıştır, emperyalizmin Türkiye'ye dayattığı ve Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen bir 'Dış Kürt sorunu üretilmiştir" açıklamaları çözüm süreci hakkında iktidarın ne düşündüğünü açıkça göstemektedir.
Devlet Bahçeli’nin bugün partisinin TBMM’de düzenlenen grup toplantısında medya organlarını ve gazetecileri hedef aldığı konuşması ise iktidarın ve küçük ortağının sopayla topluma kendisinin nasıl bir çözüm istediğinin yol haritasını çizmektedir. "MHP’ye saldırı ortamı açan, taltif ve teşvik eden medya organlarını ve medya patronlarını tek tek not aldığımızı, yeri ve zamanı gelince de burunlarından fitil fitil getireceğimizi, kalabalıkta yapılan itibar suikastlarının tenhada özrünün kabul edilmeyeceğini muhataplarına duyurmak istiyorum".
Bahçel’inin konuşmasında söyledikleri bu sözler açık bir tehdit ve yeni saldırılara işarettir. Kayyum’larla yeni bir çözüm süreci ve toplumsal barış gelebilirmi? Bunun cevabını bizim sol liberaller daha iyi bilir, onlara sormak daha doğru olur.
Umudumuz en başta Kürt Sorunu'nun çözümünü içeren toplumsal bir barışın anayasal bir zeminde demokrasi güçlerinin de katılımının sağlandığı özgür bir ortamda bir biran önce gelmesidir, ama kayyum’lar ve şiddet politikasıyla değil.