11. Dünya İklim Grevi 23 Eylül'de yine: “Kapitalizm bir doğa kanunu değildir. Kâr eden insanlık değil. Kâr değil insan!” içerikli taleplerle gerçekleştirilecek.
Avrupa ülkeleri genelinde, âdeta yirmibirinci yüzyılda sürdürülmek zorunda kalınan bir “Haçlı Seferi” ruh hâli yaratılıp, militarizmden yana büyük bir sempati toplandığı böyle bir dünya gerçekliği içerisinde:
Mart ayında dünya çapında gerçekleştirilen ve milyonların katıldığı 10. İklim Grevi’nden bugüne; neredeyse tek bir gün dahi aksatmadan gerçekleştirilen sayısız eylem oldu.
- Bu eylemer: Süreklileşen orman-otoban işgalleri, sokak gösterileri, büyük-tanınmış sanat merkezlerine girilip tarihi tablolar önünde tarihin yok edilişinin sergilenişi –en seçkin sanat merkezlerinde gerçekleştirilen izinsiz sanatsal gösteriler bunlar-, müzelerin önünde kendini zincirleyerek nöbet gerçekleştirme, üniversite işgalleri, sembolik açlık grevleri gibi çok sayıda yeni yöntemlerle de zenginleştirilen eylem zincirlerinden oluştu.
Çok sayıda akademisyen, doktor ve uzman araştırmacının katıldığı, “Sivil İtaatsizlik” eylemleri ceza bombardımanlarıyla püskürtülmeye çalışılsa da, bu eylemlere bilinçli-istikrarlı bir şekilde devam ediliyor. “Artık bu bir şaka değil. Önlem alınmazsa, kapitalizmin bu vahşeti frenlenemezse, bir on yıl içerisinde yeryüzü tüm canlıların mezarına dönüşecek” bilimsel açılımları yapılarak, bu yoldan dönmelerinin imkânsız olduğunu belirtmeye devam ediyorlar.
Özellikle doktorlar ve akademisyenler cephesinde “Sivil İtaatsizlik” eylemi gerçekleştiren insanların çoğu torun sahibi. Onların torunları da direk Olaf Sholz’un çalışma salonunun önünde oturma eylemi yapanlar ve kelepçelenerek götürülenler oldular...
- Tartışmalar: İklim Hareketleri içerisinde bulunan gruplara yeni yeni gruplar eklendi. Mart ayından itibaren sunulan tezler, araştırma-inceleme yazıları, yapılan çalışmaların-eylemlerin raporları ve “nasıl bir perspektifle ilerleyeceğiz?” sorularına yönelik tartışma yazıları toparlansa; hiç abartısız rahat bir 5 kitap çokluğunda.
“Militarizme karşı pasifizm kazanacak!” yönlü bir rüyanın yayılmaya çalışılma çabaları ise hiç de küçümsenecek gibi değil. Bu tür kampanyalar yeni de değil. Bu kampanyalar özellikle polis saldırılarının arttığı ve hapis cezalarının gündemleştiği zaman aralıklarında (ki şu süreç de böyle bir süreç), yani KORKU yaratılmaya çalışıldığı dönemlerde gündemleştirilen kampanyalar. Özellikle Almanya’da yaşanan sel felaketleri döneminde yürütülen bu kampanya; FFF çatısının, İklim Hareketleri çeperinde saldırıya uğrayan her kesimle dayanışması ile birlikte, tahminlerin çok çok ötesinde bir direnç zinciri oluşturmuştu.
- Nihayetinde dün; Almanya’nın Kuzey Ren Westfalen Eyaleti’nde başta Köln olmak üzere birçok şehirde; “Devrim geleceğini yiyor” şiarıyla Yeşiller Partisi büroları işgal edildi.
Yine dün, FFF çatı örgütlülüğü, silahlanmaya-savaşa ayrılan ödeneği yeniden teşhir etmek üzere; “İklim ve Güvenlik için 100 Milyar” başlıklı bir kampanya başlatarak, greve bir hafta kala yürütülmek istenen tüm bu teorik tartışmaları-parazitleri frenlemek üzere bir adım attı.
Greve hazırlık döneminde Küba’dan Meksika’ya dek çok sayıda ülkenin deneyimleri yeniden toparlandı.
Greve katılacağı bildiriminde bulunan çok sayıda kurum ve ülke var.
Bu kurumlar arasında sadece “İklim Hareketleri” başlığı altında biraraya gelen kurumlar değil: Mühendisler-Mimarlar Odası, Nükleer Enerji Santralleri’nde çalışma yapan uzmanlar (Bu dönemde Üniversite Laboratuarları’ndan tutalım da bu Santraller’e dek uzman olarak çalışan çok sayıda insan; “Sermaye-kâr-işgal savaşlarına hizmet etmeyeceğiz. Bu suça ortak olmayacağız. Çalışmalarımızı doğanın ve üzerinde yaşayan canlıların hizmetine sunacağız” diyerek istifa etti), Uluslararası Atom Silahları Karşıtı Doktorlar (ki bu doktorlar ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemlerinin meşruluğunun arkasında en dik duranlar), sansürlenerek işten çıkarılan gazeteciler, Akdeniz’de görev yapan ve görevleri tarihe gömülmek üzere duruşmaları görülen Kurtarma Ekipleri (Bu ekipler savunma olarak, bir müzeyi aratmayacak derinlikte-içerikte bir “kurtarma ekipleri tarihi” tezi hazırladılar. Ve bu tam bir “kapitalizmin gelişim tarihi”, insanlık tarihi niteliğinde bir çalışma. Muazzam!), “Mülteci-Göçmen” çalışmaları odaklı örgütlülükler ve daha çok sayıda kurum mevcut.
Katılımcıların ağırlıklı bir bölümü ise yine PIRIL PIRIL GENÇ KIZLAR VE ERKEKLER VE ÇOCUKLAR!!!