Bilindiği üzere kar Türkiye’de hayatı felç etti ve İstanbul havaalanı da bundan özellikle etkilendi. Almanya’nın en büyük havaalanı Frankfurt ile İstanbul’dakini karşılaştıralım dedik.
Yoğun kar yağışı nedeniyle uçakların iniş-kalkış yapamaması her iki havaalanı için de geçerlidir. Sonrası ise farklıdır.
Frankfurt’taki havaalanında yolcuların mahsur kalması düşünülemez çünkü alanı kente bağlayan otoyolun kapanması mümkün değildir. En yoğun kar yağışında bile kapanmaz.
Diyelim ki kapandı. Yolcular yine mahsur kalmaz çünkü bütün büyük havaalanlarında olduğu gibi kentle metro ve tren bağlantısı vardır. İnsanlar bunlarla kente gidebilirler, mahsur kalmazlar.
Koltuklarda ve yerde kartonlar üzerinde yatılması İstanbul’daki alana özgüdür. Frankfurt’ta çok kişinin bu durumda gecelemesi düşünülemez. Her havaalanı gibi burada da yakın çevrede çok sayıda otel vardır. Havaalanında mahsur kalanlar –Frankfurt’ta böyle bir şey olacak olsa bile- bu otellere götürülürler ve havaalanı yönetimi de ya otel parasını karşılar ya da bunun bir bölümünü üstlenir.
İstanbul’daki gibi otellerin durumu fırsat bilip fiyat artırması düşünülemez.
Bir işi doğru dürüst yapmakla, “yaptık” diye hava atmanın birbirinden farklı olduğu bu örnekle yeniden görülmektedir.
Metro bağlantısı olmayan büyük kent havaalanı olmaz. Alan yapıldığında bu bağlantı bulunmasa bile sonraki yıllarda bu eksiklik hemen tamamlanır.
Biliyorsunuz AKP yol yaptı, yaptı da yaptı.
Ama ülkenin ana caddesi sayılan İstanbul-Ankara karayolunu açık tutamadı.
Yoğun kar yağışının olduğu büyük kentlerde de durum rezalettir.
Ara sokaklar kapanabilir ama ana caddeler kapanamaz.
Örnek Moskova’dır. Her yıl İstanbul’dakinden daha yoğun kar yağmaktadır ama ana caddeler açıktır.
Kara karşı önlem kar yağmaya başlamadan önce alınır, kar yağdıktan sonra olmaz ya da yollar kapanır.
Bunları öğrenmek ve yapmak hiç zor değildir, başka ülkelerde yıllardan beri yapılmaktadır.
Yapılamıyorsa, bunun adı tek kelimeyle beceriksizliktir.