İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay, tescilli işkencecimdir*

 


Kanıtlarım; İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin kararı, AİHM’in 6 Nisan 2010 tarihli kararı ve işkence mağduru olarak yaşadıklarımdır.

Sedat Selim Ay’ı ve diğer bazı işkencecileri Türkiye’de ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’de mahkum ettirenlerden birisi de bendim.

İşkenceci Sedat Selim Ay tarafından kendisine “hakaret ve iftira” edildiği gerekçesiyle işkence haberlerini yapan ETHA’ya (Etkin Haber Ajansı) karşı açtığı davada bir kez daha işkencecilerle işkence mağdurları karşı karşıya geliyor.

İşkence seansları mahkeme salonuna taşınacak.


İlk duruşması 6 Haziran 2013’te İstanbul Çağlayan adliyesinde yapılan bu davada esasen ETHA değil, başta İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı işkenceci Sedat Selim Ay olmak üzere işkenceciler, işkencecileri azmettiren Türkiye Cumhuriyeti devleti ve AKP yargılanacak.


Ben de İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay’ın işkence mağdurlarından birisi  olarak yaşadıklarımı anlatarak bu davaya müdahil oluyorum.


Bu davaya bizzat katılarak müdahil olmak isterdim. Yurtdışında olduğumdan bunun koşulları yok. Sedat Selim Ay ve diğer işkencecileri mahkum ettirmemle doğrudan bağlantılı olarak, 2003 yılında Atılım gazetesinde çalışırken kurulan polis komplosu ve 10 yıl süren yargılanmam sonucunda “kanıt yok ama kanaatten” 11 yıl 3 ay ceza aldım. Ve yurtdışında yaşamak zorunda bırakıldım. Artık sürgündeki bir gazeteciyim.

Hem tanıklığıma ilişkin yazdığım bu yazıyla hem de avukatım Gülizar Tuncer aracılığıyla Sedat Selim Ay’ın ETHA’ya açtığı bu davaya müdahilim.

***

21 Şubat 1997’de İstanbul’da gözaltına alındım. Vatan’daki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüm. Başkaca insanların bulunduğu bir salona alındım ve ayakta bekletildim.

Gözlerim bağlıydı.

Bir işkencecinin sesi çok tanıdık geliyordu. İçimden “bu Bayram Kartal olabilir” dedim. Bu arada kısa süreliğine bilinçli olarak gözbağlarım açıldı. Evet, sesinden tanıdığım işkencecim Bayram Kartal’dı. Yanındaki de Sedat Selim Ay’dı. Onun yanında ismini bilmediğim, 12 Eylül cuntası döneminde işkenceli sorguma katılan MİT görevlisi vardı ve bana “beni tanıdın mı?.. Vay, 13 yıl sonra yine elimizdesin bak” diye laf attı.


17 Eylül 1984 gözaltısı ve işkence


İşkencecim Bayram Kartal’la tanışıklığımız eskilere, 12 Eylül 1980 faşist darbesi dönemine dayanıyordu. 17 Eylül 1984 tarihinde, eşim Leyla Abay ile birlikte gözaltına alınmış, Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bir ay boyunca ağır işkenceli sorgulardan geçirilmiştik. Adil Can da yeniden işkenceli sorgu için Metris Cezaevinden getirilmişti. İşkence timini Bayram Kartal sevk ve idare ediyordu. Tutuklanıp Metris Askeri Cezaevine konulduğumda işkencecim Bayram Kartal hakkında suç duyurusunda bulunmuştum. Sıkıyönetim savcılığı “Kovuşturmaya gerek olmadığı” kararını vermişti.


Sedat Selim Ay da 17 Eylül 1984 tarihinde İstanbul’da gözaltına alındığımda bana işkence yapan polislerin birisine çok benziyordu. O dönemde Bayram Kartal’ın ayak altında dolaşan, işkence timinde görevli, 20 yaşlarında, polis akademisinden yeni mezun olmuş bir tipe benziyordu bu zat-ı muhterem.

Birincisi, Sedat Selim Ay’ın işkence davasındaki dosyaya göre doğum tarihi 1964’tür. Yaş bakımından Sedat Selim Ay’la tam bir uyumluluk söz konusu.

İkincisi, Devrimci 78’liler Vakfı’nın açıkladığı 12 Eylül döneminde görevli 1650 kişilik işkenceciler listesinde Sedat Selim Ay’ın da ismi bulunuyor.


Sedat Selim Ay’ın Eylül 1984’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olduğunu ispatlayabilirsem, bu şahsın da 12 Eylül döneminde de işkencecim olduğunu kesin olarak kanıtlamış olacağım.

Mahkemenizden talebimdir. Sedat Selim Ay, Eylül 1984 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görevli miydi?


21 Şubat 1997 gözaltısı ve işkenceye gelince...

Sedat Selim Ay ve Bayram Kartal’la göz gözeydik. Karşılıklı tepeden tırnağa birbirimizi süzdük. Bu karşılıklı bakışlar, süzmeler, işkence muharebesi öncesinin tehditkar bakışlarıydı aslında...

Gözaltında gazeteci ve yazar meslektaşlarım Asiye Zeybek Güzel (tecavüz işkencesine maruz kaldı), Sedat Şenoğlu, Bayram Namaz, Arif Çelebi, Süleyman Yeter (7 Mart 1999’da İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Sedat Selim Ay, Bayram Kartal ekibi tarafından işkencede katledildi), Mukaddes Çelik, Sultan Seçik de bulunuyordu.


İşkence seansları

Birer birer işkence odasına alınıyorduk. Sıra bana gelmişti. İşkencecileri TİM 3 şefi başkomser Bayram Kartal ve yardımcısı komser Sedat Selim Ay bizzat işkenceye katılarak sevk ve idare ediyordu.


17 Eylül 1984’deki bir aylık gözaltı ve işkenceli sorgudan tanıdıklarından ön sorgulama yapma gereği bile duymadan beni hemen Filistin askısı olarak adlandırılan askı işkencesine aldılar. Askıdayken cinsel organım dahil vücudumun çeşitli yerlerinden elektrik verdiler. Askıdayken ayaklarımdan çekerek askının etkisini artırdılar. Askıdayken hayalarımı sıktılar. Gözaltım boyunca 3 kez ters-düz askıya alındım, bayılıncaya kadar askıda tutuldum. Üzerime tazyikli su sıkarak ayıltıyorlardı.


Sedat Selim Ay, Bayram Kartal ve diğer işkenceciler ayılma anlarımda yanıma gelerek “Necati Abay, tamam mı devam mı” sorusunu yöneltiyorlardı. Sorgumun özeti bu tek bir cümleden ibaretti.


Askıdan sonraki yarı baygın ayılma anlarımda tescilli işkencecilerim Sedat Selim Ay’ı, Bayram Kartal’ı ve diğer işkencecileri yenilgiye uğratmanın hazzını yaşıyordum. Sosyalist bir gazeteci olarak işkenceciler karşısında onurumu korumaktan ibaretti benimkisi.


Türkiye Cumhuriyeti devletinin sistematik ve resmi politikası olarak tüm işkenceciler gibi Sedat Selim Ay’ın da amacı, hem hazırladıkları düzmece iddialara, senaryolara dayalı ifade tutanağını işkence altında bana imzalatmak, beni ve başkaca insanları “suçlu” durumuna düşürmek hem de insanlık onurumu ayaklar altına almaktı.

Yanı sıra lakabı “gırtlakçı Bayram”a çıkan işkenceci Bayram Kartal tarafından gırtlağım defalarca sıkıldı. Uyutmama, küfür, aşağılama, sesi sonuna kadar açık Kral FM radyosunu dinletme gibi işkencelere de maruz kaldım. Sıklıkla Yılmaz Morgul’ü dinletiyorlardı. Yılmaz Morgül’ün sesi işkence aletine dönüşmüştü.


12 Eylül faşist cuntası döneminde 7 kez, 1997’de 3 kez askıya alınmıştım, ama işkence tekniğini epeyce geliştirmişler, 1997’deki üç askının vücudumdaki tahribatı çok daha ağır oldu. Bu işkencelerin sonucunda şu anda iki kolumu kullanmada ciddi sorunlar yaşıyorum ve ağrılarım yaşamımın bir parçası oldu.


İşkence tezgahlarındayken 28 Şubat postmodern darbesi de yapılmıştı.

İşkence 14 gün sürdü ama ilk bir haftası çok yoğundu.

İki kolum da askının etkisiyle şişmişti ve ezikler vardı.

Şanslıydım, Adli Tıp’tan 3 günlük de olsa işkence gördüğüme dair rapor alabilmiştim. Genel uygulama olarak işkence raporu almak istisnai bir durumdu.

Tutuklanarak Gebze Cezaevine konuldum.


Diğer işkence mağduru arkadaşlarımla birlikte işkenceci polisler Sedat Selim Ay, Bayram Kartal, Yusuf Öz, Erdoğan Oğuz, Zülfikar Özdemir, Necip Tükenmez, Şaban Toz, Bülent Duramanoğlu ve Şahin Kaplan hakkında suç duyurusunda bulundum.

Savcılık iddianamesi hazırlandı ve işkencecilerin yargılanması İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde başlandı. Mahkeme Sedat Selim Ay, Bayram Kartal ve Yusuf Öz’ü 11’er ay 20’şer gün ağır hapisle cezalandırdı. Ancak sistematik devlet politikası gereği cezaları ertelendi. Yine sistematik devlet politikası gereği işkenceci polislerin davası zaman aşımına uğratıldı.

Detaylı bilgi, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/304 Esas No, 2004/364 Karar No’lu Mahkeme Kararında bulunuyor.

İşkence bir insanlık suçudur, mahkumiyet kararlarının ertelenmesi, zaman aşımına uğratılması evrensel hukuk kurallarına aykırı olduğundan aslında yok hükmündedir.

AİHM’e başvurdum. AİHM, Türkiye Cumhuriyeti devletini işkence davasını titizlikle takip etmediği ve eksik soruşturma yaptığı gerekçesiyle mahkum etti.


Detaylı bilgi, AİHM’in 6 Nisan 2010 tarihli kararında bulunuyor.


Sedat Selim Ay’ı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinde, Türkiye Cumhuriyeti devletini de bu işkence davası nedeniyle AİHM’de mahkum ettirmiştim. Ama ben bu davada 8 ay tutuklu kalmış, sonra da beraat etmiştim. İşkencecilerin ve TC devletinin mahkum olması, benim ise beraat etmem, Sedat Selim Ay ve Bayram Kartal’ı, TC devletini çileden çıkarmıştı. 2003 yılında Atılım gazetesinde çalışırken bana kurulan polis komplosu nedeniyle açılan davanın, 10 yıllık yargılanmam sonunda aleyhime hiçbir delil olmamasına rağmen 21 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince 11 yıl 3 ay hapis cezası verilmesinde bu işkence davasının önemli bir payının bulunduğunu düşünüyorum.


Ve “adalet” yerini bulmuştu. Mahkum ettirdiğim işkencecim Sedat Selim Ay, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığına terfi ettirildi. İşkence mağduru olarak ben ise sürgünde yaşamak zorunda bırakıldım. Tek başına bu atamayla bile AKP iktidarının “işkenceye sıfır tolerans” söyleminin bir palavradan ibaret olduğu görülür.

Son olarak, ETHA’ya açılan bu dava eğer beraatla sonuçlanmazsa, pek çok örnekte görüldüğü gibi bir kez daha yargı “işkencecileri koruma ve kollama” uygulamasının yeni bir örneği olarak tarihe geçecek, insanlığın belleğine silinemezcesine kazınacak...


* İşkence tanıklığıma dair bu yazı, İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Sedat Selim Ay'ın ETHA hakkında açtığı davanın ilk duruşması, 6 Haziran 2013 tarihinde İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma 8 Ekim 2003’e ertelendi.



5 Temmuz 2013