İSRAİL’İN KURULUŞU VE ÖTESİ…

İsrail 14 Mayıs 1948’de kuruldu. Filistinliler bugünü “Nakba” (Felaket” olarak adlandırır ve her yıl aynı gün yapılan gösterilerde İsrail’e karşı silahlı mücadele çağrısı tekrarlanır.

Fransa bu yıl gösterileri yasaklarken, Almanya’da da Frankfurt’taki gösteri yasaklandı.

DİTİB bir çağrı yayınlayarak Müslümanların İsrail karşıtı gösterilerden uzak durmasını isteyerek, İslam’ın sevgi dini olduğunu tekrarladı.

Doğrusu çok inandırıcıydı!

DİTİB’in AKP karşıtlarını Türkiye’ye ihbar ettiği, Fettullahçıların izlenmesinde görev üstlendiği Almanya medyasında konu oldu. Bu örgüt ve benzerlerinin kapatılması çağrısı yapıldı. Türkiye’ye gidince tutuklanan Alman vatandaşı Türkiye kökenliler gündeme geldikçe çağrı tekrarlandı ve DİTİB faaliyetine şimdilik çeki düzen vermek zorunda kaldı.

Asıl konumuz 73 yıldır tekrarlanan Nakba Günü’dür.

Bu bağlamda önce 1967’deki “6 gün savaşı”nı hatırlamak gerekir.

5-10 Haziran günleri arasında İsrail ile Mısır-Suriye ve Ürdün arasında gerçekleşen bu savaşta Arap ülkeleri bozguna uğramış ve İsrail geniş bir alanı işgal etmişti. Bunlardan Suriye sınırları içinde kalan ve stratejik önemi olan Golan Tepeleri geçtiğimiz yıl İsrail tarafından resmen ilhak edildi. Gerçekte resmi durum fiili hale getirildi.

Savaş öncesi günlerde Mısır Devlet Başkanı Nasır defalarca İsrail’i yok edeceklerini belirtmişti. Savaş sabahı İsrail savaş uçakları havalandı, dalgalara dokunacak kadar alçaktan uçarak ve böylece radara yakalanmadan Mısır kıyısına ulaştı, burada yükselerek Mısır savaş uçaklarını yerde imha etti.

Üç Arap ülkesinin kara ve hava güçlerinin toplamı İsrail ile karşılaştırılamayacak kadar fazla olmasına rağmen bozguna uğradılar.

Savaştan birkaç gün sonra lise bitirmede kompozisyon sınavı vardı ve konu olarak da bu savaş hakkında yazılması istenmişti. Zamanın AP hükümeti Arap ülkelerini desteklediğini açıklamıştı. 17 yaşındaki aklımla “bunlar ancak konuşur ve yenilir” temelinde değil, farklı yazmam gerektiğini düşünmüştüm. Ne yazdığımı hatırlamıyorum ama genel geçer bir şeylerdi ve kompozisyondan ikmale kalmayan az sayıda kişiden birisi olmuştum. Arapları yeren herkes ikmale kalmış, sınav kağıtlarını değerlendirenler hükümet çizgisinden çıkmamıştı.

Sonraki yıllarda Mısır, İsrail ile özel anlaşma imzalayarak yakınlaşmış, benzerini Ürdün yapmıştı. Ek olarak Suriye ve Ürdün Filistin halkına karşı iki büyük katliam gerçekleştirmişler, Filistin’i devlet çıkarları yönünde kullanmaya çalışmışlardı.

Filistinliler İsrail devletinin yok edilmesi çağrısı yapmaktan vazgeçmediler.

1982’de İsrail’in Lübnan’a saldırısını protesto eden Paris’teki mitinge katılmıştım ve slogan aynıydı: Filistin Arabiyya (Filistin Araptır).

73 yıldır bu konuda ilerleme sağlanabildiği söylenemez ama her yıl İsrail’in ortadan kaldırılması için silahlı mücadele çağrısı tekrarlanır.

Almanya gibi Yahudi soykırımının temel ülkesinde bile İsrail’e karşı ciddi bir eleştiri potansiyeli bulunuyor. Tek şartla: İsrail devletinin varolma hakkı kabul edilecektir.

1897’de Basel’da toplanan ilk Siyonist Kongresi’nde Yahudilerin ancak bağımsız bir devlette pogromlardan kurtulabilecekleri kararlaştırılmıştı. Çarlık Rusya’sı dahil çok sayıda Avrupa ülkesinde Yahudilere yönelik nefret ve öldürmeler yıllardan beri sürüyordu. Çok sayıda Yahudi bulunduğu ülke halkına benzeyerek bundan kurtulmaya çalışacaktı ama Hitler dönemi Almanya’sında yaşanacağı gibi bu yaklaşım Yahudileri soykırımdan kurtaramayacaktı.

Yahudi nefretinin dini temelleri de vardır.

Filistinliler 78 yıldır İsrail’e karşı silahlı mücadelede kaybettiler. Mısır, Lübnan, Suriye ve diğer Arap ülkeleri bunları her fırsatta onları ortada bıraktı hatta saldırdı ve kazanmaları mümkün görünmeyen bir yolda ısrar etmeyi sürdürüyorlar.

İsrail’in devlet olarak varlık hakkını tanımak, Filistinlilerle diyalogun baştan kesilmesi için yeterlidir. Bu tanındığında ise İsrail’in politikasına yoğun eleştiri yöneltilebilir ve Almanya gibi geçmişi nedeniyle bu konuda ihtiyatlı davranan bir ülkede bile bunun taraftarları az değildir.

İsrail’in bölgede önemli bir güç olduğunu ve bunun da yıllardan beri ABD’nin doğrudan desteğine dayanmadığını görebilmek gerekir. 6 gün savaşında Sovyet savaş uçaklarına sahip olan Mısır hava kuvvetleri, Fransız Mirage tipi uçaklara sahip olan İsrail’inkinden hem sayı hem kalite olarak daha iyiydi ama sonuç ortadadır.

Filistin 50 yıl önceki Filistin değildir. Filistin mücadelesinde yıllardan beri şeriatçı Hamas ön plandadır. Filistin yıllar önce Türkiyeli devrimcilerin gidip askeri eğitim gördüğü, bir bölümünün İsrail’e karşı savaşta hayatını kaybettiği yer değildir. Kelime aynıdır ama içerik değişmiştir.

O yılların dayanışması Filistin halkının Arap ülkeleri tarafından sürekli satılmasını engelleyemedi, bugün bu halk daha da yalnızdır.

50 yıl önce varolmayan Filistin halkının düşman gruplara ayrılması da eklenmelidir.

Her yıl tekrarlanan intikam yeminleriyle bir şey olmuyor, anlamak gerekir…