İnfaz düzenlemesi ve Erdoğan'ın o sözleri

AKP ve MHP'nin adeta ortak operasyonu ile infaz yasası düzenlemesine ilişkin kanun mecliste kabul edildikten sonra Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Her iki göbekdaş partinin ortak tavrı ile yaklaşık 90 bin hükümlüyü kapsayan düzenlemeden düşünce suçlarından ceza alan siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler ve yazarlar faydalanamadı.

Bu düzenlemeden faydalanan kaçakçılar, hırsızlar, gaspçılar, dolandırıcılar, mafyözler için tahliyeler başladı ancak eli silah yerine kalem tutanlar ise özenle içerde bırakıldı.

AKP ve MHP düşünce suçlularını cezaevinde tutmak için öyle salvolar yaptı ki akıl alır gibi değil.

Örneğin son anda verilen önerge ile MİT Kanunu’na muhalefet suçlamasıyla cezaevinde tutulan gazeteciler infaz düzenlemesinin dışında bırakıldı.

Örneğin; Libya'da yaşamını yitiren MİT çalışanının cenaze töreniyle ilgili haberler ve Twitter paylaşımları nedeniyle tutuklanan Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Gazeteciler Hülya Kılınç, Aydın Keser, Murat Ağırel ve Ferhat Çelik bu düzenlemeden faydalanamayacak.

Bunun gibi son dakika önergeleri ile birkaç gazetecinin bile olsa serbest bırakılmasının önüne geçildi.

Erdoğan'ın isteği ile her zaman ki gibi sadece mesleklerinin gereğini yapan, mesleklerine ihanet etmeyen, hükümet gazetecisi olmak yerine gerçeğin aynası olmaya çalışan gazeteciler cezalandırılmaya, korkutulmaya, sindirilmeye çalışılıyor.

Örneğin;

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın henüz 1 gün önceki kabine toplantısı sonrası sarfettiği, "Ülkemiz, medya ve siyaset virüslerinden kurtulacak" sözlerinin ürkütücülüğü tüm demokratik kesimlerin kulaklarında çınlamaya devam ediyor.

İslamo/Faşist Erdoğan'ın yeni bir baskı ve zulüm dalgasının işaretini verdiği çok açık.

Ancak Nazım Hikmet'in de dediği gibi; "Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak"