Aslında bu konu bana göre, günlük yaşamımızdaki farkında olmadan üstümüze yapışan feodal alışkanlıkların neler olduğunu konu edindiği için daha da önemlidir. Önemini öne çıkartan bir diğer konu da, vereceğim örnekler ile ülkemizde ki Atatürk devrimleri anlayışını savunan hatta kendine ‘sol’ diyen kişilerin neden hâlâ feodal kültürün çamurlarıyla yaşamlarını yönlendirmekte olduklarını öğrenebileceğiz.
1- Burjuva kültürün gelişmediği yani aydınlanmanın veya demokratik devrim sürecinin sağlıklı şekilde yaşanmadığı ülkelerde kişiler, birbirlerinin kıyafetine, bakımına, tıraşına kadar varan tüm ayrıntılara müdahale etme, hatta baskı uygulama ve yetkiliyse yasaklama yolunu seçerler. Örnek vermek gerekirse: “ şuna bak nasıl giyinmiş!”, “ne o yahu papaz gibi olmuşsun, şöyle bir güzel tıraş olsana!”, “bak bak, kız gibi küpe takmış”, “tam bir or..pu gibi giyinmiş”, “bidon kafalı gericiler”, “ göbeğini kaşıyan yobazlar”. vb. vb. Bu tür biçimsel tespitlerin, hiç tanımadıkları kişilerin aşağılanmasında kullanılması bunların feodal kültürün ürünleri olmasındandır.
2- Adı geçen ülke insanları, birbirlerinin sadece kılık kıyafetine değil, aynı zamanda hal ve hareketlerine, yürüyüş, konuşma ve ilişkilerine de karışırlar. “ şuna bak karı gibi kırıtıyor”, “şu karı da tam or..pu gibi kahkaha atıyor”, “ şunun düştüğü kalktığı adamlara bak!”, “ o aleviyle arkadaşlık yaptığını bir daha görmeyeyim!”, “alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete”. vb. vb. Burada da önemli nokta şudur: İnsanların geri, yoz ve etik olmayan davranışlarını teşhir etmek ile onları aşağılayan, kişiliğini hiçe sayan yukarıdaki davranışların aynı kategori içinde ele alınıp paket içinde sunulmasıdır. Bu tarz aslında tüm gericiliğin özünü oluşturur. Kişileri küçük düşürücü ifadeler ve davranışlar ile gerici, yoz ve anti sosyal davranışları teşhir etmek iki farklı yaklaşımdır. Bunları karıştırmamak gerekmektedir. Bu açıdan feodal kültür bu karıştırmayı sürekli yaparak kendisini yaşatan gerici ve yoz unsurların deşifrasyonunu da engellemiş olur. Bu bir bakıma iyi ile kötünün ayırt edilmemesini sağlayarak aydınlanmadan yana olan milyonlarca insanın feodal geri kültürü doğru ve ilerici bir davranış olarak benimseyip uygulamasını beraberinde getirir. Örneğin gerici, yoz ve ahlaksız davranışlarıyla kendini gösterenleri kılık kıyafetleriyle, kendilerine yönelik davranışlarıyla değil onların izledikleri sosyal ilişkileri, yaşam söylemleri ve siyasetleriyle ele alınıp teşhir edilmeleri gerekmektedir. ‘Başörtülü bacım’ edebiyatının hala işe yarıyor olmasındaki arka plan işte budur.
3- Sorun(yani feodal kültür) sadece kılık kıyafet ve davranışlarla kendini göstermez, diğer yanda, düşüncelerin ele alınışında da kendini ele verir. Burada konu sadece kişilerin ne dediği değildir. Aslında bu, ideolojik yaklaşımın ne üzerinden yürütüldüğü üzerinedir. Özetle: okumamak, tartışmamak, araştırmamak, incelememek, test etmemek vb. alışkanlıklar feodal kültürün etkisinde olmak anlamına geliyor. Bu açıdan konuya yaklaştığımızda kaç devrimcinin düzenli okuduğunu, görüşler konusunda inceleme yaparak görüş belirttiğini görürüz. Eğer bu olumlu alışkanlıklar yoksa bırakın sosyalist ilişkiler ağını yaratmayı, doğru düzgün insan ilişkilerini kurmak bile imkânsızdır. Bugün iyi niyetli, temiz ruhlu yüzbinlerce insanın, yukarıdaki olumlu alışkanlıkları edinmedikleri halde devrim davasına bağlı kalmalarını sağlayan nedir öyleyse? Bunu sağlayan şudur: geçmişteki yaşanan pratiklerin, vahşetin, uğranılan haksızlıkların ve katliamların bu olumlu ve ilerici davranışların kaynağını oluşturuyor olmasıdır. Fakat bu durum ara bir duraktır ve kırılgandır. Eğer olağanüstü koşullar veya olağanüstü algılar ortaya çıkarsa ve devrime ilişkin umutları söndüren davranışlar hâkim hale gelirse, bu milyonlarca temiz insanlar feodal ve emperyalist kültürün etkisine girebilecektir. Tıpkı Sovyetlerdeki milyonlarca dürüst işçi sınıfı ve emekçinin tercihini feodal ve emperyalist kültürden yana yaptığı gibi. Bu açıdan eğer insanlar okuyarak, tartışarak, inceleme yaparak sosyalizmin önemini kavramış olsalardı emperyalist feodallerin Sovyetleri yıkma girişimini önleyerek bu tarihi fırsatı, sosyalizmin eski tarzını da tasfiye ederek onun inşası işine girişebilirlerdi. Ama böyle bir alışkanlığın olmaması ve bu alışkanlıkların küçümsenmesi ve bilince çıkartılmaması feodal kültürün tortularının ne kadar etkin olduğunu göstermektedir. Bu tortular bizim ülkemizde de hüküm sürmektedir. Sadece okuma istatistikleri-eğitim durumları bunu söylemiyor, bugünkü Marxist gruplardaki bölünmüşlük, kendine ilerici, cumhuriyetçi diyenlerin diyaneti savunuyor olmaları feodal-emperyalist kültürün ne düzeyde olduğunu göstermektedir.
4- Yukarıdaki üç başlık aslında insanların, ilişkisini(örgütsel), hareketini-davranışlarını(siyaset) ve düşünsel davranışlarını(ideolojik) bize aktardı. Bunlara bir de içsel, kişisel, ruhsal boyutu eklemek gerekir. İnsanlar kendi iç dünyalarında kendilerine karşı ne kadar dürüst? Ne kadar kendileriyle barışık? Dahası yaşamlarının tamamını oluşturan yukarıdaki üç alandaki eylem ve etkinliklerine karşı kendisiyle nasıl bir hesaplaşma ve ya ilişki içine giriyor? Tüm bunlar o kişinin içsel dünyasını, psikolojik davranış biçimlerini bize verir. Daha da önemlisi, anlaşılır bir deyimle vicdan muhasebesini ve sonuçlarını bize sunar. Örneğin, eğer kişiler arasında ayrım yapıyorsanız yani renginden, ırkından, düşüncesinden, cinsinden ve inancından dolayı insanları kategorize etmişseniz siz vicdan denen mekanizmayı devre dışı bırakmış ve psikolojik kırılma içindesiniz demektir. Bu da sizin, feodal-emperyalist kültürün etkisinde olduğunuzu gösterir. Eğer dünya güzeli bir insanı, muhteşem sesiyle milyonları etkileyen bir müzisyeni, bırakın ölsün diyerek onun ölmesini bekleyen bir ruh halindeyseniz, bu kişilerin ölümü seçmeleri karşısında elinizi ovuşturuyor sanız, hatta ilerici olduğunu söyleyenler eğer sizler de derin bir sessizliğe bürünmüşseniz iflah olmaz bir cinnetin içindesiniz demektir. Bu açıdan kendinize karşı dürüst olabilmeniz, kendinizle barışık olmanız, kendinizi ölçüp biçmeniz, hatalarınıza karşı acımasız ve yargılayıcı olmanız, işte tüm bunlar sizin feodal-emperyalist kültürden kopmuş olduğunuzun göstergeleridir. Ben buna içsel devrim diyorum. Bu devrim olmadan insanlığın sosyalizme yürümesi imkansızdır. Bunu elbette ki muktedirlerden beklemiyoruz. Ama onların ve farkına varmasak ta ilerici kesimlerden çoğu kişinin bu kültürün etkisinde olduğunu ve içsel dünyasında bir hesaplaşmaya girmediğini görüyoruz.
Ne yapmak gerekir sorusunun cevabı yukarıdaki satırların içinde olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim.