Son günlerde Kürt Özgürlük Hareketinden hayli önemli mesajlar geliyor. Örneğin Mustafa Karasu geçenlerde yayınlanan bir yazısında, »6-8 Ekim devrimci hamlesi meşru ve tarihsel bir eylemdir« tespitini yapıyor. Murat Karayılan ise, »süreci doğru okumayan kaybeder« uyarısında bulunma gereğini duyuyor. Gerek Karasu’nun yaptığı tespitin, gerekse de Karayılan’ın uyarısının altına kalın bir çizgi çekilmesi lazım, çünkü haklılar.
Kürt Özgürlük Hareketi (KÖH) böylelikle sadece AKP hükümetine seslenmiyor. İç ve dış politikada, bilhassa ekonomik alanda giderek sıkışan AKP, Şark kurnazlığı ile sözde »çözüm sürecini« sürüncemede tutarak, 2015 genel seçimleri için hesap yapıyor. Aynı zamanda, liberal kesimlerin de gönüllü desteği ile »Kürt sokağını« ehlileştirmeye çalışıyor. KÖH ise bu oyuna daha fazla tahammül göstermeyeceğini beyan ediyor. Sonuç itibariyle AKP bugün Abdullah Öcalan’ın çok önceleri uyardığı noktaya gelmiş durumda: »Çözüm için pratik adım at, yoksa kendin çözülürsün«. Hükümet, Karayılan’ın »... samimi-pratik adım atarlarsa, biz de bunun karşısında üzerimize düşeni yerine getiririz. Ama bunu yapmazlarsa, biz artık kendi yolumuzu açarız ve oradan gideriz« uyarısını ciddiye almalıdır. Artık sürecin selameti tamamen rejimin sorumluluğundadır.
Uyarıların diğer adresi ise HDP. Görüldüğü kadarıyla KÖH, HDP’nin psikolojik savaşın etkisi altında kaldığı görüşünde. Bugüne kadarki HDP pratiğine baktığımızda, bu görüşe katılmamak elde değil. Kanımızca HDP’ye büyük sorumluluk düşüyor. Öncelikle asıl belirleyici olanın HDK olduğu anımsanmalı, sunî HDK-HDP ikiliği sonlandırılmalıdır. Siyasi Partiler Yasasının sınırları, HDP’nin, HDK’nin siyasi partisi olmasını engellememektedir. Sonuçta HDP bir araçtır, amaç değil.
»HDK’nin partisi« olmak, HDP’nin önünü açacak ve en önemlisi mücadelesini parlamentarizmin dar alanından kurtaracaktır. Hali hazırda HDP’nin önünde duran ivedi görev, parlamenter olanaklar ile parlamento dışı mücadeleyi ortaklaştırmak ve 6-8 Ekim’de potansiyelini gösteren devrimci hamlenin ivmesi ile geniş toplumsal ittifaklar örmeye çalışmaktır. HDP, siyasetini hükümet yetkililerinin söylemlerine göre değil, en ücra yerel meclisinden en üst organına kadar HDK’nin ve yeterince bedel ödeyen halkların taleplerine göre şekillendirmek zorundadır.
HDK bileşenlerinden Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi üyesi Kader Ortakaya, Kobanê’ye giderken kaleme aldığı mektubunda, »Ben istiyorum ki bütün insanlar özgür ve eşit bir şekilde yaşasın. Hiç kimse bir lokma ekmek, başını sokacak bir ev için ömrü boyunca sömürülmesin. Bunların olabilmesi için de savaşmak ve mücadele etmek gerekiyor« diye yazmıştı. HDK’nin Kader’ini katlettiler. Kader, savaşmak ve mücadele etmek gerektiğinin bedelini canıyla ödedi, bir çok yoldaşımız gibi. Saflarından Arin Mirkan, Suphi Nejat Ağırnaslı, Selahattin Adın ve Kader Ortakaya gibi enternasyonalistleri çıkaran hareketlere dayanan HDP, gelen uyarıları ciddiye almalı, devrimci mücadelenin pratikte geliştirilmesi sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir. HDP’nin önünde duran en yakıcı görev budur.
22 Kasım 2014