HAMBURG'TAKİ AZİZ NESİN'İ ANMA GECESİ'NE MESAJ
Doğan Özgüden
Bugün büyük yazarımız ve solun öncü isimlerinden Aziz Nesin'in 25. ölüm yıldönümü... Kendisini özlem ve sevgiyle anıyoruz.
Aralık 1915'te dünyaya gelen Nesin, 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının ölümüne neden olan 6 Temmuz Sivas Katliamından üç yıl sonra, 6 Temmuz 1995'te Alaçatı'da yaşamını yitirdi. Ardında, mücadele ve sayısız başarıyla dolu 80 yıl ile yeni kuşaklara ve ülkemizin kültür dünyasına büyük hizmet vermeye devam eden Nesin Vakfı4nı bıraktı.
25. ölüm yıldönümünde Hamburg'ta Interkulturelle Denkfabrik tarafından düzenlenen geceye gönderdiğim sözlü mesajı yazılı olarak aynen paylaşıyorum:
Değerli dostlar,
Sıcak dostluğunu sürekli yüreğimde taşıdığım, gazetecilikte mücadelesini, sosyal yaşamda dayanışmasını her daim örnek aldığım sevgili Aziz Nesin’i, kısaca da olsa, anma olanağı tanıdığınız için teşekkür ediyorum.
Gelen çağrıda önce kendimizi kısaca tanıtmamız isteniyor…
Aziz Nesin’in Harbiye öğrencisi olduğu 1936 yılında doğdum, şu anda 84 yaşındayım, 68 yıldır da gazeteciyim. Türkiye’de 60’lı yıllarda eşim İnci Tuğsavul’la birlikte Akşam Gazetesi’ni solun günlük sesi yaptık, ardından haftalık Ant Dergisi’ni kurup yönettik… 1971 darbesinden bu yana 49 yıldır siyasal sürgün olarak Belçika’da İnfo-Türk’ü yönetiyoruz. Aynı zamanda çok kültürlü Güneş Atölyeleri’nin de kurucularıyız...
***
Aziz Nesin’i bacak kadar çocukken 1946 güzünde bir kundura tamircisinin “Oku da, gerçekleri öğren” diye elime tutuşturduğu Marko Paşa gazetesi sayesinde ismen tanımıştım.
Dokuz yıl sonra da yollarımız gazetecilikte kesişti… 6-7 Eylül 1955 pogromu sonrasıydı… İzmir’de çalıştığım muhalif gazete sıkıyönetimce kapatılmış, başyazarımız tutuklanmıştı… Aynı sırada Aziz Nesin de İstanbul’da onlarca solcu aydınla birlikte tutuklanıyordu.
Aziz Nesin’in davaları bir bakıma ünlü halk deyimiyle gerçekten “Aziz Nesin’lik” tir…
27 Mayıs’çı subayların “basına özgürlük” diye mangalda kül bırakmadıkları bir dönemde bile ilk tutuklanan gazeteci yine Aziz Nesin olmuştu. O Aziz Nesin ki, Bordighera’daki uluslararası gülmece yarışmasında kazandığı Altın Palmiye ödülünü, 27 Mayıs’tan sonra sonra özgürlük çağının başlayacağı sanısıyla devlete bağışlamıştı…
1961 yazındaki duruşmasını hem gazeteci hem de sendikacı olarak izlemiş, bu vesileyle şahsen tanışma mutluluğunu da yaşamıştım.
1963’te hem Bâbıâli’de gazetecilik ve sendikacılık, hem de Türkiye İşçi Partisi saflarında militanlık yaparken çok sık beraberdik, biz gençleri sürekli destekliyor, yüreklendiriyordu.
1964’te genel yayın yönetmenliğini üstlendiğim Akşam gazetesini solun sesi haline getirmeme Aziz Nesin de yazılarıyla değerli katkılarda bulundu.
Aziz Nesin’in 1946’da Marko Paşa’yı çıkartırken karşılaştığı sorunları yirmi yıl sonra, 1967’de İnci’yle birlikte Ant dergisini çıkartırken biz de yaşadık.
Tüm baskılara, tehditlere ve davalara rağmen 1971 darbesine kadar yaşattığımız Ant’ın yayınladığı ilk büyük dizilerden biri Aziz Nesin’in Birleşik Arap Cumhuriyeti’ne yaptığı ziyaretin izlenimleriydi.
Aziz Nesin’in Ant’ta yayınladığımız bir diğer önemli yazısı, Türkiye’de bir Nazım Hikmet Komitesi kurulması için yaptığı çağrıydı.
Onun aynı yıl yaptığı Sovyetler Birliği seyahatinden dönüşünde tutuklanması Demirel döneminin en büyük skandallarındandı. Gümrükte bavullarına elkonulduktan sonra "Nazım Hikmet'in vasiyetnamesini içeren ses bandlarını Türkiye'ye soktuğu"gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
Bunun üzerine Aziz Nesin'in "Başbakan'a Açık Mektubu"nu, ardından da "Otuzaltı saat gözaltı ve polis sorgusu"nu anlatan uzun yazı dizisini Ant Dergisi’nde yayımladık.
Emin Türk Eliçin’in bir kitabı üzerine 1970 başlarında Ant’a yazdığı yazıda Aziz Nesin Kemalizmin anti-kapitalist olduğunu sananları uyarıyor, Kemalist devletçiliğinin ulusal kapitalizmi geliştirmeye hizmet ettiğini vurguluyordu…
12 Mart darbesinden sonra biz sürgüne çıkmak zorunda kaldığımızda, Ant Yayınları’nı o baskı döneminde çocuk kitaplarıyla sürdürmeye çalışan arkadaşlara da desteğini esirgememişti… 1971’de yayınlanan çocuk kitaplarının ilki Aziz Nesin’in “Uyusana Tosunum”u idi…
Aziz Nesin 70’li yıllarda Türkiye’de çocuklara hizmet için Nesin Vakfı’nın temellerini atarken, biz de Brüksel’de çeşitli kökenlerden göçmen ve sürgünlere hizmet verecek Güneş Atölyeleri’ni kuruyorduk…
Onun sosyo-kültürel plandaki özverisi ve kararlılığı da bizlere en azından gazetecilikteki kavgacılığı kadar önemli bir ilham kaynağı oldu.
1978 yılında kesin dönüşün hazırlığını yapmak üzere Türkiye’ye kısa süreli gidişimizde mutlaka görüşmem gereken şahsiyetlerden biri Aziz Nesin’di… Sekiz yıllık aradan sonra ilk kez karşılaşıyorduk… Son derece öfkeliydi… “Bak Doğan, Türkiye’ye döndüğünü duymuştum, seni bekliyordum. Yıllardır görüşmedik, hoş gelmişin” dedikten sonra konuşmama fırsat bırakmadan eklemişti: “Oralarda TKP’li falan olmuşsan şunu bilmeni istiyorum.TKP’nin bana yaptığını yanına bırakmayacağım. Bunu mutlaka kendilerine ilet!”
“Iletemem” diye yanıtlamıştım, “Çünkü ben Türkiye İşçi Partiliyim…”
Öfkesini anlıyordum, Maden İş Sendikası’na yönelik bazı eleştirilerinden dolayı bir süredir TKP “Aziz Nesin Sen Nesin?” kampanyası yürütülüyordu. Çirkin bir kampanyaydı.
Aziz Nesin hem yazar olarak, hem de Türkiye Yazarlar Birliği başkanı olarak, 1980 darbesinin ardından bizim gibi vatandaşlıktan atılan herkese her daim dayanışma gösterdi.
1984’te Aydınlar Dilekçesi kampanyasından dolayı haklarında dava açıldığında yurt dışından dayanışma sağlamak için Aziz Nesin’le daha sık ilişkideydik. Duruşmada yaptığı savunmasını, Türkiye’de yayını yasaklandığından, bana da göndermişti. Savunmayı Brüksel’de basarak Avrupa kamuoyuna yansıttık.
Günümüzde Türkiye’yi islamcı-faşist bir rejimin cenderesi altına sokanların daha iktidar olmadan onyıllarca önce hedef aldığı aydınların başında da Aziz Nesin geliyordu.
1993’deki Sivas yangınında katledemedikleri sevgili Aziz Nesin’i bir gün olur da Avrupa’da kucaklayabiliriz diye beklerken 6 Temmuz 1995’te o acı haber geldi. Aziz Nesin’i kaybetmiştik.
Oysa daha bir hafta önce, 30 Haziran 1995’te, İstanbul’da bir basın toplantısı düzenleyerek başta Müslüman ülkeler olmak üzere tüm dünyayı tehdit etmeye başlayan islam gericiliğine karşı mücadele çağrısı yapmıştı. Çağrısını tüm ülkelerde çeşitli dillerde duyurmaya çalışmıştık.
Bu büyük mizah ustamızın çağrısında ne denli haklı olduğunu Batı dünyası çok geç, 20 yıl sonra, 7 Ocak 2015’te islam gericilerinin Fransa’nın ünlü mizah dergisi Charlie Hebdo’yu basarak 11 mizahçıyı katletmesiyle farkedecek, tehlikenin büyüklüğü yine İslam teröristlerinin aynı yıl Paris’te, ertesi yıl Brüksel’de yapacakları kitlesel kan banyosuyla daha iyi anlaşılacaktı.
25. ölüm yıldönümünde ustamızı İnci de ben de büyük sevgiyle anıyor, büyük özveriyle yarattığı kurumları ayakta tutanlara dayanışma duygularımızı iletiyoruz.