Sevgili okuyucular,
Güzelim ülkemde neler oluyor! Yeni yıla her şeye rağmen yeni umutlarla girmiştik. Ülkemin insanları artık, ‘şehit’ haberi almayacak, kardeş kanı akıtılmayacak, barış rüzgârları esecekti. Ülkemiz insanları bir yudum nefes alacaklardı.
Savaş baronları, silah tüccarları, her şeyi ırkçılık ekseninde görenler bu süreci tıkamak, silahların patladığı puslu havayı tercih yolunu seçiyorlar.
Ama nafile ! Her karış toprağında kanı dökülen Türk, Kürt, Ermeni, Çerkez, Süryani, Arap, Rum ve benzeri ulus ve ulusal azınlıklara mensup haklarımızın barış talepleri engellenemeyecektir.
Barış isteyenler, mutlaka ama mutlaka kazanacaklardır. Arzuladıkları toplumsal sürecin oluşması engellenemeyecektir.
Bu süreci, Kürt sorunun çözümlenmesi önünde engel çıkarmak isteyenler, yeniden iş başına geçseler de, başaramayacaklardır.
Paris’te bir katliam yaşandı. Üç Kürt aktivist kadın, hunharca katledildiler. Ortak akıl bu katliamın barış sürecini tıkamak ve yeni, yeni kanın akıtılmasını sağlamak isteyenler tarafından yapıldığını iddia ettiler. Olay aydınlandıkça katillerin kimliğinin ve arkasında yer alan güçleri birlikte görme imkânımız olacaktır.
AKP Kürt sorunun çözümünden sık-sık dem vururken, bir yandan da, hala Kürt coğrafyasındaki kirli savaş bütün hızıyla devam etmektedir.
Komşu ülkemiz Suriye ile savaşın eşiğine gelinmiştir. Önümüzdeki süreçte AKP’nin dış politikadaki olumsuz davranışı yüzünden, komşu Suriye halkı ile halkımız arasında, ‘boğazlaşma’ sürecine sürüklenmekteyiz.
Bu nedenlerden ki, devrimci avukatlar sol eksene sahip olanlar, afakî gerekçelerle gözaltına alınıp tutuklanıyorlar. Hukuk rafa kaldırılıyor. Güvenlik kuvvetleri, Yargı iktidarın payandası olmak yolunda ilerlemektedir.
Sosyolog Pınar Selek hakkında hukuk dışı bir karar İstanbul 12. Ceza mahkemesi tarafından gündeme getirilmiştir. 3 kez beraat etmesine rağmen, mahkeme heyeti değiştirilerek Pınar Selek’i, cezalandırma yöntemi benimsenmiştir. Bu aslında Kürt sorununda sosyolojik araştırma yapmasını bedeli olarak görülmüştür.
AKP kabinesinde görev değişikliği yapıldı, 3 bakan koltuğundan oldu. Dikkat çeken en önemli değişiklik. İstanbul eski valisi Muammer Güler içişleri bakanı oldu. Güler'in sicili kabarıktır. Hrant Dink katliamı öncesi ve sonrası sorumluluğu bulunmaktadır. İstanbul da devrimci, demokratik emek hareketlerine karşı saldırganlığı ile tanınan, Muammer Güler'in, faşist kimliği öne çıkmaktadır. AKP içişleri bakanlığında, ‘kırk satır mı, kırk katır mı’ tercihini ülkemiz insanlarının önüne koymuştur.
MHP, politik geleceğini kan üzerine kurmak için elinden geleni yapmaktan kaçınmamaktadır. İnkârcılık, yok sayma ırkçılık politikası, MHP’nin olmazsa olmazlarındandır.
CHP içindeki ‘ulusalcı’ damar yeniden kendini hissettirmeye başladı. Taziye ziyaretine gitmek, Dersim katliamı dolayısı ile yaşanan süreçte, itibar iadesi talebinde bulunmak.,Kürtlerin ve azınlıkların ana dilde savunma yapmaları, artık CHP içindeki ‘ulusalcı’ damar tarafından tepkilerle karşılanmaktadır. CHP içindeki, ‘ulusalcı’ damar artık itirazlarını Meclis çatısı altında dillendirilmektedir.
Son olarak CHP Milletvekili Birgül Arman Güler, Meclis kürsüsünden, ‘Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eşdeğerde gördüremezsiniz’, ‘Türkiye’de Kürt sorunu yoktur’, 'Bundan sonra biz savunmadayız, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız’ diyerek bir konuşma yapmıştır.
Anlaşılan CHP içinde hala ‘kan, kan, intikam’ diyen bir ses bulunmaktadır. Devlet aklını esas alan ve devletin çirkinliklerinin rötuşlayarak devamlılığından yana olan politik argüman kullanmak isteyenler seslerini yükseltmektedirler.
Kendine, ‘sosyal demokrat’ diyen bir partiden uzakta, ırkçı ve faşizan söylemleri ön plana alan, ‘ulusalcı’ damar, aslında tehlikeli bir konuma sahiptir. Bugün Kürt sorunu içinden çıkılmaz duruma gelmişse, ‘ulusalcı’ damarın günahı büyüktür.
Ülkemizde son gelişmeler hayra alamet değildir. Umarız iyi şeyler olur !
25.01.13