Günümüzde dünyada değişen koşullar ile göçmenlerin konumunun değiştiği bir gerçektir. Değişen koşulları göz önünde bulundurarak yeni anlayışlar doğrultusunda göçmenler kendi ideolojisine yakın mevcut partilere girerek örgütlenmeleri gerekiyor.
Göçmenlerin yaşamış oldukları toplumlardan kaynaklanan sorunların üzerine daha bilinçli bir şekilde gidilmelidir. Değişen koşullarda yeni bakış açıları ile göçmenler, kendi sorunlarına bulundukları partilerde çözüm önerileri getirmeli.
Gelinen süreçte göçmen azınlığın kalıcılığı ve bu toplumdan kaynaklanan tüm sorunlarının üzerine değişen koşullar doğrultusunda bilinçli bir şekilde tartışma yürütülmelidir. Tartışmalar göçmenlerin dünü ve bugünü irdelenerek yeni döneme ışık tutulmalı.
Dernekler kendini yenilemeli, dar ve kısır dernekçilik anlayışından vazgeçmelidir. Göçmen azınlığın tüm uluslardan nesilleri kucaklayan göç olgusu ile hareket edilmelidir. Geçmişteki klasik tek uluslu birinci nesil için örgütlenme anlayışı değişen koşullarda görevini tamamlamış bulunmaktadır. Her ulustan yeni nesiller burada doğup ve büyüdükleri için günlük yaşamda göçmenler olgusu ve bilinci ile yetişmişlerdir. Ulus, dil, din ve kültür farkı gözetmeden göçmenlik olgusu mevcut partilerde politik yaşamı hayata geçirmeleri gerekir.
Yaşamış oldukları ülkelerde göçmenler tüm demokratik haklardan mahrum bırakılmışlardır.
Günümüz koşullarında dernekleri yönetenler gelişen toplumsal yapıların gerisinde kaldıkları için yeni bir fikir üretmekten mahrumdurlar. Yeni koşullarda da örgütlenmeden uzak bir şekilde sorunun önünde ayak bağı olmaya başlıyorlar. Kendilerini yenileyemedikleri için değişen koşullarda göçmen hareketi önünde engel teşkil ediyorlar
Dar, grupçu, bağnaz, sanki her olgularını kayıp edecek ve birileri kendi otoritelerini sarsıp ellerinden dernek yönetimini alacaklarından korkuyorlar.
Göçmen olgusu ve sorunlarından yola çıkarak doğru tahlil ve anlayışla, bilinçli bir şekilde sorunun üzerine gidilmelidir. Göçmenler artık birçok sorunları olan insanlar değilde, hayatın tüm alanlarında varlık gösteren konuma geldiğini görmek gerekiyor.
Alman ve göçmen toplumunun dışında şu andaki dernek yapıları kitlelerden soyutlanmıştır. Alman ve göçmen toplumu ile kaynaşma sorununu da ağızlarında sakız eden anlayış geçersiz ve boş bir anlayıştır. Dernek yöneticileri göçmen toplumunun dışına itilmiş ve soyutlanmış bir şekilde dört duvar arasında dernekçilik ve örgüt anlayışı ile kendilerini daha güçlü hissediyorlar.
Alman ve göçmen toplumu ile kaynaşma olgusu doğru analiz edilmelidir. Yeni bir anlayışla doğru bir şekilde sendikalar, sivil toplum örgütlerine ve partilerin içine girilmelidir.
Örgütlenmelerin boyutunda geçerli ve doğru olan anlayış ile gönüllü kültür alışverişi sağlanmalı. Tüm kültürlerin günümüzde geçerli olan yanlarını koruyup geçersiz olan ve günümüz çağının gerisinde kalan yönü ile amansızca mücadele edilmelidir. Göçmenlerin yaşadığı Avrupa toplumlarında globalleşen dünyadaki değişikliği görerek düşünce ve kültürel yapılarını dünyaca geçerli olan evrensel kültürel yapıları ile bütünleşip birlikte hareket edilmelidir.
Her iki tarafında kendi aralarındaki yıllarca yerleşmiş ön yargıların kaldırılması için mücadele verilmelidir. Sorunu tüm göçmenlerin sorunu olarak ele alıp tek bir ulusa göre değil de çok ulusluluk yöntem ve metodu göz önünde bulundurulmalıdır.