Her zaman burada yazılarımda göçmen azınlığın yaşamış olduğu toplumlarda, kendi sorunlarına duyarsız olduğunu dile getirdim. Kendi sorunları doğrultusunda örgütleme yaratamadıkları gibi bu yönde de hiç bir çaba sarf etmemişlerdir.
Göçmenler her dönemde kendi sorunlarının çözümü için mücadele vermedikleri gibi, hala sorunların ne olduğunu da bilmiyorlar.
Almanya'da göçmen sorunları ve diğer sorunlar için mücadele eden sivil toplum kuruluşları vardır. Bunlar içinde sendikalar, kiliseler, demokrat parti, gençlik örgüleri ve inisiyatifler vardır.
Bu kuruluşlar, ülkedeki yabancı düşmanlığına ırkçılığa, milliyetçiliğe ve gerici faşist partilere karşı yoğun bir mücadele veriyorlar.
Kamuoyunda, milliyetçiliği, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını teşhir etmek için toplantılar ve protesto yürüyüşleri yapıyorlar.
Bu mücadele, kamuoyu çalışmaları ve kitlesel yürüyüşlere ve teşhir etme toplantılarına sadece Almanlar katılıyorlar.
Almanlar kendi ülkelerindeki milliyetçilik ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı mücadele vererek kendi toplumsal sorunlarına sahip çıkıyorlar. Toplumun sağa kaymaması ve ülkede demokrasiye zarar gelmemesi için çetin bir mücadele veriyorlar.
Göçmen azınlık, yaşadığı ülkelerde hala yabancı düşmanlığından yani ırkçı ve milliyetçi hareketlerden ilk etapta kendilerinin zarar gördüğünün bilincinde bile değiller.
Ne yazık ki ilk etapta kendileri zarar görmelerine rağmen buna karşı duyarlı değiller.
Alman sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanan kınama toplantı ve protesto yürüyüşlerine katılmayıp, kamuoyunda milliyetçiliği ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını Almanlar ile birlikte omuz omuza protesto etmiyorlar.
Sanki sorun sadece Alman halkının sorunuymuş gibi, kendilerinin sorunları değilmiş gibi vurdumduymaz davranıyorlar.
Göçmen azınlığın bu kadar sorumsuzca davranıp kendi sorunlarından uzaklaşıp vurdumduymazlık yapmaları, kendilerine zarar verdiğinin bilincinde hala değiller.
Türkiye’den gelen göçmenlerin, ülkelerinde ki partileri temsil eden örgütleri olmasına rağmen, Almanya’daki kendi sorunlarına hiç sahip çıkmıyorlar.
Hatta Türkiye’deki sorunları, kilometrelerce uzak Avrupa'ya taşıyarak bir biri ile uğraşıp göçmen hareketine zarar veriyorlar.
Türkiye’deki Parti temsilcilerini çağırarak toplu vaziyete burada Türkiye sorunlarını tartışıyorlar. Türkiye'deki partiler sadece seçim dönemlerinde göçmen azınlığı, oy potansiyeli olarak görmeden öteye gitmiyorlar.
Avrupa'da yaşayan göçmen azınlık, bilirkişi ve politikacılar ile kendi sorunlarını tartışmayı hiç akıl etmiyorlar. Türkiye'deki partilerin buradaki temsilcilerinin, göçmen azınlığı bölmekten ve kendi
sorunlarını dile getirmekten başka görevleri yok.
Almanya’da ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde göçmen azınlık içinde göçmen sorunları ile mücadele edecek hiç bir kuruluşun olmadığını söylersek doğruları dile getirmiş oluruz.
Bu toplumdan kaynaklanan çözülmemiş çok sayıda sorunları olmasına rağmen, bu kadar duyarsızlığın altında yatan gerçeklik; gövdeleri ile Avrupa’da ama düşünceleri ile kendi geldiği ülkelerde oluşlarıdır.
Böylece Avrupa toplumlarından kaynaklanan sorunları unutup hiç yokmuş gibi davranmakta sorumsuzluğun ta kendisidir.
Göçmen azınlık tarihinin 60 yıllık sürecinde, arpa boyu bir ilerleme olmadığı gibi kendi sorunları için mücadele verip çözüm önerilerinde bulunan bir sivil toplum hareketi bile kuramadılar.
Göçmen azınlık hangi ülkeden gelirlerse gelsin, kendi sorunlarının dışında kendilerine hiç bir zaman yararlı olmayan konular ile uğraşıyorlar.
Kendi köyü kasaba ve şehrini düşünürken buradaki sorunlarını yokmuş gibi davranması ve ilgi odağı haline getirmemesi bir acı gerçektir.
Köyünde, kasabasında ve şehrindeki insanlar, kendilerini hiç düşünmemesine rağmen, göçmen azınlık hala orayı düşünür dururlar.
Bu acı gerçekleri görmeden, yaşadığı ülkedeki çocuğun okul ve meslek eğitimini, konut ve demokratik haklarını hiç düşünüp de mücadele etmezler.
Burada, sadece Türkiye'den gelen göçmenlerin dışında diğer çeşitli ülkelerden gelen göçmenlerin durumunun da hiç farklı olmadığının altını çizerek lanse etmek isterim. Onların durumları içler acısı ve çoğunun geldiği ülkelerde demokrasi anlayışından mahrum oldukları için Avrupa’yı kısa dönemde cennet olarak görenlerde var. Uzun dönem yaşadıkları ve bin bir türlü sorunlar ile karşı karşıya kaldıkları halde cennet diye gördükleri Avrupa ülkeleri onların cehennemi olmuyor değil. Bunu anladıklarında bir arayış içine girseler de sorunlarını çözecek olan, tüm göçmenlerin birlikte olacağı kalıcı örgütler yaratmıyorlar.
Geçte kalınsa yeni nesiller ile birlikte sorunları çözecek kalıcı göçmen örgütleri yaratmak görev olmalıdır.