Feraye için yeniden babama...

Feraye için yeniden babama...

Benim babam işten atıldığında 13 yaşındaydım... Veli Saçılık'ın kızı Feraye'ye göre daha büyüktüm elbette... Ama bizim zamanımızda çocuklar büyümüş de küçülmüş değildi... Mesela Alevi olduğumuzu, solcu olduğumuzu babam işten çıkartıldığında öğrenmiştim... Çünkü dosyasına "Kızıllbaş Komünistmiş!" diye yazdıklarını babaannem ağıt gibi söylemişti dizlerine vurarak... Feraye bu yaşta öğrenmiştir eminim... Veli Saçılık bir gazeteye verdiği söyleşisinde Feraye'nin "Birçok şeyi biliyorum ama söylemiyorum." dediğini aktarmış... Ben dün okudum... Belki Feraye işin ekonomik, insancıl, onur mücadelesi tarafını bilmiyor... Ama babasına atılan plastik kurşunların yarasını biliyordur... Moraran yüzünün, gözünün, kolunun yarasını biliyordur... Babaannesinin yerde sürüklenmesinin acısını biliyordur... Ruhunda açılan yüreğinde kanayan yaraların acısını biliyordur...

Ben 1986 yaşadığımız bu derdin acısını 2005 yılında yazabilmiştim... Kim bilir Feraye ne zaman dökecek içindeki yarayı... Onun yerine ben bir kez daha sizinle paylaşmak istedim... Belki vicdanı olan bir insanın bu zulme son vermesi için... Kim bilir belki de... Vicdanlı bir insan... Bir insan daha vicdanlı... Feraye... Feraye affet küçüğüm...Bir vicdanlı insan... Bir vicdanlı... İnsan...

Babama

Saçlarına ak düştüğü ilk günü bilirim. Balkonda oturmuştun. Sigara yakmıştın derin derin çekiyordun. Babaannemle annem ağlıyordu. Senin gözlerine acı oturmuştu. Ben senin yanında ağlayamadım. Tuvalette ağladım kimse görmeden. Abimler konuşmuyordu suçlu gibi. Ben salonun penceresinden sana bakıyordum. Sonra gidip yine ağlıyordum. Ben ağladıkça senin saçlarında ağlıyordu. Korkuyordum; katil mi olacaktın? Biz kötü yola mı düşecektik? Çocuk kalbim filmlerden öyle görmüştü. Sen hala hiç bitmeyen sigaranı çekiyordun ve çok uzaklara bakıyordun. Babaannem dizlerini dövüyordu. Ben sık sık tuvalete gidiyordum. Çocuk aklımla gizli gizli orada ağlıyordum. Sonra gelip anneme kızdın ağlama diye. Rüşvetle suçladılar dedin. Ben o zamanlar rüşvetin ne olduğunu tam olarak bilmiyordum. Sonra öğrendim. Sen karar siyasi demiştin. Solcu olmak suçmuş. Solcu olmak neydi onu da bilmiyordum. Ama bizim paramız yoktu ki hem senin işyerinden yolcular giderdi. Kimse fazla para vermezdi. Ben o zamanlar yolcu otobüslerinin hepsini senin sanıyordum.

Bütün yüküne rağmen herkesi teselli etmiştin. O gün seni işten çıkardıkları o gün simsiyah saçların beyazlamıştı. Biz o gün siyah saçlarının bedelini gerçek bir aile olarak ödedik. Ve o günden sonra hep çok çalışarak beyaz saçlarına hoş geldin dedik.

Parasız kalmıştık işin kötüsü umutsuz da…!! Sen ne yapacağını bilmiyordun. Herkes müdürünü vurmanı söylüyordu. Ama sen insan öldüremezdin ki. Günler böyle gidiyordu. Bir gün hasan amca geldi, seni teselli etti.Sonra bir gün Hasan amca yine geldi. Bir kamyon odun getirmişti bir de iş. Çok sevinmiştik. Hasan amca faşistmiş. Ben o zamanlar faşistin ne olduğunu da bilmiyordum. Sen artık eskisi gibi geceleri işe gitmiyordun. Akşamları bizimle oluyordun buna seviniyordum. Ama sabahtan akşama kadar dışarıdaydın. İnsanlara umut dağıtıyordun. Kimseye muhtaç olmamıştık ona seviniyordun. Abimlerle okul çıkışı sana yardıma geliyorduk ve büyüyorduk. Artık ikimiz çalışıyorduk. Bazen soğuğu iliklerimizde, güneşi kemiklerimizde hissediyorduk. Sen bana çalışmayı öğrettin, güveni ve mücadele etmeyi. Büyüdüm baba…!!! Solculuğu öğrendim, faşizmi ve rüşveti de…Senden sonra daha niceleri çıkarıldı işten, bin bir çeşit bahanelerle. Görüyordum ki kararlar hep siyasi oluyordu. Sağ ya da sol farketmiyor gariban eziliyordu.

Ama ben o yaşadıklarımızdan şunu anladım. Senden şüphem yoktu. Ne kadar güzel şey varsa senden öğrendim. Sen insandın. Hasan amca da insandı. Bunu bana üç yıl yaktığımız odunlar ve 45 yıldır bitmeyen dostluğunuz söyledi. Bir de şunu öğrendim baba, gerçek dostluklar zor günlerde belli oluyordu. Gerçek ailelerde de zor günler için kuruluyordu. Ben insan olmayı senden öğrendim, insanlıktan öte bir şey yok baba….