Yeni bir göç dalgası ile dünya çapında 70 milyondan fazla insanın yurdunu terk etmek istediği biliniyor. Bu da dünyada çok önemli tedbirlerin alınacağını gösteriyor.
Federal hükümet, topluma uyum sağlamak için, mülteci politikasını, entegrasyon ve sığınma prosedürleri doğrultusunda şekillendiriyor.
Federal hükümet şimdiye kadar neler başardı ve bundan sonra neler yapacak? Genel olarak yeni göçün Avrupa’yı doldurması karşısında mülteci politikasında farklı tek düşünce; mültecileri, ülkelere eşit bir şekilde dağıtmak olacak. Almanya, diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak, mülteciliği hayata geçirmede daha ılımlı bir politika izlediğini iddia ediyor. Aynı zamanda ‘yasal ve insani yükümlülüklerin arkasında duruyor ve onlara yardım ediyoruz’ deniliyor. Bu yardımın adı da mültecileri kabul eden ülkelere mali destek vermek olarak belirtiliyor. UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği) rakamlarına göre, mültecilerin yaklaşık yüzde 84'ü şu anda gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.
Ayrıca Almanya Yönetimi, korunmaya ihtiyacı olan insanları ülkeye aldığında, bu yeni göçün nedenlerini halkına anlatırken, gelenlere insancıl davranmaları ve ülkelerinden savaştan ve doğal afetlerden dolayı ayrılmak zorunda kalan insanlara insanca muamele yapmaları isteniyor.
1970'lerde Vietnam'dan, 1990'larda çökmekte olan Yugoslavya'dan kaçan iç savaş mültecileri veya 2015'ten beri Suriye'deki savaştan dolayı gelen insanlar, Avrupa'ya geldiler. Ne yazık ki Avrupa ülkeleri, sınırlı mülteciyi kabul etmek istiyor. Avrupa'ya gelen mülteciler -bazı istisnalar dışında- çok çabuk topluma uyum sağlayabildiler.
Yaşamış oldukları Avrupa ülkelerinin dilini, kültürünü ve hukukunu ve geleneklerini öğreniyorlar. Böylece barış içinde birlikte yaşama kısa zamanda zor olmasına rağmen hayata geçirilebiliyor.
Mülteciler toplumsal ve sosyal yaşama katıldıkları sürece barış içinde birlikte yaşama başarılı olabiliyor. Politikadan toplum yaşamına ve üretimden günlük yaşamdaki tüm zorluklara rağmen barışı içinde bir arada yaşam sağlanabiliyor.
Avrupa’daki Mülteci politikası, Anayasadaki temel sığınma hakkına ve Cenevre Mülteci Sözleşmesi'nin mülteci korumasına bağlıdır.
Bir taraftan da temel politika; Avrupa'ya yasadışı göçü daha da azaltmak ve bunun yerine güvenli, düzenli ve yasal olan göçü kontrollü bir şekilde yönetmek şeklinde kendini ortaya koyuyor. Mültecilerin geldiği ülkeler ile iş birliği içine girip Avrupa'ya göç azaltmak isteniyor. Türkiye ile de bu çerçevede mülteci göçü anlaşması yapılmıştır. Suriye’den ve diğer Arap ülkelerinden, Afganistan’dan, İran ve Irak’tan gelen mültecileri Avrupa’ya göndermeyip Türkiye’de kalması için anlaşma imzalanmıştır. Bundan dolayı da Avrupa Türkiye’ye yüklü miktarda para vermektedir. Tayyip Erdoğan’ın her seferinde sınırları açıp ‘mültecileri Avrupa’ya gönderirim ha!’ diyerek ülkeleri tehdit ettiğini de biliyoruz.
Avrupa ülkelerinin etkili sığınma prosedürleri, korunmaya ihtiyacı olmayanların hızlı bir şekilde ülkelerine geri gönderilmesini ve - bir kriz durumunda - korunmaya ihtiyaç duyanların adil bir şekilde dağılımını içeriyor. … Vasıflı iş gücü dışında Almanya'nın uygun ve kalifiye olmayanlara da ihtiyacı vardır. Yaşlanan ve giderek azalan Alman nüfusu karşısında mülteciler ile bu boşluk kapatılmak isteniyor.
Alman işgücü piyasasına kontrollü göç için bir dizi kural geliştirildi. 1 Mart 2020'de yürürlüğe girdi. Bunun için belirleyici olan, ekonominin ihtiyaçları, nitelikleri, dil becerileri ve nitelikli mesleki eğitim almış üniversite mezunları ve göçmenler ve bunların potansiyel işverenleri gibi vasıflı işçiler için işgücü piyasasına erişimi daha şeffaf, daha kolay ve daha hızlı hale getiriyor.
Tüm entegrasyon önlemleri, "destek ve meydan okuma" ilkesine dayalı bir stratejide bir araya getirilmelidir. Bu ise, federal, eyalet ve yerel yönetimler arasındaki koordinasyonu iyileştirmesini ve sorumlulukların daha verimli bir şekilde uygulanmasını amaçlamaktadır. Entegrasyon önlemlerinin etkinliği daha yakından kontrol edilecektir.
Almanya'da daha uzun süre kalma ihtimali olan kişiler, eğitime daha iyi ve daha hızlı erişime sahip olma imkânlarına sahipler.
Böylece mültecilerden daha yararlı işgücü olarak faydalanmak isteniyor.
Avrupa ülkeleri kabul etikleri mültecilerin eşlerini ve çocuklarını da yanlarına alma kolaylığı sağlıyor. Böylece yeni iş gücü ihtiyacını da sağlamış oluyorlar.