“Ancak, kim ki biz hayatta kalanlara madalya takarsa; o da bir yükümlülüğü taşır hale gelir. Bu yükümlülük, bizim çalışmalarımızın temelini oluşturan, ortak “bir daha asla” içindir.”
9 Temmuz’u 10 Temmuz’a bağlayan gece; 96 yaşındaki Esther Bejarano’nun aramızdan ayrıldığı haberini aldığımız gece oldu. Hamburg’da yaşayan Bejarano da bize veda etti. Bu gece aynı zamanda, onun da sürekli destek verdiği Almanya Komünist Partisi (DKP)’nin yasal tüzel kişiliğinin iptal edildiği günün gecesiydi.
Bu haberi alan antifaşist, devrimci, komünist tüm gençler, “Esther Bejarano yaşasaydı” diyerek; onun bu kapatmalar karşısında aldığı-alacağı, ezbere bildikleri tavrını aktarmaya başladılar. O sadece bizlerin değil, gencecik hafızaların da bir parçası olmayı hiç ama hiç aksatmadı!
***
Esther Bejarano! Auschwitz Toplama Kampı’ndan sağ kurtulan Yahudi bir kadın. Auschwitz Komitesi Başkanı ve 1947 yılında, Toplama Kampı’ndan kurtulanlar tarafından kamu yararına kurulan, Nazi Rejimi Tarafından Takibedilenler ve Antifaşistler Birliği (VVN-BdA)’nin, 2008 itibariyle Onur Başkanı.
Bundan yaklaşık on yıl önce. “Auschwitz Toplama Kampı’ndan Esther Bejarano konuşma yapmaya gelecek” ilanı asılı her yerde. Bu toplantıyı düzenleyen ise Şehir Belediyesi. Bejarano’ya tekrar bir ödül verilecek. Henüz buralarda yeni sayılırım. Hayatta kalan bu kadını mutlaka görmeliyim. İki kelime Almanca’yı zarzor biraraya getirdiğim bir dönem. Olsun! Onunla konuşmalıyım!
Toplantı salonuna girdik. 80’ini devirmiş olan bu yaşlı kadının gözleri ve sesi, daha dün bu katliamdan sağ kurtulmuş gibi sıcak ve hüzünlü. Ancak isyan dolu ve de coşkulu! Konuşması bitti. Salonda alkış koptu. Ödülü verildi. Yani tantanalar sona erdi. Salona sessizlik çöktü. Ve nihayet sıra bana geldi. Yanına yaklaştım. Ellerinin üzerine koydum ellerimi. İzin verdi! “Ben de bir hapishane katliamından hayatta kalanlardanım” dedim. “Biliyorum, biliyorum. Türkiye’de!” diyerek konuşmaya başladı. Benim akıcı Almanca konuşamamazlığıma tercüman oldu. Olanları duyduğu anda, kendi katledilen yoldaşlarını andığını, unutmadığını anlattı. Ağlamaya başladım. Onun da gözlerinden yaşlar inmeye başladı. Adeta salonda sadece ikimiz vardık. Ve o da bu andan çok memnundu. Kendisine refakat eden insanlar bize yaklaştı. Bejarano ellerimi tuttu; “Çok üzgünüm. Daha genç olmayı ve katliam günlerimizi daha saatlerce birlikte hatırlamayı isterdim. Bedenim buna müsaade etmiyor artık. Gerçekten çok üzgünüm. Kalbimizde ve hafızamızda hep birlikteyiz” dedi. Nezaketi karşısında saygıyla sıktım yine ellerini. Hiç acele etmedi. Sakince izin verdi bu uzun vedalaşmaya...
***
Katliamdan sağ kurtulmuş ve kendisine Merkel tarafından onur ödülü verilmiş olan bu kadının, Onur Başkanlığı’nı yaptığı kuruma iki yıl önce kapatma kararı bildirildi. Bu 94 yaşındaki kadın, aldığı ödülü arkasında bıraktı ve tüm yüreğiyle şöyle haykırmaya başladı:
“Antifa çalışması ve Antifaşistler Birliği, bu gün hâlâ yakıcı bir ihtiyaçtır. Bu gün hâlâ Nazi parolaları haykırılırken, bu gün hâlâ Yahudi insanlara ve sinagoglara saldırılırken, bu gün hâlâ sokaklardaki insanlar yakalanıp, onlara gözdağı verilirken, bu gün hâlâ ölüm listeleri tedavüldeyken ve radikal sağ devlet yetkililerine saldırmadan önce hiç bir çekince duymazken; bu karar biz hayatta kalanlar için katlanılamaz bir karardır.
Federal Cumhuriyet nereye dümen kırmaktadır?
Ev yanıyor ve siz itfaiyecileri lokavt etmektesiniz! Bu ülkedeki en büyük ve en eski Antifaşist Birliğin çalışmasını engellemek mi istiyorsunuz? Çalışmalarımızı böylesine değersizleştirmek, hepimizi ağır bir şekilde yaralar. Yaklaşık 60 yıl önce, ailemle birlikte İsrail’den Almanya’ya geri dönüş yapmamızdan hemen önce; “Federal Cumhuriyet bambaşka, çok iyi bir Almanya oldu”, diye garanti vermişti arkadaşlarım. Buna rağmen burada, eski ve yeni Naziler’le karşılaştım.
Ancak buralarda, Naziler’e karşı savaşarak direnmiş olan antifaşist kadın ve erkekleri, güvenilir insanları da buldum. Ve sadece onlara güvenebildim.
Yahudi Katliamı’ndan hayatta kalan bizler, rahatsızlık yaratan hatırlatıcılarız; ancak biz daha iyi ve barış içinde bir dünyaya olan umudumuzu hiç kaybetmeyenleriz. İşte bu yüzdendir ki, bizim ve bizim gibi düşünenlerin desteğine ihtiyacımız var! Bu çalışmayı destekleyecek ve organize edecek kurumlara ihtiyacımız var.
Tarihimizi çarpıtmak, değiştirmek ve başka bir sayfaya aktarmak isteyenler mi kazandı yoksa? Onlar ki, olay mahallerini “Ayıp Anıtı” olarak dile getirenlerdi. Onlar ki, NS-Devleti ve onun ölüm makinelerini “Alman Tarihindeki Kuş Pisliği”olarak tanımlayanlardı. Kazanan onlar mı oldu?
Geçen on yıllar içerisinde bir çok mansiyon ve onur ödülü aldım. Şimdi, henüz yeni Hamburg Eyalet Meclisi’nden altın bir onur rozeti aldım. İkinci kez aldığım ülkeye hizmet ödüllerinden en büyüğünü, “toplum menfaatine güzide hizmet” anlamına gelen rozeti; 2012 yılında büyük bir törenle direk siz bana verdiniz. İlkini 2008 yılında Cumhurbaşkanı 1. sınıf bir ödül olarak yakama takmıştı. Bunlar beni mutlu ediyor, çünkü her onur ödülü benim için; unutmaya karşı, “bir daha asla savaş-bir daha asla faşizm”in olmadığı bir dünya için benim-bizim eski ve yeni Naziler’e karşı mücadelemizin, tanınması anlamına gelmekte.
Ancak, kim ki biz hayatta kalanlara madalya takarsa; o da bir yükümlülüğü taşır hale gelir. Bu yükümlülük, bizim çalışmalarımızın temelini oluşturan, ortak “bir daha asla” içindir.”
Sevgili Bejarano, vedalaşırken ellerimi sıkıca tutup ifade ettiğin gibi: “Kalbimizde ve hafızamızda hep birlikteyiz!” Biz seni her zaman büyük bir saygı ve sevgiyle, hafızamızda ve yüreğimizde yaşatacağız! İyi ki var oldun ve iyi ki seni tanıma şansımız oldu....