Almanya’da 1970’te kurulan ve 1998’e kadar faaliyet gösteren Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) örgütünün 30 yıldan uzun süredir aranan eski üyesi Daniela Klette, 26 Şubat’ta Berlin’in Kreuzberg semtinde yakalandı. Güvenlik güçleri ayrıca, hala bulunamayan eski iki üye Burkhard Garweg ve Volker Staub’u arama çalışmalarını da hızlandırdı. Bu operasyon, Almanya’da solun tarihinde çok önemli bir yeri olan RAF’ı yeniden gündeme getirdi.

İBB Başkanı İmamoğlu, Berlin’de başarının anahtarlarını açıkladı İBB Başkanı İmamoğlu, Berlin’de başarının anahtarlarını açıkladı

Almanya tarihine damgasını vuran bu örgütün üyeleri, kurucuları Andreas Baader ve Ulkire Meinhof tutuklandıklarından sonra da faaliyetlerine devam etti. Bu durum, hem Almanya’nın sosyalist sola karşı uzun süreli baskı geleneğinden, hem de RAF’ın tarihsel mücadele geleneğinden kaynaklansa da, bu süre zarfında bazı örgüt üyelerinin eylemlerine devam etmesi, Alman devletinin RAF konusunda hep tetikte kalmasına neden oldu

Alman hapishanelerinde ‘ölü bulunacak’ Baader ve Meinhof için harekete geçen RAF militanları, ülke siyasi tarihine damga vuracak Stockholm’de Alman Büyükelçiliği baskınını gerçekleştirmişti.

İkinci kuşak RAF üyelerinden biri de Karl-Heinz Dellwo, Baader ve Meinhof ile beraber 26 üyeyi kurtarmak için 24 Nisan 1975 tarihinde düzenlenen bu eylemde yer almıştı.

CNN Türk’ün sorularını yanıtlayan Dellwo, RAF’ın tarihsel misyonunu ve Alman devletinin sosyalist sola karşı aldığı tarihsel tutumu anlattı.

"RAF 68 HAREKETİNDEN DOĞDU"

RAF’ın "68 hareketinden doğduğunu ve sosyalizme bir perspektif kazandırma amacıyla Berlin’de silahlı mücadele yürüttüğünü" söyleyen Dellwo, bugün aranan militanların "teslim olma imkanı bulamadıklarını" söyledi ve “Bir şekilde hayatta kalmaları gerekiyordu” dedi:

“30 yıldır aranmasının ardından eski bir RAF üyesi geçen hafta Berlin’de tutuklandı. Diğer 2 eski RAF üyesi hala aranıyor. RAF 1970 yılında 1968 hareketinin içinden çıkmış ve 1968 hareketinin ötesinde sosyalizme bir perspektif kazandırmak istemiş ve bu nedenle burada, Federal Almanya Cumhuriyeti’nde, silahlı mücadele yürütmüştü. Bugün hala aranan bu kişiler, 1998 yılında silahlı mücadelenin sona erdiğini ilan ettiler. Yaklaşık 30 yıldan fazla bir süredir yasadışı olarak faaliyet gösteriyorlardı ve tabii teslim olma imkanı bulamadılar. Bir şekilde hayatta kalmaları gerekiyordu. Açıkçası parayı çalmak zorunda kaldılar. Kendilerini finanse edebilmek için bazı para nakil araçlarına saldırdılar. Ancak, dikkat çekici bir şekilde, ki bunu kabul etmek gerekir, bu baskınlar sırasında her zaman kimsenin kişisel olarak zarar görmemesine büyük özen gösterdiler. Başka bir deyişle kendilerini siyasi olarak tanımlamaya devam ettiler”

"RAF BAZI SUÇLULAR VE DELİLERDEN İBARETMİŞ GİBİ GÖSTERİLİYOR"

Alman medyasının RAF’ı politik duruşu ve ideolojisinden ziyade ‘bazı suçlular ve delilerden ibaret gösterdiğini’ söyleyen Dellwo, bunun Almanya’yı yöneten elitlerin bilinçli bir tercihi olduğu görüşünde:

“RAF ve Federal Almanya Cumhuriyeti’ndeki silahlı mücadele tarihi konusunu hiçbir zaman siyasi olarak ele almayan Federal Almanya Cumhuriyeti, onun elitleri ve medyasıdır. Medyada her şey, sanki bu mücadeleyi şiddet arzusuyla yürüten bazı suçlular ve bazı deliler varmış gibi gösteriliyor. Bu mücadelenin neden verildiğinin tüm tarihi; Almanya’da kapitalizmin tarihi, nazizmin tarihi, Vietnam Savaşı ve daha pek çok şey hep bu bağlamda gizleniyor. Ve insan kendine soruyor, eğer bu mücadele uzun süre önce sonlandırıldıysa, neden devlet açısından hala bu hikayenin tarihsel olarak ele alınması mümkün değil? Başta konunun siyasi boyutu ve Federal Almanya Cumhuriyeti’nin özel tarihinde saklı nedenler de dahil olmak üzere tüm yönlerini göz önünde bulundurarak”

"BURJUVAZİ NAZİLERLE İTTİFAK YAPTI"

Alman burjuvazisinin bir direniş tarihine sahip olmadığını vurgulayan Dellwo, şunları söyledi:

“Ben şu açıklamayı yapabiliyorum: Alman burjuvazisinin ve Alman elitlerinin kendilerine ait bir direniş tarihi yoktur. Nazi döneminde burjuvazi, Nazilerle ittifak yaptı. Nazi sonrası dönemde, 1950’lerde ve 1960’larda sosyalist devletlere karşı Amerika‘nın Soğuk Savaş‘ına entegre oldular ve her zaman bir şekilde ayak uydurdular. Kendi tarihlerinin arkasında duran ve bu tarihten vazgeçmeyi kabul etmeyen insanlar olduğu gerçeğine katlanamıyorlar. Bu yüzden bugün bu kadar sansasyon yaratılıyor ve ne pahasına olursa olsun onları tutuklamak istiyorlar. Tutuklandıktan sonra da insanlara ‘Her şeyi inkar etmeniz, pişman olmanız, boyun eğmeniz gerekiyor’ diyorlar. Bugün Almanya’daki durum budur ve devlet ile elitlerin bu tavrı aşağılayıcı olarak nitelendirilebilir.”