Ukrayna’daki alt-üst oluş devam eder, ülke toplumsal olarak fiilen bölünür ve resmî bölünmenin eşiğine gelirken, emperyalist güçler arasındaki çelişkiler de ayyuka çıkmaya başladı. Son günlerde ana akım Batı medyasından yer alan haber ve yorumlar, ABD ile AB (daha doğrusu Almanya) arasında örtü altında ciddî bir ihtilafın kaynadığına işaret ediyor.
Basına sızdırılan iki telefon görüşmesinin içeriği bu açıdan hayli ipucu veriyor: ABD’nin önde gelen diplomatlarından Victoria Nuland’ın Şubat başında ABD’nin Ukrayna büyükelçisi Geoffrey Pyatt ile yaptığı telefon görüşmesinde sarf ettiği »Fuck the EU« lafı bilhassa Alman basınını kızdırmış olsa da, asıl meselenin küfür olmadığı AB’nin Dış İlişkiler Dairesi Siyasî Sorunlar Genelsekreteri Helga Schmid’in AB’nin Ukrayna büyükelçisi ile yaptığı telefon görüşmesinde ortaya çıkıyor.
Schmid, AB büyükelçisine »ABD’liler bizim fazlaca yumuşak olduğumuzu düşünüyorlar. Onlarla konuş ve onlara yanlış bilgiler yaymamaları gerektiğini söyle« diyor. Basına sızdırılan telefon görüşmesinden asıl meselenin bundan sonra Ukrayna’da ABD yanlısı mı, yoksa Almanya yanlısı mı bir kişinin söz sahibi olacağı kavgası olduğunu anlıyoruz.
Almanya uzun zamandır bolca para harcayarak ve müthiş bir lojistik-siyasî destekle Vitali Kliçko’nun Ukrayna siyasetinde önemli bir rol oynamasını sağladı. ABD ise, Nuland’ın ağzından, »Kliçko’nun uygun isim olmadığını« söylüyor. Ukrayna için 1991’den bu yana milyarlarca Dolar harcayan ABD, Kliçko’nun kontrol edilemeyeceği ve ABD’nin stratejik çıkarlarına ters düşeceği görüşünde. Zaten Nuland »Fuck the EU« derken, AB’ni değil Almanya’yı kastediyor. Almanlar da buna kızıyorlar.
Gelişmelere bakılırsa kızmakta da haklılar. Bir kere ABD, Almanya’nın serzenişlerine aldırmadan Timoşenko’nun yakın adamı Aleksander Turçinov’u geçici başkan yaptırabildi. Ardından, gene Timoşenko’nun partisi olan »Anavatan Partisi« meclis grup başkanı Arseni Jazenjuk’u geçici başbakan ilân ettirdiler. Oluşturulan geçici hükümette Kliçko’nun partisinden tek bir kişi yok.
Ancak Almanya da boş durmuyor. Kliçko 25 Mayıs 2014’de yapılacak olan başkanlık seçimlerine aday olduğunu açıkladı bile.Diğer yandan Alman basını, daha önce Yanukoviç’e karşı koz olarak kullandıkları ve her daim »suçsuz« olduğunu ilân ettikleri Timoşenko’nun da pek »masum olmadığı« üzerine haberler yaymaya başladı. Örneğin Süddeutsche Zeitung, »Timoşenko’nun, Yanukoviç’in kadın versiyonu« olduğunu yazıyor. Gerçi Almanya Timoşenko’yu muhafazakâr partilerin birliği olan »Avrupa Halk Partisi«nin 6 Mart 2014’de yapılacak olan kurultayına davet ederek ve Berlin’de tedavi olmasını sağlayarak, Timoşenko ile de ilişkisini koparmıyor, ama asıl »adaylarının« Kliçko olduğunu da vurgulamaya devam ediyor.
Ancak emperyalist güçler arasında ortaya çıkan bu çelişkiler, hem ABD’nin, hem de AB’nin ortak çıkarları olduğu gerçeğinin üzerini örtmemeli. Amaç belli: Ukrayna bir daha geri dönmemek üzere Rusya’nın etki alanından kopartılacak ve Batının kontrolü altına sokulacak. Bunun da en önemli adımı Ukrayna’nın AB ile imzalaması gereken Ortaklık Antlaşması. Önceden de yazdığımız gibi, bu antlaşma Ukrayna ekonomisi ve özellikle yoksul halk katmanları için tam bir felaket anlamında. Geçici başkan Turçinov’un yaptığı açıklamalardan, Kiev’deki yeni yönetimin, 35 milyar Dolar gelecek beklentisiyle, bu antlaşmayı imzalamaya çoktan niyetli olduğu anlaşılıyor. Batılı hükümetlerin Ukrayna’daki yeni hükümeti, herhangi bir meşruiyeti olmamasına rağmen, hemen tanımış olmalarının nedeni de bu.
Öyle ya da böyle; Almanya Kliçko’nun Kiev’deki başkanlık sarayına yerleşmesini başarsa da, başaramasa da, Ukrayna her halükârda Batının kontrolü altına girecek. Bu küresel stratejiler açısından ABD’nin çıkarına olacak. Ama evdeki hesap çarşıya uyacak mı, işte o belli değil. Kırım Özerk Cumhuriyeti ile ülkenin doğusundaki bölgelerde meydana gelen olaylar, Rusya’nın da boş durmadığını gösteriyor. Çok açık: Emperyalistler Ukrayna’yı parçalarken, olan gene halka olacak.
1 Mart 2014