Herhalde Yayınevi ve Gazete yakıp yıkmanın miladı 4 Aralık 1945 yılında sol basın ve kitapevlerine yönelik pogromdur.
Yani 6-7 Eylül pogromundan önce 4 Aralık pogromu vardı.
Genel olarak bu tarih Tan Gazetesinin yakılması olarak anılır ama hedef tüm sol basındı.
Aynı tam 29 yıl donra aynı tarihte Özgür Gündem gazetesi, Welat gazetesi ve Belge Yayınlarının bombalanması gibi.
1960 27 Mayıs darbesinden sonra Aziz Nesin cunta yönetiminin hedefi olmuştu. 27 Mayısçıların yargıladığı gazeteci olma onuruna sahip olduğu az bilinir.
Tek parti rejimi onu hapsetti, inatla başka adlarla gazete çıkardığı gibi. Aynı Özgür Gündem
Ayşe Nur ve benim Aziz Abimiz.
Aziz Nesin Kürt sorununa uzak duran biri olarak bilinirdi.
Onunla en son Berlin’de bir konferansta yolumuz kesişti. Ve Aziz Abi, Özgür Gündem’in değişik isimli versiyonu için yazı vermeyi kabul etti.
N e günlerdi, İstiklal caddesinde Ahmet Altan, Orhan Pamuk, Murathan Mungan ve diğer genç yazarlarımız Özgür Gündem satıyordu.
Paris sokaklarında yasaklanan Maoist bir dergiyi satan Jean Paul Sartre gibi. Fransa çok demokratik miydi sanıyorsunuz! De Gaulle boşuna demedi, “Sartre Fransadır” diye.
Maalesef “Aziz Nesin Türkiye’dir” diyecek çapta bir siyaset ve devlet adamı çıkmadı TC’de!
İyi ki vardı Sartre! Örnek oldu bizimkilere (yani aydınlara, herkes de bir ara varoluşçu idi ya!).
Tarihin karanlık sayfalarında kalmış olaylardan biri de Aziz Nesin ve Kemal Tahir’in kurdukları Düşün Yayınlarının yakılması olayıdır. 1963 yılı olmalı. Nuruosmaniye Caddesi yakınında bir yerdeydi Düşün Yayınları.
İlk Beavoire’ı Düşün yayınladı diye hatırlıyorum. Ve meydan okuyucu kitaptı, Beş Romancı Tartışıyor. Ve Sartre’ın Fransız antisemitizmini eleştiren kitabı… Kimbilir, belki de ondan dolayı hedefi olmuştur şimdi iktidar olan o zamanın “muhafazakar” gençliğinin! Yada derin devletin. Karar veremek zor, o kadar içiçe geçtiler ki 1945 sol basın pogromundan beri.
Ama 6-7 Eylül pogromundan sonra, hapse sokulan DP ve CHP mahalle ocağı mensupları değil, Aziz Nesin başta sosyalist yazarlar olacaktı.
Ele geçirebilseler, sokakta gezdireceklerdi Sertel çiftini, üstlerine tüyler yapıştırıp.
Aynı 30’ların Berlin sokaklarında Yahudilere yaptıkları gibi. Türkiye’nin ilk kadın yayın yönetmeni Sabiha hanım Selanikli idi ya!
Sabiha Hanım’ın hatıralarını ANT’a Aziz Abi getirecekti.
Devr-i Süleyman da uzun bir gözaltı yaşayacaktı Aziz Abi.
Akşam Kitap Kulübünün şirketi olarak kurulan Kitapçılık LTD. nin kurucu hissedarlarından sadece Aziz Nesin kalmıştı 80 darbesi yaşandığında. Diğer 2 büyük hisseyi devrimciler devr almıştı. Cem ve May Yayınları büyük ekonomik kriz nedeniyle satmıştı hisselerini 1979 yılında. Ama bunun resmi işlemleri yapılamamıştı.
Aziz Abi yurtdışındaydı darbe olduğunda. Ama cesaretle geri döndü. 1981 yılında operasyon yiyen yerlerden biri de Cem May Dağıtım oldu. Raflar tam takırdı. Polisin götürmediklerini, Cağaloğlu yayınevleri alacaklarına mahsuben almışlardı. Ama Ayşe Nur kısa zamanda toparladı orayı. Sol kültürün hala yaşadığı bir merkez yaptı. Ama bağıra çağıra değil, sakin sakin!
Ayşe Nur, cesaretle dağıtımın sorumluluğunu üstlendi. Hem kağıt üstü eski ortakların, hem yeni ortakların onayı ile. Herkes açısından kurtarıcı bir misyondu. Bir tek evde çocuklar şikayet etti, “Ayçum, eski işin Belge’de çalışsan” diye.
En arka odayı Aziz Abiye ayarladı. Zaten Ahmet de dağıtımda çalışmaya başladı. Ayşe Nur “seni incelteceğim” diye takılıyordu onu, koli hazırlatırken. Zaten annesi Meral hanım da Sennur Sezer ile birlikte Varlık Yayınlarından çalışma arkadaşı idi. Bir ara Ayşe’yi aradı, “insaf et!” diye takılarak.
Ahmet ne iyi yaptı Düşün Yayınlarını 90’larda canlandırarak.
Darbe sonrası Vakıf basılmasa olmazdı. Kabak, Aziz Nesin’in İtalya’da yaşayan büyük oğluna patladı. Bir daha asla İtalya’ya dönemedi.
Aziz abi, arka odada devam ettirdiği Yıllıkları hazırlar ve kışın bile, üzerinde atlet egzersiz yapardı.
1983 Aydınlar Bildirisinin başını çekti, başımı yaktı. Ev, 1982 yılında Demokrat gazetesi nedeniyle basıldıktan sonra, bir de bundan dolayı basıldı. Neyse komiser nazik biriydi, telefonda, “bunlar aile” deyip, ertesi gün sıkı yönetime gitmem koşulu ile bana geceyi nezarette geçirttirmedi!
Sivas olayı olmasa Aziz Abi 100 yılı doldururdu.