Ülkemizin, çift yönlü yollardan, hava limanlarından, köprülerinden, doğal kaynakların yok edilmesinden sorumlu, görev adamı, başbakanı, Binalı yıldırım, ilk iş başı yaptığında, ''düşmanlarımız azaltacağız, dostlarımızı çoğaltacağız'' demişti.
Gelinen aşamada, başbakan sözünü tut'mama'ya başladı. Ne diyelim sözünün, 'eriymiş' diyelim, geçelim mi? İcraatların bir tanesi Suriye topraklarına, cihatçı, kafa kesen,
tecavüz çetelerini de yanına alarak, TSK Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte işgal girişimine başladılar.
Başbakanın cephesinden, 'bakıldığında' Suriye topraklarını işgal girişiminde bulunmak, ''düşmanları azaltmak, dostları çoğaltmak' olarak görülmektedir. Başbakanın bu öngörülerine son günlerde, 15 Temmuz darbe girişimi bahane edilerek, F. Gülen çetesi hedef gösterilip, bütün kötülüklerin, 'sorumlusu' gösterilip, yaşanan tüm olumsuzlukların anası öngörüsü de eklenmektedir.
15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte, AKP'nin, Saray'ın, Başbakanın bu öngörüsüne katkı sunanların boy göstermeye başladığını görmekteyiz. Bunlardan, Türkiye basınının, 'duayeni' olma sömürüsünü alabildiğince yapan, her devrin adamları, askeri darbe dönemlerinin kalemşörlarının atağa geçtiklerini görmekteyiz.
Ertuğrul Özkök konuyu özetleyen bir yazı kalem almış, 'şanına, şöhretine' yakışır bir yazı olduğunu söylemek yerinde olacaktır. E. Özkök; ''Bırak biz konuşalım, düşman azaltmak isteyenler konuşsun artık... '' ve devamla; '' - Ortadoğu'ya gireceğiz dedin, Ortadoğu 100 yıl önceki kahpe bıçak gibi yine sırtımıza saplandı.-Herkesle barışacağım diye yola çıktın, herkes bize düşman oldu.''
Anlaşılan Özkök'ün, hedefinde yine savaş çığlıklarını dilinden, 'düşürmeyen' eski görevli başbakanlardan Ahmet Davutoğlu'nu hedef tahtası yaptığını gözlemlemekteyiz.
E.Özkök, son 15 yıla yakın süredir iktidarda olan AKP den, haberdar 'değil' gibi kendine rol biçmektedir. Veya kendi ürkekliğini, korkaklığını, kendisine 'gösterilen' aba altında sopa'dan bayağı korkmaktadır. Bunun diyetini ödemek için, 'yağcılığa' başlamış.
Bir de var olan gerçekliğin altını çizmekte yarar var. Mevcut dış politika, geleneksel devlet aklının dış politikasıdır. Bazı 'duayen' basın mensuplarının bundan haberdar olmaması mümkün değildir. Bunları işin dışında tutarsak yanılmış olduğumuz belirtmeye gerek var mı? E.Özkök bir şeyleri betimlemeye çalışmış. A. Davutoğlu'na hitaben, '' - Ortadoğu'ya gireceğiz dedin, Ortadoğu 100 yıl önceki kahpe bıçak gibi yine sırtımıza saplandı''
Peki, sormazlar mı? ''Bırak biz konuşalım, düşman azaltmak isteyenler konuşsun artık... '' dediğin kimler? İnsanların aklıyla, 'alay' eder tarzda, ''Ortadoğu 100 yıl önceki kahpe bıçak gibi yine sırtımıza saplandı'' diyebiliyorsun. Bu ne aymazlık, kimler bunlar? AKP devleti değil mi? Daha düne kadar, kimler konuştu? Bugünkü konuşanlar, kimler? Bunlar hep birlikte ortak hareket edenler değil mi? Daha düne kadar, 'yağan yağmurda ıslananlar' değiller mi? Aynı yolu, 'birlikte yürüyenler' değiller mi?
Suriye topraklarını talan edilmesi için, 'ortak hareket' edenler, 'Şam da, Emevi camiinde namaz kılmak'' için, 'yola çıkanlar' değiller mi? Bunlar daha dün, Suriye topraklarına girmek ve 'savaşa dâhil' olmak için, ''Suriye tarafından, Türkiye tarafına atarız bir iki top'' bu bahaneyle gireriz, Suriye ye diyenler değiller mi?
Bugün Suriye topraklarını, yukarda da belirttiğim gibi, tecavüzcü çetelerle işgal girişimde bulunanlar, aynı kişiler, aynı iktidar, aynı politik öngörü, AKP devleti, Saray ve geleneksel devlet aklı değil mi? Sen bizimle, Türkiye halklarının aklıyla, 'alay mı' ediyorsun? Gerçi senden ve senin gibilerden ne beklenir? Sanatçı Ahmet Kaya için Hürriyet gazetesinde, 'attırdığın' başlık toplumsal hafızamızda yerini korumaktadır. Bu vb başlıklar, yazılarınız hafızlarımızda hatıra olarak durmaktadır.
Bu vb. konularda seni ve senin gibilerin kaşarlanmış güç hayranı olduğunuzu bilmekteyiz. Savaş sevici tavrınızdan halklarımız yeterince haberdardır. Suriye de işgal girişimini, 'görmeyip' savaş sevici tavrınız, toplumsal hafızamız tarafından hiçbir zaman kabul görmeyecektir. Nasıl olmazsa, 'tuzunuz kuru' Suriye topraklarında, çetelerle koyun koyuna savaşa sürülen, sizin çocuklarınız değildir yoksul halk çocuklarıdır.
Savaş, 'karşıtı görünüp' savaş sevici olmanızda şaşıracak bir şey bulunmamaktadır.
Bir başka yazımda buluşmak üzere,
20 Eylül 2016