DOKTORLARA SALDIRILAR




               Doktorlar da hata yapar. Doktorlar da ölür. Ve hatta doktorların hatalarından insanlar da ölür. Ama her şey bu kadar mıdır? Hiç mi ölümcül duruma gelmiş olanın kendine (sağlığına) bakmazlığı ya da geçirdiği evrelerin önemi olmaz? Tüm kabahat doktorlarda mı? Düşünün bir: Çok ciddi bir duruma gelene kadar annesine, babasına iyi bakamamış, onunla ilgilenmemiş bir evladın tüm hesabı son durak olarak geldiği doktordan sorması ne kadar adildir?

               Ben bu yazıyı doktorlara yapılan saldırılar nedeniyle yazmak istedim. Çok ciddi bir hata olmadıkça her zaman ve en kolayca sorguladığımız (suçladığımız) doktorlara yapılan şiddeti görmezlikten gelmeyi bir eksiklik (adaletsizlik) buluyorum. En son olarak ta Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde görevli Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Recep Güzel’e yönelik bıçaklı saldırı kentte tepkiyle karşılandı. Çünkü Doktor Recep Güzel mesleki olarak iyi bir doktordu ve insani değerleri yüksekti. 

              Tıp ve ilaç ilmi mitolojik olarak da büyücülükle, simyacılıkla, cadılıkla, rahiplikle ilişkilendirilebilir. Ruhsal yönü önemlidir. Hasta organı iyileştirmek için adeta tanrısal bir müdahale gerektirir. Binlerce yıllık medeniyetler yaşamında, savaşlarda, barışlarda, salgın hastalıklarda, yaşamın en tehlikeli ve hijyenik olmayan zor şartlarında tedavi için didinen tabipler den(doktorlardan) ve bu uğurda ölen doktorlardan bahsediyorum. İşte öylesine önemli ve belki de sağlığa kavuşturma için bir çeşit kutsallık içeren davranışları bir çırpıda tekmeleyen anlayışı reddetmekten bahsediyorum.

               Tabiatın, yaşamın, ekonominin, sistemin, biyolojinin, ekolojinin tüm olumsuzluklarından etkilenmiş hastalara tedavi sunmaya çalışan doktorlara saldırabilen zihniyetleri sorgulamak gerekir. Tabii doktorluk etiğine bağlı olan doktorlardır bunlar. Bu zihniyetler bu davranışlarını kadın-erkek, yaşlı-genç ayırımı yapmadan yaparlar. Kendi günahlarını görmeyenlerdir bunlar. Ya da bu davranışları yapanların milliyeti de önemli değildir. Türk, Kürt, Arap ve diğerleri bazen üzüntülü ya da hesap sorma(!) pozisyonlarında çıkar yol olarak doktorlara hesabı kesmek isterler. O zaman da vur doktora! Vur belki özüm olur(!)  O halde vur ilaca, tıp’a, şifa vericiye! Evet, gerçekten çözüm olacaksa vur gitsin! Zaten Antep’te böyle bir doktoru öldürdüler. Katil ne ceza aldı, bilmiyorum, acaba dışarıda mıdır? Dün Diyarbakır’da (şanlı Amed’te) bir doktoru dövdüler, Mardin’de saldırdılar. İstanbul’da saldırıyorlar, İzmir’de vuruyorlar!

               Böylesine hastalıklı davranışların insani ve sosyal boyutunu sorgulamak gerekir. Bu davranışları lanetlemek ve kınamak gerekir. Bu davranışları lanetlemek ve kınamak yetmez. Devletler ve yurttaşlar olarak, kurumlar olarak, şahıslar olarak ayıplamak ve tavır almak gerekir. Kendi günahlarını ve ihmallerini salt doktorlara yükleyenler vicdanlarından kaçamazlar.