DİYANET KRİZİ ALEVİLERİ BÖLDÜ (1)

Isparta’da olaylı Cemevi’nin açılısından sonra gündemde olan Isparta’yı yazmak istiyorum. Çok büyük tartışmaların yaşandığı bugünlerde kimileri acımasızca eleştiriyor, kimileri o tabloya, fotoğrafa bakarak haklı da olsa hiç bir şey bilmeden ahkam kesiyor.

-AKP’li Belediye Başkanı’nın açılışta olması doğru mu?

-Pir Sultan Abdal Dernekleri Başkanı Gani Kaplan açılışta inanç yerinde siyaset mi yaptı? Gerçekleri mi konuştu. Böyle bir yerde, bu konuşma gerekli miydi?

-Alevilerin Diyanet’in kapatılması istemi ne kadar realist?

-AABF’nin açılış töreninde yer alan temsilcileri istifa mı etmeli?

-AABF’nin temsilcileri AKP’li belediye başkanına müdahale etmiş olsaylardı, ne olurdu?

-Isparta Alevi Derneği Başkanı’nın tavrı doğru mu?

-Cemevi inşaatı için belediye başkanından yardım talep etmek yanlış mı?

Bence tartışılan bu ve benzeri soruların cevaplarını birlikte bulabiliriz. Ancak, Isparta gerçeğini bilmeden, buradaki Alevi toplumunu analiz etmeden mümkün değil. O vakit biraz tarihimizi kurcalayalım, ne dersiniz!

Yıl 1937-38, adına „Dersim İsyanı“ dedikleri ve acımasızca insanların katledildiği „Dersim Katliamı“ sonunda zorunlu göç başlatılmıştı. Devlet katliamda sağ kalabilenleri Türkiye’nin her bir köşesine zorunlu iskan çerçevesinde dağıtmaya başladı. Aileler birbirlerini unutsunlar diye birbirinden ayırıp farklı şehirlere gönderiyorlardı. Kimilerini Bursa’ya, Eskişehir’e, Afyon’a, Balıkesir’e ve diğer kentlere sürdüler. Devletin resmi rakamlarına göre Türkiye’nin dört bir yanına 32 ile 2907 aileden 14.411 kişi sürgün edildi. Dersim’in Pülümür ilçesine bağlı Boğalı, Kovuklu, Dağbek gibi bazı köylerinden topladıkları yaklaşık 15 aileyi günlerce süren yolculuktan sonra asker denetiminde Isparta’ya yerleştirildiler.

Bu insanlar adeta bir zulüm yaşıyor ve bir taraftanda öldürülmedikleri için seviniyorlardı. Isparta’nın çeşitli köylerine dağıtılan Pülümürlü aileler Han’lara veya boş evlere yerleştirildi.

Çok büyük zorluklar yaşayan Dersimli Aleviler hayatta kalmak için mücadele verdiler. Hastalanan, yaşamını yitiren çocuklar kadınlar vardı. Hayata tutunmak için bütün zorluklara göğüs gerdiler.

Büyük önyargılarla Isparta halkı onları tanımaya başladı. Tanıdıkça bazılarının düşünceleri, önyargıları değişse de ayrımcılığa hep maruz kaldılar. Aleviye kız verilmez, kuyruklu Kürtler, devlete isyan etmiş Dersimliler, sünnetsizler ve Alevinin kestiği yenilmez gibi benzer dışlamaları hakeretleri hep yaşadılar.

Öyle ki Isparta’ya sürülen Dağbeğli ailenin Bursa’da yaşayan akrabasına yönelik „sünnetsiz gavur“ yakıştırmasını hazmedemeyen aile reisi köyün ortasında donunu aşağı indirerek kahvedeki insanlara seslenir; „Bakın, iyi bakın ben sünnetliyim. Hepimiz sünnetliyiz. Yaptığınız iftiralar siz Müslümansınız, size yakışıyor mu!“ der ve bu olay unutulmaz, bir milat olur.

Yıllar çok çabuk geçti. Hayat zordu, fakirlik vardı. Nitekim Dersim’den sürülenlerde hayat daha da zordu. Çocuklar okula verildi. Özellikle Kuran kurslarına yönlendirildiler. Zorunlu göçün tek bir hedefi vardı: Bu aileleri asimile etmekti. Devlet bu yönde siyaset yapıyordu. Buna göre Dersimli aileler yönlendiriliyordu. Ömründe cami görmemiş Dersimliler, Cami’ye gitmek zorunda kalıyordu.

Isparta’ya yerleştirilen ailelerin birbirinden haberi yoktu. Şans eseri karşılaşanlar oluyor. Bir köyden diğer köye çalışmaya gidenler tanıdıklarını görünce büyük sevinç ve mutluluk yaşıyorlardı. Çünkü öldürülmedikleri, yaşadıkları için seviniyorlardı.

Dersimli yaşlı göçmenlerin çok hikayelerini dinledim. Yaşadıkları üzüntüleri, dışlanmışlıkları, fakirliği çok dinledim. Bir eve 3 aile yerleştiriliyor. Her odada bir aile kalıyor. Neyse ki, bazı vicdanlı, merhametli Isparta’nın yerlileri de bu insanlara destek oluyordu.

Yıl 1946, tam 9 yıl sonra devlet sürgündeki Dersimlilere memleketlerine geri dönme yasası çıkartıyor. Buna „af“ diyorlar. Bu yasa yürürlüğe girdikten sonra Dersim özlemiyle yanıp tutuşanlar Türkiye’nin dört bir yanından köylerine, kasabalarına geri dönmeye başlıyor. Üstelik çalışıp kazandıkları satın aldıkları, tarlaları, evleri, yerini bırakarak.  Büyük bir bayram havasıyla, şenliklerle Dersim’e dönenler köylerine, yıkılmış, yakılmış evlerini tamir ediyor. Dersim’in dağları, ziyaretleri, köyleri bütün acılara rağmen yaşanır hal alıyor.