Bombalar orta yerlerde patlatılıyor. İnsan yaşamı neredeyse, 'para etmez' durumda. Yığınla insanın hiç yere yaşamı patlayan bombalarla yok oluyor. Kan, ölüm, gözyaşı, acı anaların ve ailelerin ağıtları arasında kaybolup gidiyor.
Diyarbakır, Suruç, Ankara, İstanbul derken, Beşiktaş, Kayseri bir hançer gibi halklarımızın bağrına saplandı. Bütün bunlar, AKP devletinin, Saray'ın, geleneksel devlet aklının savaş konsepti yaklaşımından ayrı düşünülemez. AKP devletinin, Saray'ın savaş konsepti bu kadarla da kalmamaktadır. Saray'ın başkanlık arzuları ülke zemininde birçok provokasyon girişimlerine açık kapı aralamaktadır. Saray, 'ısrarla' kendisinin, 'fiili durumunun' yasallaşması ve 'Türk tipi başkanlık sistemi' olarak ifade ettikleri, 'cumhurbaşkanlığı' sisteminin hayata geçirilmesinde dayatmacıdır.
Toplumsal kamuoyu nezdinde, R.T. Erdoğan'ın işlediği suçlardan kendini, 'kurtarma' projesi olarak, algılanıp yorumlansa da, geleneksel devlet aklının Kürt sorunundaki, 'çözüm' politikası olarak algılayıp yorumlamakta mümkündür. Son günlerde, AKP, Saray, D.Bahçeli birlikteliği ve referandumda HAYIR çıkması muhtemel olması dolayısıyla, korku ve panik içinde saldırılarına devam etmekteler. Verilen talimatları göz önünde bulundurursak, kendilerini, 'ülkücü ve ak gençlik' ifade eden, birçoğu paramiliter ve faşist ideolojinin hizmetinde zemin bulan cani ruhlu saldırganlar tarafından, HAYIR cephesi olarak ifadede edeceğimiz demokratik güçlere karşı bir saldırı kampanyası furyası başlatılmaktadır.
Ülkenin birçok İl, İlçe ve Beldelerinde başta HDP Halkların Demokratik Partisi binaları ve büroları olmak üzere, EMEP, DİSK vb. HAYIR cephesinde yer alan, Demokratik kurum ve kuruluşların binalarına ve bürolarına silahlı ve yanıcı aletlerle saldırılar düzenlenmektedir. Sadece referandumda HAYIR oyu kullanacaklarını açıkladıkları için, Polisin, bürokratların, yönetim erkini elinde bulunduranların saldırılarına maruz kalan yığınla vatandaşımız bulunmaktadır.
Bilim insanları, akademisyenler, üniversite gençliği, sanatçı, gazeteci ve kısacası eli kalem tutan, aklı başında olan kim varsa, AKP, Saray, D. Bahçeli'nin ve kapı kullarının hedefleri arasındadır. Bunun en somut örneğini geçtiğimiz günlerde, Sinema ve Tiyatro Sanatçısı Müjdat Gezen'in, toplumsal sanat faaliyetlerine katkı olarak hizmet veren, Müjdat Gezen Eğitim ve Sanat merkezinin kundaklanmasıdır.
Önümüzdeki günlerde bu tarz saldırıların, ana muhalefet partisi CHP'ye, yönelikte yoğunlaşacağının işaretlerine rastlamak mümkündür. CHP genel başkan yardımcısı Selin Sayek Böke'ye, yönelik olarak, CNN canlı yayınında yapılan, 'ölüm tehdidi' türü saldırılar önemsenmelidir. Bu vb. saldırıları tasvip etmeyip kınarken, buna paralel yürütülen, 'intikam' dolu duygularla, AKP bakanlarının, kurmaylarının açıklamaları toplumu kamplaştıran ve açıklamaları kınanmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, AKP, Saray ve devletin, 'şahin' kanadı olarak adlandırılanlar, rakiplerini sindirmek ve hareketsiz kılmak için, 'intikam' yeminleri ederek toplumu galeyana getirmek için her türden çabayı harcamaktan çekinmemektedirler. Açıkça ifade etmek gerekirse, bu harcanan çaba, faşist diktatörlüğe aralanan kapıdır. Bu kapı bir kez aralandığında, faşizm yeni, kapıların aralanması için başka faaliyetlere gireceği gerçeğini unutmamalıyız.
Faşist diktatörlükler ömürlerini uzatmak için her türden çılgınlıkları yapacağının, yakın tarihte birçok örneği bulunmaktadır. 2. Dünya savaşı öncesi Almanya, Hitler ve Nazi faşizmini hatırlatmakta yara var. Bugün ülkemiz adım-adım, Saray, MHP ve geleneksel devlet aklının marifetleriyle arzu edilmeyen bir ortama sürüklenmektedir. Ülkede palazlanan, devlet destekli sivil faşist güruh, kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayan ve kendileri gibi oy vermeyi düşünmeyen kimliklere karşı toplu bir tarzda haçlı seferi başlatma hazırlığındadırlar. Başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere, azınlıklara, farklı düşünenlere ve inanlara yönelik saldırlar giderek yoğunlaşmaktadır. Gerekçe olarak, tasvip edilmeyen ve kınanmış olan, canlı ve araçlı bombaların patlatılması gösterilmektedir.
Devlet aklı, AKP, Saray, Bahçeli ve bir takım faşist çeteler bu saldırılara ön ayak olmakta veya teşvikçi durumundadırlar. Kısacası birçok birçok provokatif girişimler devlet eliyle organize edilmekten çekinilmemektedir. Bu süreç tehlikeli bir süreçtir. Bu süreç böyle devam ettiğinde, toplumumuz arasında var olan aklı-selim duyguları zamanla yok eder. Birbirlerine olan güvenlerini zedeler.
Toplumsal barış ve huzur tümden yok olur. Peki neden? Saray taleplerini yerine gelsin, 'Türk tipi başkanlık sistemi' olsun ve R.T. Erdoğan işlediği kabul edilen suçlardan, 'yargılanmasın' peki nereye kadar?
16 Nisan 2017 referandum sonuçları bu konuda önemli tarih olabilir. Referandumda HAYIR oylarının yoğunluklu olarak fazla çıkması durumunda, her şeyden önce R.T. Erdoğan'ın, 'Türk tipi başkanlık' hayalleri suya düşecektir. Bu durumu takiben, AKP devleti önemli derecede sarsılacaktır.
Bu sarsıntı, AKP, Saray ve Bahçeli ortaklığında oluşturulan geleneksel devlet aklının yenilgisi, Türkiye demokrasi güçleri açısından önemli bir kazanç ve nefes alma ortamının sağlanmasını gündemimize sokacaktır.
Bu nedenle, devlet eliyle provokasyonların önünü almak için, 16 Nisan referandumunda HAYIR oylarının yoğunluk kazanmasına yönelik faaliyetlerimize önem vermeliyiz.
24 Şubat 2017