Her sabah Coronayla uyanıp, Coronayla yatıyorum. Sanki bir film seyreder gibi yaşıyorum, bir korku filminin de ötesinde, dramatik. Çünkü film gerçek hayattan alınmış.
Filmin baş oyuncusunun ismi Corana ve asla görünmüyor, görünmez bir güçle insanlara saldırıyor. Yan oyuncular, figüranlar tek tek dünyanın büyük şehirlerinde , ellerinde tuvalet kağıtları ve alış veriş torbalarıyla kimi maskeli, kimi maskesiz dolaşıyor. Maskesizler Maskelileri görünce sanki görünmez güç arkadan kovalar gibi hızla uzaklaşıyorlar oldukları yerlerden. Her şehirde birbirleriyle karşılaşan insanlar Corona selamı veriyorlar, gülümsemeyle, sonra tek tek evlere giriyorlar, zaten yarı boş olan sokaklar iyice terkedilmiş hale geliyor. Gece - gündüz tüm aile çoluk çocuk herkes evde, yaşlılar tek başına, televizyonlar açık haberler bekleniyor, bugün kaç kişi hastalanmış, kaç kişi hayatını kaybetmiş derken, film büyük bir gerilimle hızla ilerlerken, sokaktaki insanlar evde ne yapacaklarını bilmeden buzdolabı ile oturma odası arasında gidip geliyorlar ….
Neoliberal kapitalist sistem içerisinde robotlaştırılan, daha fazla kâr için koşturan ve koşturulan, kendine ve başka insanlara karşı yabancılaşan insanlar, eve kapanınca kendileriyle birdenbire baş başa kalınca zorlanır hale gelirler. Günde 8 – 12 saat süren çalışma hayatında sistem insanları bir yandan bireyselleştirir ve bencilleştirirken, diğer yandan da yabancılaştırır.
O derece yabancılaştırır ki, aynı binada oturan insanlar birbirini tanımaz, binadan ağır bir koku geldiginde yalnız kimsesiz bir komşunun bir ay önce sessizce öldüğü, asansör kapısı önünde vah edilerek konuşulur, ertesi gün de unutulur.
Şimdi filmdeki yan oyuncuların hepsi yalnız, Corona hepimizi zengin, fakir, sarı siyah, beyaz, hangi ülkeden gelirsek gelelim, nasıl olursak olalım ortak yalnızlığa itiverdi. Hepimizin doğa karşısında ne kadar güçsüz olduğumuzu gösterdi. Dayanışma olmadan ayakta kalamayacağımızı ortak maskelerle ateşler içinde yatırarak, nefes alamaz hale getirerek, kafamıza vura vura gösteriyor.
Sadece kendi virtüel dünyasında sosyal kontakları olan insanlar şimdi, sosyal medyadan çıkıp birbirlerine özellikle de yaşlılara nasıl yardım edebiliriz kampanyası baslattılar bir çok yerde. Bunlar şimdiki kabuslu günlerde moral veriyor bize, filmdeki görünmeyen güce karşı ancak birbirimize tutunursak güçlü olabileceğimizi gösteriyor.
Corona sadece dayanışmayı değil, sınırlar ötesini de yakından takip etmemizi sağladı. Örneğin Suriye’de savaş olurken bizden uzakta gibi gelen savaş, mültecilerin sanki savaştan değil ekonomik nedenlerden dolayi buralara doğru yola çıkmasına tepki duyan insanlar , Coronaya karşı verdiği savaşta enternasyonal dayanışmanın ne kadar önemli olduğunun umarım farkına varır.
Virüse karşı verilen belirsiz savaş üstümüze kabus gibi çöküp, savastan kaçarken Yunanistan’la Türkiye sınırları arasında sıkıştırılmış insanları unutturdu.
Tatil planlarını altüst etti ama CO2 , çevre kirliğini azaltıp, eskiden sularda görülmeyen Yunuslar el sallamaya başladı. Çin’de birdenbire hava nefes alınabilir hale geldi..
…………….
Coronanın öğrettikleri:
Filmi seyrederken birdenbire seyirciler filmin bir sahnesinde alkışlamaya başladılar.
Sahneye beyaz tulumlu, gözlüklü, maskeli sağlık personeli çıkınca herkes ayakta alkışlamaya başladı. Corana savaşında ön cephede , insani güç sınırlarının çok ötesinde çalıştıkları için. Ama bilinmez midir ki sağlık çalışanları, daha fazla kâr amacına yönelik , özelleştirilen sağlık sistemi içinde her gün ama her gün insani güçlerinin ötesinde, düşük ücretle çalışıyorlar. Tabii ki kriz döneminde sağlık personelinin takdir edilmesi, moral vermesi anlamıyla önemli ama umarım sağlık hizmetlerinden her insanın eşit düzeyde yararlanabileceği, insani çalışma koşullarının gerçekleştirilmesi için de destek olunur, Corana süresince ve Corona sonrasında.
Almanya ve Avrupa’nın diğer ülkelerinin Corona Covid 19’un hızını yavaşlatmak için her gün yeni önlemler alarak, daha az ölümlerle savaştan çıkmak istemesi çok doğru bir karar. Çünkü varolan sağlık hizmetlerinin, özelleştirilen , sadece kâr amacı güden sağlık sisteminin bu Epidemiyi karşılayacak kapasitede değil. Bu bağlamda Corona bize bir kez daha gösterdi ki, sağlık hakkı insanlık hakkıdır. Sağlık hizmetlerinin devletleştirilmesi, sağlık personelinin çalışma koşullarının düzeltilmesi önümüze koymamız gereken acil bir görevdir. Doktor olarak gerek Almanya gerek İsveç’de hastanelerde çalışırken bizzat kendi vücudumda yaşadım. 12-16 saatlik nöbetlerden sonra bir de bürokratik işlerle uğraşmak, hastaya ayrılan zamanın sürekli kısılarak, ne çalışanların ne de hastaların insani koşullardan mahrum edilmesi her gün yaşadığım tabloydu.
Hastaneler özelleştirilmeden, kısmen de olsa daha insani, insanların kısmen ihtiyacını karşılayan bir sistem vardı. Bir hastaya ayırdığımız süre 30 dakika iken sonra 20, sonra da 10 dakikaya düşüverdi. Ameliyathanelerde ne kadar çok insanı ne kadar kısa sürede ameliyat edersen, o kadar çok sermaye döner prensibi belirleyici oldu.
Her personel toplantısında; “hastanemiz zarar etmekte” deyip üstelik işini kaybettirme korkusunu da yasattırmaları, yani ya bu kapitalizmin çarkında dönersin, yada dışarda aç kalırsın tehditi. Hiç unutmuyorum bir toplantıda bir arkadaş ayağa kalkıp “ Ya bu kadar çalışıyoruz, her gün daha fazla istiyorsunuz, ben ne yapayım daha fazla, bir de onu anlatın” demişti.
Özelleştirildikten sonra olup bitenler sürekli personel sayısını azaltarak, birbiriyle ilgisi olmayan hasta servislerini birleştirerek, az personelle daha fazla kâr etmeyi hedefliyordu. Mümkün olan en kısa süre içinde ne kadar çok hastayı banttan geçirirsen, hastanemiz o kadar çok kazanacaktı. Sürekli servisler kapatılıp, hasta yatak sayıları azaltıldı.
Şimdi Coronadan bu kadar insanın ölmesi Virüsün şiddetinin ötesinde hiç bir Avrupa ülkesinde bir Epidemiyi karşılayabilecek yeterli yeterli sayıda yoğun bakım ünitesi ve sağlık personelinin olmamasının sonucudur. Ne yazık ki, hasta yaşlı insanlar, bazı ülkelerde tek başına ölüme terk ediliyorlar. O yüzden Cid 19 dan ölenlerin sayısı her ülkede hızlı bir şekilde artıyor.
Önemli olan Corona’nın açığa çıkardığı bu sorunu bilince çıkarıp, savaşa, silahlara yatırım yapma yerine, sağlık sistemine yatırım yapılması ve böylece insanların bundan sonra gelecek tehlikelere ve doğal afetlere karşı ihtiyacını karşılayacak sağlık örgütlenmelerine gidilmesi .
..................
Coronadan sonraki Yaşam nasıl olacak ?
Corona bakalım bize daha neler öğretecek ama biliyoruz ki Corana sonrası hayat başka olacak.
Corona Covid 19, yeni toplum biçimlerini, bize doğa ile birlikte barış içinde yaşamayı, dayanışma temelinde olan yeni sistemlere doğru gidişin cekirdek yapılarını kurmaya şimdiden başlamak zorunluluğunu bir kez daha gösterdi .
Corana Covid 19 filmi – Amerikan filmlerinde olduğu gibi mutlu bir sonla bitmeyecek. Ekonomik çöküşlerin yaşanacağı şimdiden belli belli, işsizlik, açlık ve ekolojik sorunlar bekliyor bizi .
Ama her bir sonun bir baslangıca gebe olduğu gerçekliğini unutmadan, yeni toplum – daha iyi bir yaşam biçimi için: Doğayı koruyacak , doğayla insanı bütünleştirecek yapıları gerçekleştirmek, ekolojik kollektif üretim birimlerini kurup güçlendirmek, ihtiyaç kadar üretmek , silahlara yatırım yerine eğitim ve sağlık sistemine yatırım yapılmasını gerektirmektedir. Kâr etmeyi değil insanı sağlıklı ve mutlu yaşatmayı hedefine koyan alan bir sağlık sistemine dönüşülmesi, sağlık sisteminden herkesin eşit düzeyde pay alacağı, sağlıkta özelleştirmelerin kaldırılması için dayanışma içinde mücadele etmeliyiz .
Şu anda sancılı, kabuslu bir dönemde geçiyoruz ama sancısız doğum olmaz, yeter ki ne için sancı çektiğimizi görelim, sağlıklı çocukları hayal edebilelim.
21. Mart – 20