Çifte Standartlı demokrat olunur mu?

Türkiye-Fransa arasındaki yaşanan siyasi kriz yankısını göstermeye devam etmektedir.

Hamburg'da Fransız konsolosluğu önünde sayıları 30'a  yaklaşan çeşitli Türk derneklerinden biraraya gelmiş bir grup , geçtiğimiz Perşembe günü   konsolosluğun önüne siyah çelenk bıraktı.

Grup adına Fransız konsolosuna bir de elden yazılı protesto mektubu verildi.

Katılımcılar; Çeşitli yöresel dernek yöneticileri ve

Hamburg Türk dernekleri platformundan  bir grup vatandaş.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kamuoyuna yansıyan olayın öncesine kısaca bakılacak olursa;

Fransa ulusal parlamentosunda bir grup milletvekili geçen hafta verdikleri oylarıyla, Ermeni soykırımının reddini suç sayan tasarıyı kabul etmişlerdi.

Fransa parlamentosunda 577 milletvekilinden oylamaya katılan, 51 vekilden 45'i "evet" oyu kullanırken 6 vekil tasarıya "hayır" oyu vermişlerdi.

Bugüne kadar aralarında Kanada, Rusya, Uruguay, Yunanistan, Belçika, Lübnan, İtalya, İsviçre, Hollanda, Slovakya, Polonya, Almanya, Venezuella, Şili, Litvanya'nın bulunduğu 20 ülke ve ABD'nin birçok eyalet parlamentosu Ermeni soykırımını resmen kabul etmişlerdi.

Fransa'daki tasarının kabul edilmesi öncesi ilk gösteri Paris'te yapıldı.

Türkiye'de bazı Rastaurantlar fransız şarabını yasayı protesto için müşterilerine satmayacaklarını duyurdular.

Paris büyükelçisi Türkiye'ye geri çağrıldı.

Başbakan  Erdoğan "Fransızlar önce kendi kirli geçmişlerine baksınlar"  dedi.
Burada sorulması gereken soru şudur,diğer ülke Parlamentolarinda "Ermeni soykırımı" ile ilgili yasalar çıkarken neden hiçbir ülkeye böylesi tepki gösterilmemişti ?

Türkiye hükümetleri oldu bitti çelişkili tutumlarıyla tanınmaktadır.
"Libya'da NATO'nun ne işi var" diyerek Fransa'ya bayrak açıp, sonra da sus-pus olan ve Libya'daki Kaddafi karşıtlarına elden 100 milyon doları gönderen ve Fransa ile kol kola Kaddafi'yi yıkan  Türkiye başbakanı R.T.Erdoğan değil miydi?

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Fransa'nın aldığı tavrın kendi içinde tartışılır yanı vardır.
Daha dün Libya'yı bombalayarak uluslararası hukuku ihlal edenler ne dünyaya ne de Türkiye'ye "demokrasi dersi" vermeye kalkışamazlar.

Bu yasa tek kelimeyle hukuk karşıtıdır ve halkların namusu Fransız parlamentosunun aldığı kararlara da bağlı değildir
-kimileri Sarkozy'nin Nisan ayındaki yapılacak seçimler için siyasi kozu olarak bakmaktadır-
Aynı zamanda Türkiye'yi AB dışında bırakmanın resmi prodesürü hayata geçirilmektedir de denebilir.

"Fransa'da Voltaire'in,Zola'nın,Sartre'nin düşünce özgürlükleri konusundaki yeri asırlar da geçse tartışılmazdır.
Halklar arası barışı sağlamak ve ülkelere giydirilmek istenen deli gömlegine itiraz düşünce özgürlügünden gecer.
Nasıl ki,bugün özgürlükler Türkiye'de  301.maddenin tehdidi altındaysa", Fransa'daki son yasa da  farklı bir şey değildir.

Dünya medeniyetler tarihinde önemli bir yer teşkil eden Fransa'dan önce,
1685'teki "siyah Yasa" dan,Cezayir ve Vietnam halklarına karşı işlediği suçlardan 1921 öncesinde ülkemizi işgalden,Tutsilere yönelik katliamdaki açık sorumluluğundan dolayı özeleştiri vermesi beklenmelidir.
Fransiz parlamenterler, geçmiş Fransa'nın kanlı tarihini masaya yatırma ahlaki ve siyasi sorumluluğundan kaçmamalıdırlar.
Gerek Fransa,gerek ABD'nin tarihi -Kızılderilileri soykırıma uğratmak- hak ihlalleriyle doludur.
Çifte standartlı yaklaşımlarla kamuoyunu aldatmak beyhude çabalardır.

........................................................................................................................................
Osmanlı imparatorluğunun çöküş dönemine denk gelen en büyük katliamlardan biri olarak kabul edilen Ermeni katliamı, hiçbir zaman belleklerden silinemeyecek kadar arkasında derin izler bırakmıştır.

Ermeniler, o zamanki ülke nüfusunun bir veriye göre %20'sini, bir başka veriye göre ise %10'unu teşkil ettikleri yazılmaktadır.

Bugün ise geriye sadece 30 bin kişinin Türkiye'de Ermeni kökenli olarak yaşadığı açıklanmaktadır. 

Ermeni sorunu  on yıllardır tartışılmamış tabu olan bir konumdan çıkartılmalıdır.
Ve başlı başına çeşitli  platformlarda  bağımsız
tarihçiler ve siyaset bilimciler tarafından uluslararası bir Tribünal'de masaya yatırılmalıdır.
Yoksa,son Dersim tartışması örneği gibi bir başka başbakan da gelir TBMM dışında  "  özür" (!) dileyerek  konuyu kapatmaya çalışabilir.

Sonuç olarak;

Nasıl ki,dünyanın "efendisi" görünümündeki gelişmiş kapitalist ülkeler çifte standartlı yaklaşımlarla kendi geçmiş tarihlerini örtbas etmek istiyorlarsa ve bunu yapmak olanaksızsa,Hamburg kamuoyunun yakından tanıdığı  çeşitli yöresel ve bazı  dernek yöneticileri de çifte standartlı yaklaşımlardan uzak olmalıdırlar.
Önyargılardan uzak daha serinkanlı değerlendirmelerle ve tutumlarla kardeşlik köprülerini zedelememeye özen göstermelidirler.

Fransa'nın iki yüzlü ve çifte standartlı yaklaşımına kendi cephemizden destek vermeyelim.

Birgün önce Fransız konsolosluğu önünde kendi anlayışları doğrultusunda gösteri yapanlar,neden bir gün sonra 35 sivilin Şırnak'ta Genelkurmay'a bağlı F-16'larca bombalanarak öldürülmesini protesto için yapılan Hamburg Türk konsolosluğu önündeki gösteride yoklardı diye sorabilmeliyiz.

Bir yandan bulunduğunuz ortamlarda sözde "demokrat" geçineçeksiniz, öte yandan da milliyetçilık çıkmazında kulaç atacaksınız.

Bu mümkün mü?

Her türden çifte standartlı yaklaşımlara "Hayır" diyebilmeliyiz.
Asırlardır birlikte iç içe yaşadığımız Kürt kardeşlerimizin yaşadıkları  katliam ve acılarda,onları yalnız bırakmamalı ve  onlarla birlikte yürümekten  uzak durmamalıyız.

Böylesi çifte standartlı yaklaşımları kapımızdan uzak tutmalıyız.

2012'nin tüm insanlığa  barış ve kardeşlik getirmesi dileğiyle nice yeni yıllara.