Almanya, Avusturya ve İsviçre’de çevre aktivistleri sokaklara çıktı.

FFF’nin (Gelecek için Cumalar) hareketinin çağrısıyla, “İklim hedeflerinden öylece kurtulamazsınız. İklim korumadaki bu sabotajlara karşı greve gidiyoruz. Biz güçlü bir hareketiz, vazgeçmeyeceğiz!” şiarıyla Almanya’nın birçok şehrinde spontan-izinsiz grevler gerçekleştirildi.

Sadece Ulaştırma Bakanlığı önündeki greve 750 kişi katıldı. Grevlere katılanların önemli bir bölümünü, Koalisyon Hükümeti'nde yer alan partilerin Gençlik Kolları üyeleri oluşturdu.

Toplanan 200 bin imzayla Ulaştırma Bakanı Wissing'e yönelik istifa çağrısı yinelendi.

“Avrupa Gaz Konferansı sonrasında, doğayı ve onun parçası olan tüm canlıları kıyan; savaşın boyutuna paralel yeniden ve çok daha militer bir şekilde örülen çarklar” şirket ve ülke isimleri sıralanarak teşhir edildi.

Önümüzdeki süreçte uluslararası düzeyde daha farklı eylemler ve protestolarla bütünleştirilen yaz kampları planlanıyor.

“DÜNYADAKI TÜM NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ KAPATILSIN” 

Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinde yer alan Emsland ilçesinde yer alan Lingen şehrinde “Dünyadaki tüm Nükleer Enerji Santralleri kapatılsın” eylemi düzenlenecek. Dünyadaki uranyum yataklarının yaklaşık %70'i yoksul-yerli halkların topraklarında bulunuyor. En büyük rezervler Kanada, Avustralya ve Namibya'da.

Eyleme ilişkin yapılan açıklamada, “Uranyumlu mermilerin üretildiği ve bu mermilerle saldırılan topraklarda yeryüzünün geleceği katledilmiştir.” denildi.

Açıklamada, “Lingen'deki yakıt elementi fabrikası önünde, 15 Nisan’da, Almanya’daki tüm insan hakları aktivistleri, barış hareketleri, Fridays For Futur ve kendini ‘sol’ olarak tanımlayan çok sayıda kurum olarak merkezi bir eylem gerçekleştireceğiz. Dünyadaki tüm nükleer enerji santralleri kapatılsın!” diye kaydedildi,

Açıklamada şunlar belirtildi:

Deniz Feneri’ne usulsüz kredi veren Özetçi'ye ödül gibi atama Deniz Feneri’ne usulsüz kredi veren Özetçi'ye ödül gibi atama

“Uranyum, 1989'da Duvar'ın yıkılışına kadar Aue'deki (Thüringen) Wismut'ta çıkarıldı. Kirlenmiş bölgelerin arındırılması için 7 milyar Euro’luk bir masraf yapıldı ve henüz bu temizlik bitmedi. Ardından bu radyoaktif  kirler, farklı ülkelere, yoksul-yerli halkların bulunduğu bölgelere transfer edilmeye başlanıldı. 

“Nükleer çılgınlığın başında, yeni sömürgecilik ve radyoaktif ırkçılıktan başka bir şey ifade etmeyen uranyum madenciliği geliyor. Dünyadaki uranyum yataklarının yaklaşık %70'i yoksul-yerli halkların topraklarında bulunuyor. En büyük rezervler Kanada, Avustralya ve Namibya'dadır. Örneğin, geleneksel mitlerde Aborijinler, uranyumun kısaltması olan sarı yılanı dünyanın derinliklerinde uyandırmaya karşı uyarırlar. 

“Gronau'daki üretim sırasında üretilen seyreltilmiş uranyum, uranyum mühimmatının üretimi için gerekli bir hammaddedir.  

“Uranyumlu mermiler, yüksek yoğunlukları nedeniyle zırh delici mühimmat olarak kullanılır. Geride bırakılan cephane kalıntıları uzun vadede savaş alanlarını radyoaktif olarak kirletmektedir. 

“Lingen çok sayıda yüksek riskli reaktör sağlıyor. Son zamanlarda, ekonomik açıdan zor durumdaki fabrikanın Rus nükleer şirketi Rosatom ile bir ortak girişim tarafından yapay olarak güçlendirileceği öğrenildi. Gelecekte, Fransa ve Rusya, Emsland'daki ortak karakollarında dünya çapındaki nükleer santraller için nükleer yakıt üretmek istiyor. İronik bir şekilde nükleer sektör, Rusya'ya yönelik mevcut sübvansiyonların dışında tutuldu. 

“Tüm bu tarihi ‘uranyum kullanımı’ geçmişine rağmen, adeta yeni bir şeymiş gibi koparılan ‘uranyum’ tantanaları sadece bir manipülasyondan ibarettir. Uranyumlu mermilerin üretildiği ve bu mermilerle saldırılan topraklarda yeryüzünün geleceği katledilmiştir. Koparılan yaygaralar, daha fazla toprağın ve canlının geleceğinin katledilmesinin üstünü örtme manevralarıdır.” 

VİYANA’DA AVRUPA GAZ KONFERANSI PROTESTO EDİLDİ

Avusturya’nın başkenti Viyana’da 5 bini aşkın çevreci Avrupa Gaz Konferansını protesto etmek için Viyana sokaklarına döküldü.

Küresel ısınmaya yol açan insan faaliyetlerine tepki gösterilen eylemde özellikle fosil yakıt kullanımı, doğanın tahribi ve doğal kaynakların sömürülmesine dikkat çekildi.

"Kriz vurguncularını ısıtın - gaz konferansını sabote edin, temel ihtiyaçları kolektifleştirin" sloganıyla bazı evler de işgal edildi. 

Aktivistlerin üzerine tazyikli su sıkılarak ve köpeklerle saldırılarak yaklaşık 150 kişi gözaltına alındı. Bir kişi dışında tüm gözaltına alınanlar serbest bırakıldı. 

Uluslararası Af Örgütü Avusturya’da tekrarlanan polis saldırısı nedeniyle yaptığı açıklamada, "Artık barışçıl iklim aktivistlerine karşı herhangi bir dayanak dahi olmaksızın ceza hukuku iddiaları ileri sürülüyor." denildi. FFF (Gelecek İçin Cumalar) hareketi de yaptığı açıklamada, “İklim Aktivistleri’ne yönelik kriminalize etme saldırıları Almanya’da yoğunlaştı. Geri adım atmayacağız! Bu, devletin içinde bulunduğumuz sosyal ve ekolojik krizlere karşı ciddi adımlar atmaktansa fosil sistemini korumayı tercih ettiğini gösteriyor.” diye belirtildi.

BlockGas sözcülerinden Verena Gardiner, bu saldırıları şöyle değerlendirdi: “Gerçek suçlular bu hafta Marriott Hotel'deydi! Onlar kâr için geleceğimizi satan gaz lobicileridir. Buna rağmen otelin önündeki sokaklarda barışçıl bir şekilde gösteri yapma hakkını kullananlar polis tarafından şiddetle durduruldu ve saatlerce soğukta bekletildi. Artık barışçıl iklim aktivistlerine karşı herhangi bir dayanak dahi olmaksızın ceza hukuku iddiaları ileri sürülüyor. Bu, devletin içinde bulunduğumuz sosyal ve ekolojik krizlere karşı ciddi adımlar atmaktansa fosil sistemini korumayı tercih ettiğini gösteriyor" dedi. 

BlockGas sözcüsü Anselm Schindler, bu kriminalizasyona karşı yaptıkları basın açıklamasında şunları belirtti: 

“Bu, İklim Hareketi’nin kriminalize edilmesinde yeni bir seviye! İçişleri Bakanı Karner, etrafını saran insanlara saldıran ve üzerlerine biber gazı sıkan polisi dahi övdü. Ancak biz bu saldırılardan korkmuyoruz, korkmayacağız. Adil bir dünya için ayağa kalkmaya devam edeceğiz. Barışçıl sivil itaatsizlik bu açıdan elzem. Bu yüzden polisin bu tür şiddetli eylemlerini ve devlet aygıtının toplumsal hareketlere karşı aşırı baskısını normalleştirmesini önlemek için şimdi, hepimiz birlikte çalışmalıyız!" 

KADINLAR "İKLİM DEĞIŞIKLİĞİ POLİTIKASINA" KARŞI AİHM'DE DAVA AÇTI

İsviçre'de 2000'den fazla kadın, iklim değişikliği politikalarının yaşam ve sağlık haklarını ihlal ettiğini söyleyerek hükümete dava açtı. Bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) iklim değişikliğinin insan haklarına etkisiyle ilgili olarak görülen ilk dava olacak.

BBC News'ten Imogen Foulkes ve Adam Durbin'in haberine göre davacı kadınlar, iklim değişikliğinin insan hakları, sağlıkları ve hatta yaşamları için risk oluşturduğunu söylüyor. Mahkemeye sunulan deliller arasında bu kadınların sağlık kayıtları da var. Davacılar, İsviçre hükümetinin sera gazı salımlarını azaltması için daha fazla çaba harcamasını istiyor.

Mahkemeden çıkacak karar, AİHM'e taraf olan 46 ülke için emsal oluşturacak.

6 yıldır İsviçre mahkemelerindeki girişimlerinden sonuç alamayan kadınlar davayı AİHM'e taşımıştı. (Kaynak: Atılım Avrupa)