‘BİZİ YANLIŞ TANIYORSUNUZ’
Kürtlerin Ortadoğu’da hep kaybeden taraf olduğunu ve PKK’nin de “kötü çocuk” olarak lanse edildiğini belirten gazete, Bayık’a Kobanê savunması ardından bu imajın radikal bir şekilde değişerek bir anda “iyi” olmanın nasıl bir duygu olduğunu sordu.
Bayık’ın bu soruya yanıtı şöyle oldu: “Aslında yanlış tanınıyoruz. Bu konuda biz de hata yapmış olabiliriz. Fakat hata yapan tek biz değildik. Avrupa ve Amerika bizi sadece Türk devleti ve istihbarat teşkilatının gözleriyle tanıdı. Bizim Kobanê’deki angajmanımız herkesin gözünü açtı ve bizi daha objektif izlemelerini mümkün kıldı. Türkiye ve diğerlerinin bizim hakkımızda yaydıkları bilgilerin gerçeklikle bağdaşmadığı görülecektir.”
‘AVRUPA KAMUOYUNUN ANLAMAKTA ZORLANDIĞI EYLEMLER VARDI’
“Hangi hataları yaptınız?” sorusu üzerine Bayık şunları ekledi: “Öncelikle 90’lı yılların başından ortasına kadar amacını aşan eylemler vardı; Avrupa kamuoyunun anlamakta zorlandığı eylemler vardı.” Gazete, Almanya’da 1990’lı yıllardaki kendini yakma ve otoyollardaki işgal eylemleri hatırlattığında Bayık şöyle dedi: “Tamam, o zaman Türkiye’de ülkenin güneydoğusunda saldırgan bir savaş vardı. Türkiye, Kürtlere bütün gücüyle saldırdı ve bu arada kendi anayasasını da ayaklar altına aldı. O zaman Almanya Doğu Almanya’dan kalan silahları Türkiye’ye veriyordu. Ve bunlar da savaşta Kürtlere karşı kullanılıyordu.”
‘PKK YASAĞI TEMİZLENMESİ GEREKEN KARA BİR LEKEDİR’
Bayık, Almanya ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde PKK yasağının kaldırılması yönündeki tartışmaları da değerlendirdi. Bayık şunları söyledi: “Buna seviniyoruz. Yasak, temizlenmesi gereken bir kara lekedir. Ne Almanya’ya, ne Alman halkına, ne de Avrupa devletleri ve Avrupa haklarına bir yararı olur. Almanya’da belli çevrelerin yasağın kaldırılması hakkında konuştuklarını elbette izliyoruz. Bu insanları buraya davet ettik. Biz eleştiri ve özeleştiriden kaçınmayız. Ayrıca kendimiz de PKK’nin terör listesinden nasıl çıkarılabilir diye hukuki yolları inceliyoruz.”
KORUCULARA İLİŞKİN POLİTİKALAR
“Bize bugün pişman olduğunuz geçmişteki PKK eylemlerinden bir örnek verebilir misiniz?” şeklindeki bir soruya Bayık’ın yanıtı şöyle oldu: “Örneğin Türkiye’de köy korucularına karşı politikamız…” Bayık bu konuda şunları ekledi: “Bir parti kongresinde onların isimlerini kamuoyuna açıklama kararı aldık. Bugün ama bize karşı o zaman düşmanca tavır almış köy korucularının çok büyük bir kısmıyla ilişkimiz var. Biz de hatalarımızdan ders çıkardık.”
Kürtlerin Ortadoğu’daki gelişmeleri durumu kullanarak Rojava’da olduğu gibi özerk bölge kurmaya çalıştığı yönündeki değerlendirmelere de yanıt veren Bayık, şöyle dedi: “Elbette insanın kullanacağı fırsat çıkıyor. Fakat bir hareket kendisini sadece fırsatları kullanarak geliştiremez. PKK de öyle görülmemelidir. Bizim temel ilkelerimiz şunlardır: özgüveni geliştirmek; her şeyi mücadeleyle kazanmak ve bir çözüm gücü olmak. Kobanê’de de böyle oldu. İslam Devleti (IŞİD) şehre saldırdığı zaman sadece Amerika değil, herkes susuyordu. Herkes Kobanê’nin düşeceğine inanıyordu ve kendi politikalarını buna göre ayarlamaya başlamıştı. Kobanê halkı ile Türkiye sınırının öte tarafındaki Suruç halkı birleşip de Kobanê’nin düşmeyeceği belli olunca, işte o zaman Amerika müdahale etti. O zaman herkes bu direnişin bir parçası olmak istedi. Çünkü direnişin bir parçası olmamak o andan itibaren İD safında yer almak demekti. Böyle bir durumu ne Amerika ne de Avrupa ülkeleri kabul edebilirdi.”
‘KOBANÊ’DE BİRLİKLERİMİZ VAR’
Gazetenin “PKK’nin Kobanê’de birlikleri var mı?” sorusuna Bayık şöyle yanıt verdi: “Elbette. Bu bizim görevimiz. Biz sadece Kobanê’ye değil, aksine Güney Kürdistan’a, Şengal’e, Mahmur’a, Kerkük ve Qara Xan’a da destek gönderdik. Bizim gerilla birliklerimiz Ezidilerin kutsal yerlerini İD’den kurtardı. İD yaklaşırken, biz onları Dohuk’un kuzeyindeki tepelere gönderdik. Bölge savunulmalıydı. Savaşçılarımız hala orada bulunmaktadır.”
KOBANÊ EN KÖTÜ GÜNLERİNİ GERİDE BIRAKTI
Bayık, Kobanê’deki son duruma ilişkin ise şu bilgileri verdi: “Kobanê en kötü günlerini geride bıraktı. Şimdi şehrin sadece küçük bir kısmı İD’nin elinde. Birliklerimiz her gün toprağı geri alıyor. Savaşçılarımızın bir kısmı, İD’nin ikmal yollarını tahrip etmek için şehri terk etti. Türkiye ve başka güçler belki Kobanê’de savaşın uzun süre devam etmesini istiyor. Ama biz bu savaşı mümkün olduğu kadar hızlı bitirmek istiyoruz.”
IŞİD’E ASIL DESTEK AKP’DEN GELDİ
Bayık, Türkiye’nin savaşın neden uzun sürmesini istediğine şöyle açıklık getirdi: “Türkiye, İD demektir. AKP, İD’dir. AKP, İD’yi güçlendirdi ve belayı insanların üzerine saldı. Belki onu başka güçler de desteklemiştir; ama asıl destek AKP’den geldi.”
Gazetenin, “Bu, herhangi bir şekilde kanıtlanmadan hep söyleniyor” diye belirtmesi üzerine Bayık şunları söyledi: “AKP’nin İD’ye yardım etmesinin nedenleri var. Birincisi: ideolojik olarak yakınlar. İkincisi: İkisi de Kürtleri vurmak istiyor. Burda İD’ye karşı savaşabilecek olanlar sadece Kürtlerdir ve Kürtler arasında da en güçlü ve etkili olan da PKK’dir. Bunun şimdi açıkça görülmüş olması gerekirdi. Türkiye Kürt sorununu çözmek istemiyor. Orda bir sorun olduğunu görmüyor. Kürt halkının doğal hakları olduğunu kabul etmiyor. Türkiye’nin yıllardan beri söylediği şey: “PKK bir terör örgütüdür, terör yapıyor ve biz teröre karşı Türkiye’yi savunuyoruz”. Bu laf artık eskidi. Gerçeklik budur. Türkiye Kürt sorununu çözmek istemediği için, Rojava’da da özerklik istemiyor.”
GERÇEK HALİFE BAGDADİ DEĞİL ERDOĞAN’DIR
Bayık, kendisine “Neden? Erdoğan Hükümeti sizinle ciddi görüşme arayan ilk hükümetti” sorusunu yönelten gazeteye şu yanıtı verdi: “Kuzey Irak’taki Kürtlerin bir özerklik statüsü var. Kürtler şimdi Rojava’daki özerkliklerini sağlamlaştırırsa, o zaman Türkiye kendi içindeki Kürtlere de aynı hakları tanımak zorunda kalır. Fakat bunu istemiyor. Öyleyse Rojava imha edilmelidir. Türkiye, Kürtlerin yeni Suriye’nin şekillendirilmesinde bir rol oynamalarını engellemek istiyor. İD’yi olduğu gibi Sünni cepheyi güçlendirerek Ortadoğu’da bir hegemonya kurmak istiyor. Neden anti-İD koalisyona katılmadı? Türkiye koalisyona girseydi, İD Türkiye ile olan ilişkilerini açık ederdi. Bu ilişkiler, pek çoğunuzun tahmin edebileceğinizden çok daha yoğundur. Gerçek halife Ebu Bekir El Bağdadi değil, aksine Erdoğan’dır.”
Bayık, “İD ve Özgür Suriye Ordusu içinde Türk özel kuvvetleri var. Bunlar gayri resmi kuvvetlerdir, hiçbir yerde kayıtları yoktur. Bize karşı savaşıyorlar. Türkiye bize karşı artık nizami kuvvetlerle bir savaş yürütemez, ama bu birliklerle zaten yapıyor” diye ekledi. Gazete “Fakat bunları nerden biliyorsunuz?” diye sorunca, Bayık “Bilmesem söylemezdim” dedi. Bayık, “kuşkusuz bunların ağır suçlamalar” olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Fakat biz gerçeği söylüyoruz.Bizim propaganda yapmaya ihtiyacımız yok. AKP’nin bizimle bir çözüm bulmak hedefi yok. Bizim sorunumuzun çözümünün nasıl olabileceğine ilişkin hiçbir fikri yok.”
BARIŞ SÜRECİ TEK YANLIDIR
“Sizinle barış süreci görüşmeleri yapan bir ülke hakkında böyle konuşuyorsunuz” şeklindeki hatırlatması üzerine Bayık şöyle konuştu: “Bu süreç, tek yanlıdır. Bu yolda gittiğimiz için pişman değiliz. Bir anlaşma olsun diye önderimiz Abdullah Öcalan bir müzakere taslağı, bir tür yol haritası hazırladı. Biz Türk hükümetinden bu öneri hakkındaki değerlendirmesini rica ettik. Eğer Türk hükümeti bu öneriyi kabul etmezse, bunu biz bir savaş hazırlığı olarak değerlendiririz. Bunu kabul etmeyiz.”
Bayık şöyle açıklık getirdi: “Ama bize karşı savaşa başlamayacaklar, nihayetinde gelecek yıl parlamento seçimleri var. AKP hükümeti önce seçimleri kazanmak, başkanlık sistemini getirebileceği bir çoğunluk sağlamak istiyor. Ve ondan sonra savaş yapacak. Bundan dolayı biz meselenin seçimlerden önce açıkça ortaya konmasını istiyoruz. Bizimle müzakere olacak mı olmayacak mı? Türkiye ile sorunumuz çözmek için, biz bu dünyada hiçbir hareketin yapmadığı bir şey yaptık: 1993’den beri dokuz defa tek yanlı ateşkes ilan ettik. Tek yanlı olarak savaş esirlerini de serbest bıraktık. Kendi savaşçılarımızı Mart 2013’den itibaren Türkiye’den geri çektik ve Güneye yerleştirdik. Savaşı bitirdik. Normal olarak çatışan taraflar böyle bir şeyi üçüncü, aracı tarafların yardımıyla yapar.”
ÜÇÜNCÜ BİR TARAF OLMALI
Türkiye ile PKK arasında barış görüşmelerinde bir arabulucu olup olmaması konusunda da değerlendirmelerde bulunan Bayık, “Biz bunu açıkça tartıştık. Üçüncü bir taraf olmadan dünyanın hiçbir sorunu çözülemez. Türkiye en fazla ABD’ne güveniyor. ABD arabulucu olabilir” dedi.
‘ABD KOBANÊ’DE BİZİM MÜTTEFİKİMİZ’
Bayık, bu konuda ABD’nin bir imkan olabileceğini söyledi: “ABD bir imkan olabilir. Biz Türklerle çatışmaya çözüm istiyoruz. Amerikalılar bugün Kobanê’de bizim müttefikimizdir. Onlar bizim gibi İD’ye karşı savaşıyor.”
ABD ORTADOĞU’DA KÜRTLER OLMADAN HİÇBİR POLİTİKA YAPAMAZ
Alman gazetesinin “ABD ile ilişkiniz var mı? Amerika size mesaj gönderdi mi?” sorusuna Bayık şu yanıtı verdi: “ABD, Ortadoğu’da Kürtler olmadan hiçbir politika yapamaz.” Bayık, şöyle detaylandırdı: “Kürtler bugün Ortadoğu’nun en dinamik gücüdür. En kararlı savaşan, en örgütlü olan onlardır. Amerikalılar bölgede politika yapmak istiyorlarsa, bu durumu görmezden gelemezler. Amerika İD’ye karşı bir koalisyon kurdu. Ama bu koalisyon ancak Kürtlerin yardımıyla başarılı olabilir. Amerikalıların Kürtlerle bir ilişkisi olmaksızın, bu koalisyon başarılı olabilir mi? ABD Türkiye’nin İD’yi desteklemeye son vermesini, PKK olmaksızın nasıl sağlayacak? Bu imkansızdır. PKK olmaksızın Amerika Ortadoğu’daki hedeflerine nasıl ulaşacak? Kürtler olmadan? Olmaz. Biz olmaksızın Avrupa Rus gazına bağımlılığını nasıl sona erdirecek? Doğal gaz ve petrolün Akdeniz’e nakil yolu da Rojava’dan geçiyor. Bu yol güvenceye alınabilirse, Avrupa da nefes alabilir.”
ORTADOĞU RÖNESANSI KÜRTLER ÜZERİNDEN OLACAK
“Siz Avrupa’ya enerji sağlamada yardım etmek mi istiyorsunuz?” sorusunu da yanıtlayan Bayık, şu çarpıcı açıklamada bulundu: “Evet, elbette. Avrupa’da aydınlanma çağı, rönesansı getirdi. Ortadoğu rönesansa Kürt halkı üzerinden ulaşacaktır. “Türk hükümetinin sizin herhangi bir talebinizi kabul edeceğine inanıyor musunuz?” şeklinde bir soru yönelten gazetenin, Bayık’tan aldığı yanıt şöyle oldu: “Eğer 400 yıl da sürse, mücadeleye devam edeceğiz. Kimse bizi direnişten alıkoyamaz, kimse bizi dağlardan indiremez.”
GENÇ KUŞAK ÇOK ÖFKELİ
Özellikle genç kuşağın Türkiye’ye “çok öfkeli” olduğunu ifade eden Bayık, şunları ekledi: “Onlar bizden daha öfkeli. Bizim zamanımızda durum başkaydı. Biz Türk üniversitelerinde okuduk ve orada sol düşünceyle tanıştık. Kürt olmanın ne demek olduğunu sol hareket içinde öğrendik. Yeni yetişen kuşak ise, sadece baskı gördü. Köyleri yakıldı, sürüldüler. Gençler nereye gittilerse, orada kapı yüzlerine kapandı. Devlet politikası böyleydi. Türk devletinin Kürtlere yaptığını, Saddam Hüseyin bile yapmadı. Belki köylerini yıktı, ama en azından onlara yaşayabilecekleri başka bir yer gösterdi. Benim kuşağım, barış için son şanstır. Gençleri kontrol etmek, giderek bizim için de zor olacaktır.
BİZ BİR UMUT HAREKETİYİZ
Bayık, Türkiye ile Kürtler arasında barışın sağlanması konusunda umutlu olup olmadığına ilişkin şunları ifade etti: “Umut tamamen başka bir şey. Biz başladığımız zaman, ne özel olarak aydınlanmış ne de tecrübeliydik. İmkanlarımız da yoktu. Bir avuç insandık ve umuttan başka bir şeyimiz yoktu. Biz bir umut hareketiyiz. Umut, bir kimseyi yaşatır, onu direnecek hale getirir. Ama bugün durumumuz tamamen başka. Umutlu olmak için hiçbir neden yok.”
ŞU ANDA TÜRKİYE’DE ÖZLENECEK BİR ŞEY YOK!
Gazete, “Türkiye’yi özlüyor musunuz? Ne de olsa orda doğup yetiştiniz” diye sorduğunda Bayık, şöyle konuştu: “Şu anda orda insanın özleyeceği hiçbir şey yok. Fakat sonunda barış olursa, oraya geri giderim. Türkiye güzel. O zaman burada ne yapayım?” Bayık, dönüş yapması halinde politika yapacağını belirtti ve ekledi: ‘’Başka ne yapacaktım ki? PKK’de kimse emekli olmuyor.”