Daralsa da nefes alabildiğin, son gün.
2. Dünya savaşından sonra, sözümona komünizm tehlikesine karşı önce NATO kuruldu.
Sonra Sovyetler Birliği etrafındaki Müslüman ülkeler Yeşil Kuşak adıyla kuşatıldı. Afganistan'da Sovyetleri çok seven, laik, aydın bir Han vardı, yoksul bir ülkedeydi ama huzurlu, gelişen, kadınları okuyan şarkı söyleyen bir ülke hayal ediyordu, diktatör diye yıktılar, ülkeyi zebanilere terkettiler.
İran gelişme potansiyeli yüksek bir ülkeydi, laik, modern Şah Avrupai bir kraldı. Diktatör diye yıktılar, yerine kadınlara düşman, çocuklara düşman, gülmeye düşman, düşünmeye düşman zebani mollaları oturttular. Bizim liboş Zülfü Şah bir yana taht bir yana diye yobazlığa selama durdu.
Deniz'ler 6. Filoyu denize döktüğünde, NATO, komünizme Karşı Mücadele Derneğinde şeriatçıları, Miili Türk Talebe Birliğinde ülkücüleri örgütlemeye başladı.
NATO komünizme karşı bunları eğitti, finanse etti, yetiştirdi, devletin kademelerinde yükselmelerini sağladı, Fetö denen kuruluş aslında Nato'nun AKP'nin, MHP'nin kendisi.
Denizler idam edildiğinde laiklik, devrimci damar idam edilmişti.
Bugün iktidarda olanların tamamı o günün kadroları.
Çanakkale'den geçemediler ama,
muassır medeniyet denilen fikir kapısı açıktı,
demokrasi deyip geçtiler,
özgürlük deyip geçtiler,
globalizm deyip geçtiler,
modernlik deyip geçtiler,
ezilenler deyip geçtiler,
sanatla geçtiler, sporla geçtiler, üniversetelerden geçtiler, askeri üslerden geçtiler, polis akademilerinden geçtiler, holding hisselerinden geçtiler.
O kadar çok geçtiler, bize yer kalmadı.
Yeraltını yağmaladılar, yerüstünü yağmaladılar, fikirleri yağmaladılar, erdemleri yağmaladılar, ahlakı yağmaladılar, şefkati yağmaladılar, delikanlılık- mertlik vardı onu bile yağmaladılar.
Almanya içişleri bakanı Türkiye'nin akademisyenlerine bilimcilerine çağrıda bulunuyor, müracaat edin hemen oturma izni verelim, iş verelim, buraya gelin diyor.
Norveç kampanya başlatıyor, İngiltere Fransa herbiri yağmaya katılıyor, insan kaynaklarımızı da yağmalıyorlar.
Bu ülkelerin hepsi yıllarca Tayyibe ödüller veriler, büyüttüler, şimdi kaçın ülkeyi terkedin, o adam diktatör diyorlar.
Erbakan 30 yıl önce söyledi, iktidara geleceğiz de, kanlı mı olacak kansız mı, o belli değil dedi.
Dün konuşan en sonunucu, 17 Nisan'da evetçilerin karıları kızları helaldir. Bu sözleri yıllardır cübbeli Ahmet CNN ekranlarında söylüyordu, hep beraber fıkra dinler gibi gülüyorduk, ne diyordu; yav erkekliğine güveniyorsan 50 tane 100 tane cariye alabilirsin. Kimdi bu cariyeler? Kimse sormadı, düşünmedi.
Nasıl olacağını gözümüzün önünde Irak'ta, Suriye'de göstere göstere öğrettiler. Kendinden olmayanların hepsi düşmandı, düşmanın canı, malı, karısı, kızı helaldir.
Şeyh Sait 100 yıl önce aynı sözleri söylemişti Kemalistlerin katli vacip, karıları kızları, malları helaldir. Solculuk adına çok sayıda Alevi bile Şeyh Sait savunucu hale geldi.
Bu sözleri Kızılbaş Türk-menlere yüzyıllarca söylediler. O zamanlar kendileri Kızılbaş Türk olmayan Ermeniler-Rumlar bu tarikatlarla işbirliği yaptılar, sonra sıra onlara da geldi.
Bir hafta oldu, Bilal, yeni düzende muhalif basına ve diğer sermaye sınıfına da el koyacakları haberini müjdeledi.
Yarın son gün.
Ya ayağa kalkıp dur, buraya kadar diyeceksin, Hayır diyeceksin.
Ya da İran, Afganistan gibi olmaya razı olacaksın.
Nasılsa sonuç değişmez diyen varsa, büyük yanılgı içinde.
Elbette iktidarı hemen teslim etmeyecekler ama meşru yollardan değil, dolaylı yollara sapmak zorunda kalacaklar. Ve meşru olan ANA YOL bizde kalacak.
Yarın sorumluluğunu yerine getirmeyen, Hayır demeyen herkes suç ortağı olacak ve bir daha konuşma hakkı olmayacak.
Yol bizim, Hakk Biziz.
En El Hakk.
Aşk ile.