Başlığı “Kaba” bulanlar olabilir. Zaten öyleyim. “İnce” olduğumu hiç iddia etmedim. Her ne kadar yontula yontula “Odunluktan” masa tahtası durumuna gelmiş olsam da bir yanım, yani “Dilim” kaba benim.
Sözcükleri olduğu gibi söylemeyi biliyor dilim. Yağcılık, yalakalık, etek öpmeyi bilmiyor ve bilmeyecek o dil. O nedenle “Boş ver la halk” diyebilir.
Adamların evleri basılmış; kasalar, ayakkabı kutuları, “Sıfırlanamayan” paralar, “Tepsi de tepsi” dolarlar, kol saatleri, altınlar fırlamışlar yerlerinden. Adamlar aylar boyunca “Yalan, iftira” diyememiş, doyurucu bir açıklama yapamamış, belgelerini sergileyememişler.
Oluşan gizli toplumsal baskı sonucunda “Bakanlıklarından” istifa etmişler ama milletvekilliklerini sürdürmüşler. Diktatör emiceleri onların ne kadar temiz olduklarını meydanlarda bas bas bağırmış. Olayların açığa çıkışından 6 ay sonra TBMM’de konu “Usulen” gündeme gelmiş, adamlar başlamışlar ağlamaya:
“Namussuzluk ettiysem namussuzum!” “Ben temizim, çalmadım, yemedim! Yediysem karnımda çatlasın!” “Benim gibi masum aile çocuğuna bu yapılır mı?” “Montaj, şantaj, iftira!” “İftiracılar hesap verecekler!”
Bu kadarla kalsa iyi. Hırsızlığın savunmasını yapanlar nedense hemen bir de “Din-iman” ve “Milliyetçilik” ilkelerine sarılıyorlar.
Hiçbir din, hiçbir dini inanç ötekinden daha kutsal değildir! Hiçbir ulus ötekinden daha üstün değildir, olamaz! Hiçbir insan “Bulunmaz Bursa kumaşı” değildir! Her dinin-dini inancın kendine özgü iyi ve kötü yanları vardır!
Her ulusun içinden puşt da çıkar pezevenk de! Bir ulusun üyesi olmak öteki ulusların insanlarından üstün olmak anlamını taşımaz.
“Benim ulusum, benim dinim hepsinden iyidir” sözleri içinde faşist ideolojiyi de taşır. Solingen’de “Yabancı” insanların evlerini yakanlarla, Ankara’da “Yabancı” insanların yaşadıkları evi, Sivas’ta insanları ateşe verenler aynı pisliğin soyundan gelmektedirler. Savaş heveslisi, savaş çığırtkanı hangi ulustan olursa olsun faşisttir!
“Şu veya bu ulusun üyesi olmaktan değil, İNSAN OLMAKTAN onur duyuyorum” diyebilenlerin yürekleri insanlık için çarpar. İnsanlık nerede ve nasıl zarar görürse görsün bu yürekler onunla üzüntü, acı çekerler.
Ol nedenle İNSANLIK evrensel, ulusallık kıçı kırık alanlara sıkışmış demektir. Siz bu sözleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Sonra da çoğalttığınız sözleri kendi halkınız, yöneticileriniz, kendi ulusunuz üzerinde kontrol edebilirsiniz. Sinirlendiğiniz anlarda oturup tekrar-tekrar düşünmek zorunda kalacaksınız. O zaman ülke-millet-ulus-halk-din-iman sözcükleri ile oynanan oyunu-oyunları daha içtenlikle sorgulayabileceksiniz.
Yapamıyor musunuz?
Sallayın gitsin; daha çok kazık yiyeceksiniz, halkı kazıklayanların daha çok yanında olacaksınız demektir.
Sözleriniz de bir toplantıda kadın haklarından söz edip, eve gittiğinde eşini kıyasıya dövebilen tırşık “solcuların” sözlerinden öteye geçemeyecek.
Yani ben öyle düşünüyorum.