BOLSONAROLAR KAÇIYOR

ABD, devrimlerin önünü kesmek için operasyonlara, darbelere ara vermeksizin devam ediyor. Askeri ve sivil faşist darbelerle denetim ağının zaafa uğratılmasına engel olmaya çalışıyor. Bunun yeni örneklerini son yıllarda da görmekteyiz.

Venezuela'da Chavez'e karşı darbe yapanlar onu gözaltına alıp kaçırdılar fakat, evdeki hesapları çarşıya uymadı. Chavez yanlıları direnerek Chavez'i görevine iade ettirdiler. Chavez'in yerine geçen Nicolas Maduro karşıtı operasyonlar ise, kesintisiz sürdürülmektedir.

Bolivya'da üç kez seçimi kazanan Evo Morales, kendisine karşı yapılan darbe sonucu 2019 yılında önce Meksika'ya, daha sonra Küba'ya gitmek zorunda kaldı. Yoldaşı Luis Arce Bolivya Devlet Başkanlığı koltuğuna oturunca, 11 aylık sürgünün ardından ülkesine dönebildi.

11 Nisan 2021 tarihinde düzenlenen seçimlerde Peru'nun 63. devlet başkanı seçilen Pedro Castillo da görevden alınıp tutuklandı. Castillo'ya yapılan uygulamaları kabul etmeyenlerin direnişi sürüyor.

Lula, 2003-2010 yılları arasında cumhurbaşkanlığı görevini yürüttü. Görevini halefi Dilma Rousseff'a devrettikten sonra, yolsuzluk soruşturmasıyla tutuklandı. Tahliyesi sonrasında, 2022 seçimlerinde tekrar aday oldu ve seçildi. Lula'ya görevi devretmek istemeyen Bolsonaro, ABD'ye kaçarken Lula'ya karşı darbe yapmaya kalkıştı. Akıl hocası Trump idi. Darbe bastırılmış olsa da, bu kalkışma Lula'ya yönelik bir tehdittir.

Yakın dönemdeki bu örnekler, ülkemizle yakından bağlantılı. Yaşananlardan dersler çıkarılmalıdır. 2023 yılını milat ilan edenler, seçimi kaybettiklerinde iktidarlarını uygarca devretmeyi reddedecekler. “Beşli çete” sisteminin sona ermesi bitişleri anlamına gelecektir. Çünkü, yapılan anketlere göre, mevcut iktidar normal şartlarda bu seçimleri kaybedecektir. Ancak şurası bir gerçek ki, seçim güvenliği büyük tehdit altında. “Parmak boyası” kullanılması önergesi AKP/MHP oylarıyla reddedildi. Muhalefetin ülkemize dışarıdan getirilen cihatçılardan ne kadarının oy kullanacağı yönündeki sorularına yanıt verilmiyor. İktidar, Hizbullahçı Hüda-Par'ı da ittifakına katmak istiyor, çünkü bir tek oya bile muhtaç.

İktidar bunları yaparken, Altılı Masa, HDP'nin açıkça dile getirmekten kaçınmadığı “ortak aday” önerisini görmezlikten geliyor. Hatta, HDP'nin desteği sayesinde kimi büyükşehirlerde seçimleri kazandıklarını da es geçiyorlar. İyi Parti HDP karşıtı söylemlerini sürdürerek, faşist kökenine yaranma peşinde. Bu tavırlar, 'Emek ve Özgürlük İttifakı'nın yedi milyonluk oy potansiyelinin görmezden gelinmesi demektir. Bu politikalarını sürdürürlerse, fiili anlamda iktidara destek vermiş olacaklar.

Sıkıntılar sadece seçimlere gidişte yaşananlarla sınırlı değil. En önemli sıkıntılardan biri, seçim sonrasında karşılaşılabilecek kötü senaryolara hazır olmadıkları.

Uğur Dündar'ın Kılıçdaroğlu ile yaptığı program sırasında, televizyonun alt ekranında Sadat reklamları gösterildi. Sadat reklamıyla tüm muhalefete gözdağı verilmek istenmiştir. Sadat, anayasaya ve yasalara aykırı olarak oluşturulan bir kontrgerilla örgütlenmesidir. Ayrıca sorun sadece Sadat ile sınırlı da değil. Özel afla dışarı çıkarılan mafya bozuntusu Alaattin Çakıcı'nın çapulcuları, yüzlerindeki maske ve ellerindeki uzun namlulu silahlarla boy göstermişlerdir. Çakıcı ve Kürşat Yılmaz gibi mafya şefleri, tıpkı Sadat gibi, muhalefete yönelik saldırılara hazır vaziyetteler.

Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş, milletvekilleri oturduğu için denetimin en yoğun olduğu Çukurambar'da kurşuna dizilmiştir. Kurşuna dizenler ise Gülsuyu'nda solcuları kurşunlayarak, Hasan Ferit Gedik'i katleden uyuşturucu mafyasıdır. MHP'nin mafyacılarla kol kola olduğu Sinan Ateş suikasti örneğinde bir kere daha ortaya çıktı. Kısacası, devlet-siyaset-mafya-kontrgerilla dörtgeninde karşı-devrimci faaliyetler tırmandırılmaktadır.

İktidar, Fetullahçıların başlattığı Ergenekon soruşturmalarıyla orduyu tam anlamıyla denetim altına aldı. Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları, tek adamın muhalefete yönelik eleştirilerini, adeta AKP üyesi siyasetçilermiş gibi alkışladılar. Valiler, resmi kurum sitelerini AKP sitesine çevirdiler. Soylu'nun sekiz bin kişilik trol ordusu yöneticileri, Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı adına muhalefet karşıtı paylaşımlar yapabilmektedir.

Örnekleri çoğaltmak mümkün, ancak bunlar bile yeterli. Seçim sürecine bu olumsuzluklar içerisinde girilmektedir. Muhalif kesimler blok tavır almayı başarırlarsa, iktidar yenilgiyi tadacaktır. Fakat bu yeterli olmayacak. Yenilgiyi yaşatmak olumsuzluklara nokta koymayacak. Çünkü, iktidarlarını törenler yaparak devretmeye niyetleri yok. Seçim sonrasında emperyal güçlerden destek aldıkları anda her şeyi göze almaya niyetliler. Bundan dolayı, muhalif çevreler enerjilerinin bir kısmını seçimleri mutlaka kazanma yönünde harcarken, diğer kısmını, seçim sonrasının kötü senaryolarına nasıl karşılık vereceklerine harcamalılar.

Kısacası, sandıkta kazanmak yetmiyor. Latin Amerika örneklerinden dersler çıkarılarak, seçim sonrasına hazırlık yapılmalıdır. Çünkü birileri, tıpkı önceki seçimler sonrası gibi, “Atı alan Üsküdar'ı geçti” diyecekler. Ha keza, Sadat ve mafya bozuntularını sokağa salmaları da sürpriz olmaz.

Asla affedilmeyecek hata, bilinenlerin bilinmezden gelinmesi ve mutlaka yapılması gerekenlerin yapılmamasıdır.