BİRLİKTE TARİH YAZMAK…

Fransa Devlet Başkanı Macron, Almanya’nın yeni seçilen başbakanını kutlarken iki ülkenin birlikte tarih yazmasından söz etti. Yeni başbakan SPD’li Scholz da ilk ülke dışı ziyaretini Fransa’ya yaptı.

Yeni kabinenin Dışişleri Bakanı Yeşiller’den Baerbock ise, Avrupa Birliği’nin Çin, Rusya Federasyonu ve ABD’ye karşı bağımsız tutum alması gerektiğinden söz etti.

Bu açıklamalardan çıkan sonuç, Fransa ve Almanya’nın birlikte Avrupa Birliği’nde yeni düzenlemelere gideceğidir. AB’nin temelini Fransa-Almanya arasındaki ittifak oluşturur. Bu ittifaka en azından Avusturya ve Benelüks ülkeleri de eklenmelidir.

Kalan ülkelerden Polonya kesin olarak ABD yanlısıdır ve AB içinde sürekli sorundur, diğerlerinin ise ağırlıkla Fransa-Almanya ikilisine uymaları beklenmelidir.

AB’nin daha aktif ve müdahaleci dış politika izlemesi kaçınılmaz olarak AB ordusunu gündeme getirecektir. Diplomatik müdahaleler, ekonomik cezalandırmalar önemli olmakla birlikte vurucu gücü yüksek hızlı müdahale gücünün önemi büyüktür.

AB ordusu Fransa ve Almanya tarafından kurulmuş olmakla birlikte zayıftır. Güçlendirilmesi ve bu çerçevede yeni silahlanma planlanıyor olsa gerektir.

Bu uygulama aynı zamanda AB devletine giden yolu da kısaltacaktır.

AB devleti bulunmadığı için AB emperyalizminden de söz edilemez. Emperyalizm her zaman devletle ilgilidir. Bazı durumlarda devletlerin ittifakından söz edilebilir ama burada devletler tekleşmemiş, ittifak yapmışlardır. Bu nedenle devleti dikkate almadan emperyalizmi esas olarak sermaye ihracı temelinde tanımlamak fazlasıyla eksiktir.

SPD ve Yeşiller’in federal hükümette –ek olarak FDP- birlikte bulunmasına daha barışçı bir Avrupa için umut bağlayanlar yanıldıklarını göreceklerdir. Unutulmamalıdır ki 1990’lı yıllarda Alman ordusunun İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden beri ülke sınırları dışında girdiği ilk askeri operasyon sırasında hükümette SPD ve Yeşiller bulunuyordu.

Yeni hükümet Fransa ile birlikte AB içinde sürekli sorun olan Macaristan ve Polonya ile ilgili olarak daha sert önlemler alacak mıdır, göreceğiz.

Türkiye ile ilgili ilişkilerde ise önemli bir değişme olmayacağı, şimdiye kadar görüldüğü gibi bazı sertleşmelerin ardından yumuşamaların geleceği söylenebilir.