Bir yılı daha geride bıraktık

2019 yılını geride bırakırken Avrupa'da yaşayan göçmenlerin bazı hakları kısıtlanırken bazı haklarını elde etmiştir.

Yeni dünyayi saran göç olgusu Avrupa halkları acısından  bir korku olgusu haline gelmiştir.

Bugün 70 milyon insanın göçlere zorlandığı acı bir gerçektir. Bunların çoğunluğunu çocuk yaşta olan insanlar oluşturuyor.

Türkiye 3,5 milyon Suriyeli, Afgan mülteciyi ülkesinde barındırırken, Avrupa ülkeleri sınırlarını kapatıyor.

İtalya'ya da Libya üzerinden çok sayıda ilticacı geliyor, Akdeniz dalgalarında boğulan ilticacıların sayısı bile belli değil.

2019'da Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde milliyetçilik, ırkçılık, şovenizm ve yabancı düşmanlığı göçmen azınlığı tehdit eder hale gelmiştir.

Avrupa'daki sağcı partiler göçmenlere karşı yürüttüğü yabancı düşmanı politikalarla halklar arasında yabancı düşmanlığını körüklüyor.

Heimlere saldırılar oluyor, ilticacı insanlara karşı zaman zaman fiziki saldırılar yaşanıyor.

Göçmen gençlerin meslek konumlarında da fazla değişiklik olmadı. Göçmen çocukların okul konuları yine eski eğitim sistemi ile devam ediyor.

Alman okul sistemi tek ulus prensibi ile yapılmıştır. Bu okul sistemi göçmen çocuklarının eğitim ihtiyacına cevap vermiyor. Almanya'da toplum çok uluslu olmasına rağmen tek ulus eğitim sistemi hala yürürlükte devam ediyor.

Çocuk yuvalarında ve okullarda hala çok dilli eğitim sistemi yapılmıyor, göçmenlerin demokratik haklarında da Almanya'da hiçbir değişiklik olmadı ve hala demokratik haklarından mahrum tutuluyorlar.

Göçmenlere sadece belediye düzeyinde seçme seçilme hakkı verilmiştir, tüm diğer demokratik haklarından mahrum bırakılmışlardır.

Dünyada insan hakları ayaklar altında çiğnenirken Avrupa'da da göçmen azınlıklara 21'inci yüzyılın sonunda demokratik hakları verilmiyor.

Göçmen nüfusun yaşlanmasına rağmen göçmenler için yeteri kadar Huzurevleri inşaa edilmiyor ve kendi dillerini konuşan personel alınmıyor.

Huzurevlerindeki göçmenlerin çoğunluğu ise sınırlı emekli maaşları ile ödeme zorlukları yaşamaktadır. 

Kadın olmaktan kaynaklı baskı ve sömrüye maruz kalan göçmen kadınlar için yeterince kadın sığınma evleri bulunmamaktadır.

Göçmenlarde aile içi şiddet artarken, özellikle kadınlara yönelik cinayetler ve şiddet konusunda, polisiye metodlar dışında önleyici ve koruyucu tedbirler oldukça sınırlıdır. 

Öte yandan göçmenlerin ev, iş ve meslek yeri ararken yaşadıkları zorluklara ve horlanmalara karşı yasal önlemlerin olmaması dikkat çekmektedir.

Devlet dairelerinde ve resmi kurumlarda sınırlı düzeyde iş bulan göçmenlere kota uygulanarak bu alandaki dışlanmalara son verilmelidir.

Çok kültürlü toplumların zenginlik olduğu bilinciyle, hoşgörüyü ve barışı öne çıkaran kültürel değerlerinin yaşatılmasına ve olumlu yönlerinin korunmasına destek sunulmalıdır .

2020 yılının tüm okurlar için başarı ve umut dolu yeni bir yıl olmasını diliyorum.