"Sandık başında bekleyen insanlar öldürüldü belediyeler için. Bu belediyelere, birileri biz işte vatan için, millet için, din için, iman için belediye istiyoruz dese de. Bundan daha başka bir anlamı var."

Almanya'da Fikir Atölyesi Derneği ile Hamm ve Çevresi Alevi Kültür Birliği'nin (HAKBİR) katkılarıyla düzenlenen panele katılan Halk TV programcısı ve Cumhuriyet Gazetesi  yazarı Barış Terkoğlu, sunumuyla Türkiye siyasetini ve yerel seçimlerin gerçek yüzünü anlattı.

Gazeteci Terkoğlu'nun sunumundan satır başları şöyle:

Biz her yerde de biraz siyaset konuşuruz. Çünkü bizim hastalıklarımızın nedeni siyaset ama hastalıklarımızın çözümü de siyaset.

MERDAN YANARDAĞ'A VİZE VERİLMEDİ

İkisini birbirinden bu yüzden ayırmıyorum. Bakın, burada benimle birlikte Merdan Yanardağ oturacakmış.

Neden burada oturamıyor? Mesela vize meselesi değil, politik bir mesele. Çünkü buranın hükümeti Türkiye ile girdiği politik ilişkilerde cezalandırılmak için aslında hiçbir günahı olmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını cezalandırmış oluyor bize.

Ama bu işin daha politik bir tarafı var. Bizim hükümetimiz burası ile buradaki hükümetle çok ahlaksızca bir anlaşma yaptı.

Ne anlaşması yaptı? Batı emperyalistleri Suriye'de, iktidarı değiştirebilmek için hatırlayın yıllarca cihatçıları desteklediler.

Silahlandırdılar. Eğit donatla anlaşmalarını demokratmış gibi sundular.

SURİYE'DE İNSANLAR KATLEDİLDİ

Ve bunlar, Suriye'de, Hristiyanlar, Aleviler başta kendileri gibi düşünmeyen herkesi katlettiler.

Bir süre sonra, aa bunlar demokrat değilmiş. Bunlar da katliamcıymış diyerek güya akılları açıldı.

Ama bu arada ne oldu biliyor musunuz? Suriye harap oldu. Millyonlarca Suriye'li ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

Milyonlarca Suriyeli Türkiye'ye girdi. Sonra bu ülkenin hükümeti ne dedi biliyor musunuz?

Sizde kalsınlar karşılığında bir size para verelim. Sınırlarınızı koruyun dedi.

Bakın benim Ege'de her yıl gittiğim sahilde inşaatlar yapılıyor. Niye radarlar?

Buranın hükümeti parasını vermiş. Suriyeliler kaçmasın kaçarsa yakalansınlar diye Avrupa'ya giderken.

Karşılığında ne verecektir? Vize verecektir. Vize teklif etmiştir. Parayı verdi ama vize vermedi.

Çünkü sizden çok kişi bize geliyor dediler.

İşte bakın her şey derinleştikçe demek ki basit bir vize meselesi bile devletler arası anlaşmalara siyasi ahlaksızlıklara, ülkelerin yıkımına bağlanıyor. Haliyle hastalık ta siyaset çözüm de siyaset.

MAYIS SEÇİMLERİNDE ALEVİLER KIRILDI

Ben, Alevilerin Türkiye'de yaşanan mayıs seçimlerinden sonra, muhalefete kırgın olduklarını düşünüyorum. Ben de bunun bir kısmına hem fikirim. Mayıs seçimlerinde, Türkiye'de seçimin sonuçları veya seçim öncesi şunu diyebilirdiniz. Şu aday olmasın bu aday olsun. Ama Türkiye'de yanlış bir tartışma yapıldı.

Neydi o yanlış tartışma? Cumhurbaşkanı adayı alevi olmasın.

Cumhurbaşkanı adayı alevi olursa kazanamaz. Çok ayıp tartışmalardı.

Kimlik üzerinden bu tartışmayı ahlaksızca buluyorum.

O yüzden de bu kırgınlığı anlayabiliyorum.

Habeck'ten Volkwagen'e çağrı: “20 bin Euro’ya elektrikli araba üretin" Habeck'ten Volkwagen'e çağrı: “20 bin Euro’ya elektrikli araba üretin"

Ama buna rağmen de diyorum ki bizim yaşadığımız topraklarda başta Sivas katliamı gibi bir sürü katliamla birlikte Alevi yurttaşlarımızı hep kırıldılar.

O yüzden bütün ülkenin kurtuluşundaki kendi kurtuluşlarını birleştirdiler.

Bir yıl önce bu kırgınlık oldu, dedim ama ben bu kırgınlığın bir küskünlüğüne dönüşmediğine inanıyorum.

BELEDİYE SEÇİMLERİ NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?

31 Mart seçimi, normalde belediye seçimi.

Türkiye'de belediyeler meselesinin bu kadar önemli olduğu bir ülke gördünüz mü?

Dünyanın herhangi bir ülkesinde belediye seçimleri yapılır.

İki gün konuşulur geçer gider ama Türkiye de öyle değil.

Belediyelerin üzerine kazanmak için bir mücadele var.

Belediyeleri kazanmak için insanlar öldürüldü arkadaşlar Türkiye'de hatırlayın.

Milletvekilleri dövüldü.

Sandık başında bekleyen insanlar öldürüldü belediyeler için.

Bu belediyelere, birileri biz işte vatan için, millet için, din için, iman için belediye istiyoruz dese de.

Bundan daha başka bir anlamı var.

Ben bütün dünyanın temelinde bütün çıkarların temelinde ekonominin yattığını düşünüyorum.

Dikkat ediyor musunuz? 

Bilal Erdoğan, sadece ok atmıyor.

Bir okçuluk federasyonu vardı. Türkiye'de Mete Gazoz diye bir çocuk var.

Şampiyon oldu, dünya şampiyon oldu.

Ama bu okçuluk federasyonu, okçuluk federasyonu değil.

BİLAL ERDOĞAN'IN OKÇULUK VAKFININ BELEDİYELERLE İLİŞKİSİ

Bilal Erdoğan ana federasyonu beğenmedi.

Kendisine başka bir okçuluk federasyonu kurdu.

Sporu okçuluk sporunu beğenmedi.

Geleneksel okçuluk diye yeni bir spor icat etti.

Peki bu heves nereden geliyor ve belediye seçimlerine ilgisi nedir?

Bilal Erdoğan'a diyorlar ki, ya sizin okçular sevdanız nereden başlıyor diyorlar?

Cevabını size okuyorum.

Geleneksel sporlarla tanışmam...

Okçular vakfının kurulması ile oldu.

2012'den önce geleneksel sporlara karşı bilgim yoktu.

Benim çocukluğumun geçtiği mahallelerin hemen üstü olan bir bölgenin...

Okçular tekkesi olduğunu 2012'de öğrendim..

Nereden öğrenmiş?

Okçulara merak sarmaya bir tane arazi görmüş.

Burası okçular zamanında vardı burada demişler.

O zaman ben bir okçuluk öğreneyim demiş.

Şimdi ben size o zaman başında soruyu sorayım.

Bu okçular karşı bir sevda ama yoksa araziye karşı bir sevda ama.

Şimdi bakın, ne olmuş sonra?

Bilal Erdoğan'ın okçuluk sevdası başlayınca hemen aynı yıl okçular vakfını kurmuş.

Hemen resmi gazetede yayınlanmış.

Mal varlığı ne kadarmış biliyor musunuz sadece arkadaşlar?

70 bin lira.

Küçücük bir para.

Peki nasıl büyümüş bu vakıf?

Derseniz arkadaşlar şöyle görüyorsunuz.

Bu 550 yıllık okçular tekkesinin arazisinde Okspor diye fakir bir kulüp var.

Ve bir gece kondu mahallesi var.

Yoksul halkımızın evsiz halkımızın yaşadığı bir mahalle var.

Beyoğlu belediyesi gitmiş. Bu okçuluk sevdası diye görünen arazi sevdası başlayınca Okspor'u sokağa atmış.

Gecekonduları yerle bir etmiş. Orayı dümdüz yapmışlar.

Tam 18 bin metre kare.

İstanbul'un en değerli arazilerinden biri.

Yine belediye yıkmakla temizlemekle kalmamış.

Oraya, kütüphane, spor alanı, otopaklar, lüks binalar yapmış.

Bakın belediye yapıyor.

Peki belediye bunları yaptıktan sonra ne yapmış derseniz biliyor musunuz?

Okçular vakfına demiş ki Bilal bey.

Siz çok güzel okçuluk yapmaya merak sardınız madem.

Buyurun ve hepsini size veriyoruz demiş.

Beyoğlu belediyesi 550 yıllık araziyi yıkmış, temizlemiş, inşa etmiş, Bilal Erdoğan'a vermiş.

2013 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi çocuğunun vakfı için gitmiş orada kurdelen kesmiş.

Sadece bununla ilgili değil.

Neden belediye olduğuna anlamaya başladınız mı şimdi?

TARİHİ ESELERİ BİLE VAKFA AKTARMIŞLAR

Topkapı sarayını bilirsiniz İstanbul'a gittiğinizde tarihi Osmanlı Sarayı.

Buradan okçulukla ilgili tarih eserleri almışlar.

Bilin bakalım ne yapmışlar.

Bilal bey buyurun sizin vakfınıza veriyoruz demişler.

Bu vakfın başındaki isimlere bakıyorsunuz.

Bilal Erdoğan'dan başka kim var?

Ahmet Misbah Demircan yönetimde.

Kim hatırlıyor musunuz Ahmet Misbah?

Eski Beyoğlu Belediye başkanı.

Diğeri Ersan Topbaş.

O kim biliyor musunuz?

O da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş'ın oğlu

Peki sonraki başkanı kim biliyor musunuz?

O da Haydar Ali Yıldız.

O kim biliyor musunuz?

O da sonraki Beyoğlu Belediye başkanı.

Demek ki Belediyeleri, Belediyelerin varlığını, Belediyelerin gücünü kendi adına kurdukları vakıflar için bir sermaye alarak gören bir zihniyet var.

Demek ki Belediye kavgası durun ben halka çöp toplayacağım, hizmet götüreceğim kavgası değil.

Arkada böyle bir kavga var.

Ve bakın bu iş o kadar büyüdü ki İstanbul'da.

Beykoz Belediyesi 2043 yılına kadar çok tarihi bir mesiri alanı var.

Ali Bahadır mesiri alanı diye 2043 yılına kadar buyurun Bilal Bey size veriyoruz diye tarihi mesiri alanını verdiler.

Bakın bir okçuluk vakfıyla başladık.

Nereye çıkıyor kapısı hep? Belediyelere çıkıyor.