Aziz Nesin’i anımsamak!



Sevgili okuyucular,


Aziz Nesin Türkiye'nin uluslararası üne sahip olan önemli bir mizahçısıdır. Aziz Nesin mizahlarında, toplumsal olayları, toplumun sosyolojik analizinden yola çıkarak yapmayı genellikle tercih etmiştir.

Bugün içinden geçtiğimiz süreci sosyolojik durumunu gözlemlediğimizde, Aziz Nesin hocayı anımsamadan geçmek, mevcut durumu açıklamak için yeterli olmayacaktır.

Büyük ustayı anımsarken, bir vesile ile birlikte olma fırsatı yakalamıştım. Aziz Nesin hoca Avrupa'da bulunması dolayısı ile birkaç günlüğüne birlikte olmuştuk.

Bilindiği gibi Aziz Nesin bir dönem kamuoyunu yeterince meşgul etmişti. Bir beyanatında, ‘’Türklerin yüzde 60 ‘aptaldır’ anlamına gelen’’ cümleler kurmuştu. Aslında Aziz Nesin, ‘ağlanacak halimize gülerek’ yeni bir mizah yapıyordu. Tabii ülkemizin, toplumsal yapılanmamızın, drama komik durumunu ifade etmesi, hakim güçleri gücendirmişti.

Hakim güçlere göre kendi sömürü düzenlerinin yarattığı bu durumun betimlenmesi ve alay konusu olması, rahatsız olmaları için bir gerekçeydi. Hemen harekete geçtiler. Aziz Hoca hakkında, ‘Türklüğe hakaretten’ ardarda mahkemeler açılmaya başlandı.

Aziz Hoca bu vesile ile ilgili, bir anekdot anlatmıştı.

Aziz Nesin; ‘’benim yüzde 60 aptaldır beyanımdan sonra bir vesile ile mahkeme salonunda savunmamı yapmaktaydım. Mahkeme heyeti bir ara vermek durumunda kaldı. Güvenlik açısından, ara esnasında beni hakimlerin mola için bulunduğu salona aldılar. Mahkeme başkanı hakim bana, ‘hocam yanlış yaptınız’ söyleminde bulundu. Ben gayri ihtiyari olarak itiraz ederek, zaten beni, ‘yanlış yaptığım’ nedeniyle yargılıyorsunuz. Burada beni rahat bırakın bari burada da mı yargılamak istiyorsunuz dedim. Bu söylemim karşısında bana, mahkeme başkanı hakim, ‘yok hocam, siz yine beni yanlış anladınız, seni burada yargılamak için söylemedim, aslında yüzde 60 değil, yüzde 80 demediğiniz için size sitem ediyorum’ diyerek tepkisini dile getirdi. Ve ben o mahkemede davayı kazandım’’  anekdot A.N. aittir.    

Aziz Nesin Hoca bunu bir anekdot olarak anlatmıştı. Aslında sadece anekdot olarak algılamamak gerek, mahkeme başkanı hakimin tespitleri yerine oturmaktaydı. Bugün bu durumun sürekliliğinin devam ettiğini söylersek, haksızlık etmiş olmayız.

Ülke bir baştan-başa kan gölüne çevrilmiş, son 30 yılda 50 bine yakın insan yaşamdan koparılmış. Ülke ekonomisi berbat bir durumda. Cari açık giderek ivme kazanarak yükselmektedir. Resmi rakamlara göre açlık sınırının altında yaşayanların sayısı, 13,5 milyon civarında. Rüşvet almış başını gidiyor. R.T. Erdoğan kendini ülkenin, ‘tek hakimi’ ve sultanı olarak kabullenmektedir. Ülkede AKP faşizmi rüzgarları bütün hızıyla esmektedir. Anayasa tartışmaları, gündeme getirilen anti demokratik yasalar, toplumu bir kalıp içerisine sokma çabaları sürüp gidiyor. Kadın cinayetleri önlenemiyor. insanların başlarını sokacakları bir gece kondu dahi, çok görülerek, başlarına, ’yıkılmak’ isteniyor. Gerekçe, ‘şehirleşme’ olarak topluma yansıtılırken, rant çevrelerinin fakir insanların evlerinin bulunduğu alanlara, göz diktiğinin öne çıktığını görmemek için kör olmak gerekmektedir.

Bütün bunlar olurken, ülkemin insanlarının bir bölümü, ‘X’ takıma, ‘X’ futbolcu gelecek diyerekten, havalimanlarında nöbet tutuyorlar. Bazen de müsabakalarda magandalık yapıp, ortalığı halaç pamuğuna çeviriyorlar.

Ülkemin insanlarının spor veya futbola gönül vermeleri normaldir. Saygı ile de karşılarım. Ama nöbet tutan, maçlarda ortalığı dağıtan, vur patlasın çal oynasın diyenlerin önemli bir bölümü, evlerine ekmek dahi götürmekten acizdirler. Mahallerinde evleri yıkılmakla, karşı karşıyadır. Evlerinizi korumak için nöbet tutun deseniz, asla yaklaşmazlar. ekmek ‘kuyruğunda’ nöbet oluşsa ve evlerinize, çocuklarınıza ekmek götürün derseniz,  hiç tınmazlar.

Bir de buna ‘Vatan Millet Sakarya’ eklerseniz değmeyin, ‘keyfine’ ülkemin insanlarının!  Göksünü gere-gere ‘Türklerle’ bir başka ulusları, ‘eşitlemeye’ yanaşmazlar. Bir de buna, hüsnü kuruntusunu eklersek, ‘yemede, yanında yat’ derler!

Boyalı basının abartıları, medyanın desteksiz atışları, büyük puntolarla manşetler, toplumu Aziz Nesin'in denklemlerine uygun düşmeye atılan adımlardır.

Aziz Nesin hoca yaşasa da bu güzelim ülkemizin insanlarını bugünde görse, neler söylemek isterdi acaba? Yeniden bir orantılama yapmak durumun kalır ımıydı?

Bunun için Aziz Nesin Hocayı anımsamak istedim!

 08.02.13