“Aykırı kadınlar” tarihinden: Komünar Louise Michel[*]

"Paris Komünü’nün ilanının ilk gününden itibaren Louise Michel, özellikle eğitimin örgütlenmesinde aktif görevler üstlendi. Kız çocukları için laik eğitim, kadın ve erkek öğretmenler için eşit ücret, çocukların eğitiminde öğretmen-veli işbirliği, eğitimini tamamlayan kadınlar için pratik atölyelerinin kurulması, engellilerin eğitim süreçlerine katılması… Komün’ün kısa ömründe hayata geçirmeye çalıştığı uygulamalardı."

Tekrarların yitip gittiği bir çağdır devrim;

Hep ilerlemek gerekir.

Dört bir yandan kuşatılmış olan Komün’ün ufkunda

Yalnızca ölüm vardı.

Cesaretli olmaktan başka çaresi yoktu, öyle de oldu.

Geleceğe büyük bir kapı açtı, oradan geçecek.”[1]

Bana Komün’ün suç ortağı olduğum söylendi. Kuşkusuz ki evet; çünkü Komün her şeyden çok, Sosyal Devrim’i istiyordu ve Sosyal Devrim benim de en büyük arzumdur. Dahası, Komün’ün teşvikçilerinden biri olmaktan onur duyuyorum… Öyle görünüyor ki özgürlük için çarpan yüreklerin küçük bir kurşun parçasından başka bir hakları yok; o hâlde ben de payımı istiyorum. Beni sağ bırakırsanız intikam için haykırmaktan hiçbir zaman vaz geçmeyeceğim.”

“Göğe hücuma kalkanlar”ın Paris Komünü yenilgiye uğratılıp katılımcıların çoğunun amansızca katledildiği günlerde, Komün komutanlarından Louise Michel, askeri mahkemede hâkimlerin kürsüsüne böyle haykırıyordu…

Devrim momentleri toplumsal altüst oluşlara sahne olur. Uyruklar başkaldırıp kralların saraylarını başına yıkar, askerler silahlarını komutanlarına doğrultur, öğrenciler okul yönetimini boykot eder, açlar sokaklara dökülüp dükkânları yağmalar, işçiler fabrikaları işgal eder… Kadınlar kocalarına ve kendilerine biçilen “iyi ana, uysal eş” rollerine isyan edip sokaklara dökülür…

Paris 1871, böyle momentlerden biriydi.

1870 yazında patlak veren Fransa-Prusya savaşı, III. Napoleon yönetimindeki Fransa için felaketle sonuçlanmış, Fransız ordusu Sedan’da Bismarck’ın kuvvetlerine teslim olmuştu. İzleyen siyasal kargaşada Fransa’da cumhuriyet ilan edilecek, Şubat 1871 seçimlerinde oluşan Ulusal Meclis, Fransa taşrasının baskısıyla sağcı-monarşistlerin belirgin ağırlğıyla biçimlenecektir. Hükümetin başı, monarşist-gerici Adolph Thiers’dir; hem Meclis, hem de hükümet Paris’in kilometrelerce uzağındaki Versailles sarayından yönetilmektedir.

18 Eylül 1870’te imzalanan ateşkese kadar Prusya ordusunun işgali altında kalan Paris’teki hava ise son derece farklıdır: İşgal hem Paris halkını iktisadî bir çöküşle karşı karşıya bırakacak, hem de radikalleştirecektir. 1870-1871 kışı kentin karşı karşıya kaldığı en sert kışlardan biridir; besin ve yakacak sıkıntısı zirvededir; yiyecek fiyatları 10 ila 20 kat artmıştır; sokaklardan toplanan kedi, köpek, kargalar, Hayvanat Bahçesi’ndeki hayvanlar yenilmektedir. Paris sokaklarındaki tüm ağaçlar kesilip yakacak olarak kullanılmıştır. Anneler çocuklarını besleyecek süt bulamamaktadır. Ocak ayında ekmek karneye bağlanır; yetişkinlere günde 300, çocuklara 150 gram.

Şubat ayına ekmek ayaklanmaları damgasını vuracaktır. Parisliler işsizlikten ve açlıktan kırılmaktadır; erkeklerin çoğu için tek kurtuluş, gündeliği 1.50 franga Ulusal Muhafızlar’a yazılmaktır. Parisli erkekler bu sayede silahlanırken, Ulusal Muhafız sayısı 300 000’e tırmanır.

Ulusal Muhafızların sayısındaki bu artış, Thiers’i de kaygılandırmaktadır; sonunda onları silahsızlandırmak amacıyla harekete geçmeye karar verir. 18 Mart gecesi, birlikleri, Ulusal Muhafızlar’ın elindeki topları teslim almak için harekete geçerler.

Ve kadınlar devreye girer…

Kaybedecek bir şeyleri yoktur, zira… Aralarından iş bulacak kadar şanslı olanlar, günde 13 saat, haftada 6 gün çalışmaktadır. Ve ellerine geçen üç kuruş kocalarının ücretine eklendiğinde bile, hayat pahalılığıyla baş etmeye yetmemektedir. Çoğunlukla içine saman ve kâğıt katılarak yapılmış ekmekler için saatlerce kuyrukta bekleyenler de onlardır. Bedenini pazara sürmek, açlıkla baş etmenin son çaresidir, Paris, fahişe kaynamaktadır.

Dedim ya, kaybedecek bir şeyleri yoktur. Topları almaya gelen askerlerin yolunu Monmartre’lı kadınlar keser. Bedenlerini toplara siper eder, askerlerle konuşur engeller, ikna ederler. Birkaç saat içerisinde askerler silahlarını komutanlarına yöneltmiştir…

“Komün” Paris’li kadınların Thiers’in askerlerini kenti terk etmeye ikna ettikleri o 18 Mart 1871 günü kurulmuştur. Yargıçlar dahil her bir görevli, seçimle iş başına gelmekte, sıradan bir işçinin ücretiyle çalışmakta, geri çağrılabilmektedir.

Komün 30 Mart’ta zorunlu askerliği ilga eder ve eli silah tutan tüm yurttaşların katılabildiği Ulusal Muhafızlar’ın tek silahlı güç olduğunu ilan eder. 30 Mart’ta Ekim 1870-Nisan 1871 arasındaki tüm kira ödemelerini ve icra dairesindeki tüm malların satışını durdurduğunu açıklar. Aynı gün, Komün’e seçilen yabancıların görevlerini onaylar, çünkü “Komün’ün bayrağı, dünya cumhuriyetinin bayrağıdır.” 6 Nisan’da giyotin meydana çıkartılarak halkın sevinç gösterileri arasında yakılır. 16 Nisan’da imalatçıların kapatıp terk ettiği fabrika ve atölyelerin bir dökümü hazırlanıp, kooperatifler hâlinde örgütlenmiş işçiler tarafından işletmeye açılması kararlaştırılır. Bu kooperatifler aynı zamanda tek bir işçi sendikası hâlinde birleşecektir.

20 Nisan’da fırıncıların gece çalışması yasaklanır; istihdam büroları kapatılarak belediyeye devredilir. 30 Nisan’da ise tüm rehinci dükkânları kapatılacaktır.[2]

Kadınlar ilk günden itibaren Komün’e etkin biçimde katılmışlardır: oy haklarının bulunmamasına ve kamu görevlerinden yasaklı olmalarına karşın.

Gerçekten de 1789 Devrimi kadınların durumunda pek az değişiklik yaratabilmiş, az sayıdaki kazanım ise Karşıdevrim tarafından gasp edilmişti. Pek azı, az çok öğrenim görme şansına sahipti, o da manastırlarda, rahibelerin verdiği eğitimden ibaretti. Meslekler kadınlara kapalıydı; içlerinden öğretmen, ebe, hemşire vb. olabilenler sefalet ücretleriyle geçinmek zorundaydı.

Dahası Komün’ün Proudhoncu liderleri, kadınların çalışmasına bağnazca karşı çıkmaktaydı; öyle ki Enternasyonal’in Fransız seksiyonu, kadınların sanayi işçisi olarak çalışmasına şiddetle muhalefet eden bir karar almıştı.

Buna karşın Komün, kadınlara geniş bir alan açacaktı: Kendilerini kimseden “izin” almak zorunda hissetmeden, tartışmalara katılmakta, komiteler oluşturmakta, kızlar için daha iyi bir eğitim, kadın emekçiler için daha yüksek ücret talebini gündeme getirmekte, Ulusal Muhafızlar için üniforma ve cephane imal etmekte, muharebe alanlarında aşçı ve hemşireler olarak yaşamlarını tehlikeye atmakta, kent barikatlarının kurulmasında görev almaktadırlar. Mayıs ayında merkezi hükümete bağlı güçlerin nihaî saldırısında ise erkeklerle omuz omuza kenti savunacaklarıdır.

Tıpkı 1789’daki gibi, kulüpler kurarak hararetli tartışmalar yürütür bir yandan da. Kulüp toplantılarının yapıldığı kiliselerin kürsülerinden, “devrim düşmanları”nı, yani zenginleri, ruhbanları ve kenti savunmak için silaha sarılmayan erkekleri lanetler, sosyal bir cumhuriyet, kadınlar için siyasal haklar, boşanma hakkı, resmen evli olsun olmasın, Ulusal Muhafızların dullarına maaş bağlanmasını savunurlar.

On bin kadar kadının Komün’e katıldığı hesaplanıyor. Liderleri arasında sendikacı Nathalie Le Mel, gazeteci André Léo, yorulmaz ilkyardım hemşiresi, sonradan Jules Guesdes ile birlikta Fransız İşçi Partisi’ni kuracak olan Paule Minck, Karl Marx’ın Komün örgütlenmesinde görevlendirdiği Rus devrimci Elisabeth Dmitrieff ve Komün’ün en önemli figürlerinden Louise Michel vardır… Öğretmen, hemşire, örgütçü, savaşçı Louise Michel…

1830’da Kuzeydoğu Fransa’daki Yukarı Marne’da doğmuştu. Annesi Marianne Michel varlıklı bir ailenin yanında hizmetçiydi, ailenin oğlu olan babası onun doğumundan bir süre sonra ortadan kayboldu. Çocuğu annesi ve babaannesiyle büyükbabası büyüttü. İlk eğitimini aldığı büyükbabası Voltaire hayranı bir liberaldi, Louise anılarında onların özgürlükçü insanlar olduklarını, annesine ve kendisine sevgi verdiklerini yazacaktı.[3] Büyükanne ve dedesinin ölümünden sonra öğretmenlik eğitimini tamamlayıp köy öğretmeni olarak hayata atıldı. Komün’den önce Paris’de kendi kurduğu, özgürlükçü ve ilerici bir program uygulayan okulun yöneticisidir. Louise Michel. Louis Napoleon’un ikinci imparatorluğu döneminde politize olarak yoksullardan, işçi sınıfından yana saf tutmuş, Prusya’nın Paris kuşatması boyunca öğrencilerini aç ve eğitimsiz bırakmamıştır.

Paris Komünü’nün ilanının ilk gününden itibaren Louise Michel, özellikle eğitimin örgütlenmesinde aktif görevler üstlendi. Kız çocukları için laik eğitim, kadın ve erkek öğretmenler için eşit ücret, çocukların eğitiminde öğretmen-veli işbirliği, eğitimini tamamlayan kadınlar için pratik atölyelerinin kurulması, engellilerin eğitim süreçlerine katılması… Komün’ün kısa ömründe hayata geçirmeye çalıştığı uygulamalardı.

Versailles güçleri Komün’ü yok etmek için Paris üzerine yürüyüşe geçtiğinde, Louise Michel karatahta ve tebeşiri bir yana bırakıp silaha sarıldı. Bir yandan yaralı askerlerin tedavisi, kent halkına yiyecek sağlamak gibi görevleri üstlenen Monmartre Kadın Muhafızları Komitesi’ni yönetiyor, bir yandan da elde silah, barikattan barikata koşuyordu. Hükümet birlikleri kente girip halkı katletmeye başladığında son ana kadar savaştı. Ta ki birlikler annesini tutuklayana dek. Bunun üzerine annesinin serbest bırakılması koşuluyla teslim oldu, Versailles’da kadın tutsakların tutulduğu hapishaneye götürüldü.

Paris’i ateşe veren kadınlarla birlikte yargılandığı Petroleuse davasında, Louise Michel kadınları eğitmenin yol açabileceği çılgınlığın canlı örneği olarak sunuldu. Yoksul, daha düşük eğitimli kadınları Komün için savaşmaya ve Paris’i ateşe vermeye teşvik ettiği iddia edildi. Duruşmasında kendisine yöneltilen suçlamalar şunlardı:

i) Hükümeti devirmeye teşebbüs,

ii) Yurttaşları birbirine karşı silahlanmaya teşvik ederek iç savaşı kışkırtmak,

iii) Silah bulundurup kullanmak, askeri üniforma giymek,

iv) Belgede sahtecilik,

v) Komün rehinelerinin öldürülmesinde suç ortaklığı[4]

İddianame okunduktan sonra Mahkeme başkanı bir diyeceği olup olmadığını sordu. Yanıtı çarpıcıydı:

“Kendimi savunmak istemiyorum, savunulmayı talep etmiyorum; ben tümüyle toplumsal devrime aidim ve tüm eylemlerimin sorumluluğunu üstlendiğimi ilan ediyorum. Generallerin öldürülmesine katılmakla suçluyorsunuz beni. Buna yanıtım evet, eğer halka ateş açtıklarında Monmartre’da olsaydım benzeri emirleri verenlere ateş etmekte bir an olsun tereddüt etmezdim; ama tutsakken neden vurulduklarını anlamıyorum ve bunu bir korkaklık olarak görüyorum. Paris’in ateşe verilmesine gelince, evet buna katıldım. Versailles’ın birliklerini ateşten bir barikatla durdurmak istiyordum. Bu vakada hiçbir suç ortağım yoktur, tümüyle kendi inisiyatifimle hareket ettim.

Komün’ün suç ortağı olduğum söylendi! Tabii ki evet, çünkü Komün her şeyden çok bir sosyal devrimi istiyordu ve sosyal devrim isteklerimin en değerlisidir. Dahası, Komün’ün destekçilerinden biri olmakla onur duyuyorum. Hepimizin gayet iyi bildiği gibi Komün’ün ne cinayetlerle ne de yangınla hiçbir ilişkisi yoktur. Hotel de Ville’deki bütün toplantılara katıldım, bunlarda ne suikast ne de kundaklamaya dair tek bir laf edilmedi. Gerçek suçluları bilmek ister misiniz? Emniyet müdürlüğünden insanlardı; gün gelecek, bugün sosyal devrim partizanlarını suçlamanın çok doğal sayıldığı bu olayların gerçek failleri günışığına çıkacaktır…”[5]

İdam edemediler! Bunun yerine 1872’de Yeni Kaledonya’ya sürgüne gönderildi. “Uslanacak”, sürgün yerinde rahat duracak mıydı? Hayır! Kanak kültürüyle hemhâl oldu, yerel şef Atai ile yakın dostluk kurdu. Kanak masallarını, efsanelerini derledi, ilk Fransızca-Kanak dili sözlüğünü kayda geçirdi. Ama aynı zamanda Fransız sömürgecilere Karşı Kanak isyanını destekledi…

1880’de diğer Komünarlarla birlikte affa uğradı. Fransa’ya bir anarşist olarak döndü. Ve yeniden devrimci mücadeleye daldı. Eylemlerini Fransa’yla sınırlı tutmayacaktı: 1881’de Sosyal Devrim Kongresi’ne katılmak üzere gittiği Londra’da devasa kalabalıklara seslendi. Londra’da tanıştığı Pankhurst kadınlarından Sylvia Pankhurst’ü çok etkilediği aktarılmaktadır.

Mart 1883’de Paris’de işsizler gösterisindedir. Gösterinin ardından, başlarını çektiği 500 göstericiyle birlikte üç fırını yağmalarlar “Ekmek, iş ya da kurşun!” sloganları eşliğinde… Anarşizmin kara bayrağı ilk kez bu olay sırasında Louise Michel’in elinde boy gösterecektir.

Bir kez daha yargılanır ve altı yıl hücre hapsine mahkûm edilir. Hücresinde Anılar’ının yanı sıra bir de bilim-kurgu roman kaleme alır. 1886’da, Kropotkin ve diğer anarşistlerle birlikte salıverilecektir.

Louise Michel 1890’da bir kez daha tutuklandı. Onu önce bir akıl hastanesine kapatmaya çalıştılar, bu olmayınca da Londra’ya sürgüne gönderildi. Burada bir yandan diğer anarşist sürgünlerle ilişki kurarken, bir yandan da sürgünlerin çocukları için, Mihail Bakunin’in eğitim ilkelerinin uygulandığı Uluslararası Anarşist Okul’u açtı (1890). Okul, bodrum katında patlayıcılar bulunası üzerine 1892’de kapatılacaktı. Sonradan patlayıcıların okulda asistan olarak çalışan Özel Kuvvetler mensubu bir kışkırtıcı ajan tarafından yerleştirildiğinin ortaya çıkması, okulun yeniden açılmasını sağlamayacaktı…

Michel sürgün yıllarını Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde kitlelere seslenerek geçirdi. 1895’de Fransız anarşist dergi Le Monde Libertaire’i yayınlamaya başladı. Aynı yıl Londra’da bir konferansta Emma Goldman’la tanışacak ve bu genç anarşist kadını çok etkileyecekti.

Aynı yıl Fransa’ya döndü. 1904’de, 74 yaşında Fransız Cezayir’inde konferans turuna çıktı. Tabii, konferanslarında anti-sömürgeci vurgu hâkimdi… Ama bundan dolayı yargılanamadı. Ömrü yetmedi çünkü… 10 Ocak 1905’de Marsilya’da zatürreeden yaşamını yitirdi. 100 bin kişinin katıldığı bir uğurlamayla Paris’de Levallois-Perret mezarlığına gömüldü[6]

 

24 Ocak 2025 16:03:27, Muğla.

N O T L A R

[*] İnsancıl Dergisi, No:16, Mart 2025…

[1] Louise Michel, Mémoires de Louise Michel, écrits par elle-mȇme, Bibebook, 1886, s.120.

[2] Bkz. Christina Gridley ve Carolyn Kemp, “Women in the Paris Commune”, 8 Mart 2012, https://www.marxist.com/women-in-the-paris-commune.htm. Ayrıca bkz. Tony Cliff, “Women in the Paris Commune”, Class Struggle and Women’s Lliberation, https://www.marxists.org/archive/cliff/works/1984/women/03-commune.htm#s2

[3] “Louise Michel, Kızılcık, Sosyalist Siyasi Kültür Dergisi, sayı 24, Mart-Nisan 2012, https://kizilcik.org/?view=article&id=1506:louise-michel&catid=95

[4] Louise Michel, A Short Biography, https://louisemichel.com/louise-michel-a-short-biography/

[5] The Trial of Louise Michel – Paris Commune, 1871. https://louisemichel.com/the-trial-of-louise-michel-after-the-paris-commune-1871/

[6] Louise Michel, Wikipedia, https://en.wikipedia.org/wiki/Louise_Michel