Geçen Perşembe günü, kısa adıyla »Frontex« olarak tanınan »Avrupa Sınır ve Sahil Güvenliği« kurumu yeni sorumluluklarıyla güçlendirilerek yeni görevine başladı. Aslına bakılırsa kurumun adını »Avrupa göçmenler ve mültecilerle mücadele ve geri püskürtme kurumu« olarak değiştirseler, çok daha dürüst olurlardı. Çünkü buradaki temel amaç, AB politikalarının militaristleştirilmesinin yanı sıra, Avrupa’yı dünyanın lanetlilerinden korumak, görünmez duvarları daha da yükseltmek, refah şovenizmiyle zehirlenmiş müreffeh Avrupa toplumlarını yoksul akınlarından koruyor görünmek. Frontex bundan itibaren sadece sınırları »korumayacak«, aynı zamanda sınır dışı etme işlemlerini »gerekli görülen her araçla« yapabilecek.
Kurumun müdürü Fabrice Leggeri Frontex’in görevlerini doğrudan üçüncü ülkelerde de yerine getireceğini belirtiyor. Bu yasal (!) değişiklik, AB ordularının örneğin Kuzey Afrika ülkelerinde operasyon yapmasını olanaklı hâle getiriyor. Avrupa kamuoyunda yaratılan »mülteci akınları« korkusu amacına ulaşmış görünüyor: Avrupalı emperyalist güçler uyguladıkları politikalarla yol açtıkları savaşların, sefaletin ve sömürünün mağdurlarını, Avrupa’nın bütününü militaristleştirme amaçları için araç hâline getirmiş durumdalar. Emperyalist kapitalist dünya düzeninin iğrençliğini kanıtlayan başka bir örneğe ihtiyaç var mıdır acaba, bu rezilliğe bakınca?
AB üye ülkelere nasıl silahlanmayı zorunluluk olarak dayattıysa, şimdi de üye devletlere mültecileri sınır dışı etme kotasına uyma zorunluluğunu getiriyor. Hiç bir demokratik meşruiyeti olmayan AB Komisyonu, keyfi olarak tespit edeceği kotaları üye devletlere uygulatabilecek. Örneğin herhangi bir AB üyesi devlet, insani gerekçelerle mülteci statüsüne kabul edilmeyen göçmenleri sınır dışı etmeme kararı alırsa, devreye hemen Frontex girecek ve sınır dışı işlemlerini bizzat üstelenecek, mültecileri AB dışında oluşturulacak »güvenli limanlarda« tutabilecek ve AB Komisyonu’nun kararıyla»gerekli müdahalelerde« bulunabilecek.
Böylelikle 2000 yılında karar altına alınan Lizbon Stratejisiyle başlatılan militaristleştirme sürecinde son derece önemli bir etap daha alınmış oldu. Emperyalist güçler yıllardır »göçmen akınları Batılı toplumlar için uzun vadeli tehdit potansiyelidir« demagojisini işleyerek, Avrupa’nın »Güvenlik ve Savunma Stratejisinin« böylesi »tehditleri« bertaraf edecek derecede güçlendirilmesini savunuyorlardı. Mülteci sorununun »krize« dönüştürülmesini kullanarak, bu savununun meyvelerini şimdi toplamaya başladılar. Frontex sayesinde AB ordularının »önleyici tedbirler« gerekçesiyle AB sınırları dışında askerî operasyonlara girmelerinin ve müdahale savaşlarına katılmalarının önü tamamen açılmış durumda.
Bu adımın itici gücünün F. Alman emperyalizmi olduğunu vurgulamaya gerek yoktur herhalde. F. Alman emperyalizmi, dünya gücü olma ajandasını tüm hızıyla takip ediyor, her krizi bu hedef için bir araç hâline getirmeyi başarıyor ve araç hâline getireceği yeni krizler yaratıyor. F. Alman emperyalizmi şimdi yeni bir adımın peşinde: Sivil yardım kuruluşlarının »göç ve mülteciliğe yol açan nedenleri önleme« gerekçesi altında askerî hedefler için cepheye sürülmesi. Boşuna dememişler: »Ölüm, Almanyalı bir ustadır« diye...
8 Ekim 2016