Avrupalı politikacılar ikiyüzlü ve halk düşmanı politikalarını, kendi seçim yatırımları olarak kullanmaya devam etmektedirler.
Son günlerde AKP devleti ve Saray tarafından çıkarılan, ‘kriz’ gerçeklerden uzak, karşılıklı olarak, sadece kendi tek-tek ülkelerinde yapılacak seçimlere yönelik yatırımlar olduğu gerçeğini yadsıyamayız.
Gerek Almanya gerekse Hollanda ve bazı Avrupa ülkelerinin politikacılarının, AKP devletinin Bakanlarına ve kurmaylarına yönelik, Türkiye de yapılan referandum için, ‘propaganda yasakları’ samimiyetten uzak, ikiyüzlü davranışlarla dolu bir süreçle devam etmektedir.
Avrupalı politikacıların (iyi niyetli olanlar tabiî ki vardır. Bunları tenzih ederek düşüncemi aktarmak isterim) önemli kesimi, AKP devleti ve Saray'la her türden çıkar ilişkilerini devam ettirirken, AKP ve Saray'ın uygulamalarına, ‘karşı çıkarmış’ görüntüsü vermeleri samimiyetten, uzaktır.
Avrupalı sermaye grupları ve bunların hizmetindeki politik figürler, Türkiye gibi ülkelerde kimlerin nasıl bir sistemle yönetileceğinden, ziyade, temsil ettikleri sermaye gruplarının çıkarlarını esas alan politika ve hat izlerler.
Bunlar düne kadar AKP devletinin, Saray'ın Türkiye halklarına karşı her türden saldırıları yaparken, sessiz kalmaları bu gerçekliği açıklamaya yetmektedir. Kürt coğrafyasında şehirlerin yerle bir edildiği, yüzlerce insanın katledilerek yaşamdan koparıldığı, çocukların ailesiz kaldığı, On binlerce insanın evsiz barksız bırakıldığı bir süreçte, AKP devletini silahlandıran ve cesaretlendiren, Avrupalı sermaye grupları ve politikacıları değil midir?
AKP, Saray, seçim süreçlerinde dara düştüğünde, ‘yardımına koşan’ Avrupa sermayesi, politikacıları, Almanya şansölyesi Angela Merkel değil midir?
Daha düne kadar, AKP devleti ve Saray'ın gerici, faşist uygulamaları karşısında sessizliğini koruyan ve el altından işbirliği içinde olan, Avrupalı sermaye grupları değil midir?
Bir gerçeğin altını çizmekte yarar görmekteyim. Avrupa sermaye gruplarının ve siyasi temsilcilerinin ikiyüzlülüğüne rağmen, Avrupa halklarının, demokratik kamuoyunun, duyarlı insanların AKP faşizmine karşı samimi davranışları ve karşı duruşları takdire şayandır.
Avrupa demokratik kamuoyunun, Türkiye halklarıyla, emekçileriyle sürekli olan dayanışmaları, Kürt coğrafyasında yaşanan katliamlar karşısında tepkili davranışları onur vericidir. Onların bu dayanışmaları demokrasi mücadelesi açısından kayda değer özelliğe sahiptir.
Bugün de, gerçekten, AKP devleti, Saray ve ortaklarının açık faşizme kapı aralayan, anayasa maddelerini değiştirilmesine ilişkin referandumda, ‘HAYIR’ oylarının çıkması için verdikleri destek ve çabalar, halklarımızca takdirle karşılanmaktadır. Bu dayanışmayı, enternasyonal bir dayanışma olarak algılamaktadır.
Yine, Avrupa demokratik kamuoyu, kendi ülkelerinde sermaye gruplarının ve onların hizmetindeki ikiyüzlü politikacıların, sahte, ‘dostluk’ gösterilerin de, samimi olmadıklarını bilmektedirler.
12 Mart tarihli yazımda betimlemeye çalıştım. Türkiye Cumhuriyeti politik figürlerinin, AKP devletinin, Saray ve etrafında oluşmuş olan menfaat gruplarının kendilerini, Saray'ın muktedir kılınmasına adapte ettiklerini analiz ederek ifade etmeye çalıştım. Bu amaçlarına ulaşmak için, 16 Nisan 2107 Pazar günü yapılacak anayasanın 18 maddesinin değiştirilmesine yönelik, ‘evet’ oylarının baskın çıkması için, her şeyi kendileri için mübah görmekteler.
AKP devletinin ve Saray'ın daha önceki seçim kampanyalarında taktik olarak sarıldığı, ‘gerginlik ve kamplaştırma’ politikasına uygun olarak, ‘iç ve dış düşman’ yaratıp, Donkişot gibi saldırma saldırmayı bu referandum sürecinde de, devreye soktuğunu gözlemleyebilmekteyiz.
Gerek Avrupa sermayesinin yeminli temsilcileri ve gerekse, İslami faşist yeşil sermayenin temsilcilerinin, ‘özgürlükçü’ davranmaları ikiyüzlülükten ibarettir. Sermaye temsilcilerinin bütün özgürlük, ‘çığırtkanlıkları’ temsil ettikleri kapitalist sistemin, çıkarları, sermayenin kartopu gibi yuvarlanarak büyümesine yöneliktir.
Bu ikiyüzlülerin, birbirlerine diplomatik nezaket dahi gösteremeyecek teamülsüzlüğe sahiptirler. Kendi koydukları kanunları dahi, ‘yeri geldiğinde’ bir kenara fırlatarak, birbirlerine yapmayacakları, ‘hakaret’ yoktur.
Avrupa ve ülkemiz halkları, bu ikiyüzlülük, hilekârlıları karşısında, boyun eğmeyeceklerdir. Bu nedenle gerek Türkiye de düzenlenen referandumda, yoğunluklu olarak, HAYIR diyerek gereken cevabı verecektir.
Avrupa halkları önümüzdeki süreçte, kendi ülkelerindeki seçimler sürecinde, ikiyüzlü davrananlara, oylarıyla gereken cevabı vereceklerdir.
Halklarımızın kardeşliği, daim’dir ve daim kalacaktır.
15 Mart 2017