AKP, evet oyu almak için Avrupa'da referandum çalışması yapmak için bakanlarını göndermeye başladığında, Avrupa devletleri, yasal olmayan, ayrıca, toplumda kaos ve kargaşa yaratacak olan bu çalışmaya izin vermek istemediler. Bunun üzerine Erdoğan esip gürlemeye, tehditler savurmaya, böylece ortamı germeye başladı. Buna karşı Avrupa devletleri, bugüne kadar izledikleri alttan alma, taviz verme tutumunu değiştirerek Erdoğan'a ve şürekasına karşı daha kesin ve kararlı bir tutum aldılar. Avrupa'da referandum çalışmaları kapsamında bir dizi etkinliği yasakladılar, bakanlarını sınırdışı ettiler ve yasak kararlarına şu ana kadar uydular.
Bu durumun gündem olmasıyla birlikte değişik bir tartışma da başladı. Avrupa devletleri neden Erdoğan'a karşı bu kadar aleni, bu kadar net ve bu kadar sert bir tutum alıyor, diye başlayan temel soruya, ilginç açıklama ve cevaplar verilmeye başlandı. Bu cevap ve açıklamalardan bizi ilgilendireni, Avrupa'nın Erdoğan'ın referandumu kazanmasını kolaylaştırmak amacıyla böyle bir komplo düzenlediğini ileri süren açıklamadır. Avrupa devletlerinin tutumunu bir magduriyet gerekçesi yapan Erdoğan'ın, bu yolla, 'evet' oylarını artıracağının ileri sürülmesi bu komplu tezini çekici kılıyordu.
Erdoğan'ın ve AKP'nin yasal olmayan korsan referandum faaliyetine Avrupa'nın karşı çıkması, kendi toplumsal huzurları ve yasaları açısında ve demokratik teammülerinden dolayı anlaşılır bir durumdur. Erdoğan'ın bu faaliyeti, Türk devletinin yasaları açısından da yasal ve meşru değildir. Yani Avrupa'nın, Erdoğan'ın bu zorbalığına ve kural tanımazlığına karşı yaptığı, aslında çok normal, yasal ve ahlaki bir uygulamadır. Konuyu tartışmalı kılan ise bu uygulamanın bariz, aleni ve Erdoğan'ın hesaplarını bozacak bir biçimde yapılıyor olmasıdır.
Avrupa devletlerinin bu tutmunun belirtilen nedenlerden farklı olarak, siyasal ve sosyal başka nedenleri de vardır. Öncelikle Erdoğan'ın müslüman dünyanın liderliğine niyetlenmesi, bu amaçla Erdoğan'ın IŞİD ve benzeri örgütlerle kurduğu illegal ilişki ve Erdoğan'ın Ortadoğu'ya dair hesapları Avrupa devletleri tarafında çok yakında bilinmektedir. Avrupa devletleri, IŞİD'e verilen kendi silahlarının nasıl kendilerine döndüğünün ve devam eden Erdoğan iktidarında bunun daha vahim biçimlerinin yaşanacağının farkındadırlar. Bu anlamda Avrupa devletlerinin silah lobileri, büyük tekelleri, istibahrat örgütleri bizim bildiğimizden daha fazlasını biliyorlar. Tam da bu nedenle Erdoğan'ın nasıl tehlikeli bir politika izlediğini Avrupa devletleri çok yakında görüyorlar.
Ayrıca Erdoğan ve şürekasının, toplumu bölen, parçalayan, kışkırtan, kin, düşmanlık ve nefret dolu dilinin yaratacağı kaos ve kargaşa, Avrupa devletinin bu tutumu almalarında etkili olmuştur.
Ancak Avrupa devletinin bu tutumu almalarından etkili olan bir diğer faktör ise ne yazık ki hiç hesaba gelmemektedir. Avrupa'da başka Kürt halkı ve Aleviler olmak üzere, devrimci, demokrat ve yurtseverlerin uzun yıllardan beri sürdürdükleri mücadelenin bu gelişmedeki katkısını görmezden gelmek mümkün ve doğru değildir.Avrupa devletlerinin Erdoğan'a karşı aldığı bu tavırda, Avrupa'da mücadele eden halkların büyük bir katkısının ve payının bulunduğunu hesaba katmayan hiç bir analiz dogru değildir. Avrupa devletlerinin, her koşulda, darbelere ve diktatörlere karşı demokrasiyi savunmadığı ve her durumda çıkarlarını önde tuttuğu biliniyor. Buna rağmen bugün Erdoğan'a karşı bir tutum alınıyorsa, bu tutum biraz Avrupa devletlerinin buna zorlanmış olmasındandır ve bu basıncı yapan güçlerde, Avrupa'da yaşayan Kürtler, Aleviler başta olmak üzere Türkiye halklardır.
Özetle Avrupa devletlerinin Erdoğan'a karşı tutumu Erdoğan'ın izlediği politikalara karşı Avrupa'nın kendisini savunma refleksinden kaynaklanan bir tutumdur, yasal, siyasal ve sosyal karşılığı bulunmaktadır.
Buna rağmen, Avrupa'nın bu tutumunun Türk ırkçılığının yükselmesine yol açarak Erdoğan'a yarayacağı düşünülerek buradan bir komplo üretmek sonuçlarına bakarak durumu adlandırmak gibi garip bir duruma yol açmaktadır.Durumu anlayabilemek için, komploya neden gerek görülür ona bakmakta fayda vardır. Komplo normal koşullarda yapılamayanın, yapılmasını sağlamak için kullanılan bir yöntemdir. Oysa Türkiye'de ve Türklerin içinde ırkçılık en zirvede bulunmaktadır. Dolayısıyla Erdoğan'ın Türk ırkçığını yükseltmesini gerektiren hiç bir neden yok. Ayrıca böyle kitlesel durumlar birden çok oyuncunun içinde yer aldığı durumlardır. Bir komplo kurmak açısında fazlasıyla komplikedir, yönetilmesi ve kontrol edilmesi kolay değildir, ekstra riskleri bulunmaktadır. Öncelikle bu nedenlerden dolayı olan bitenleirn komplo olması ihtimali çok zayıftır.
Bütün bu gerçeklere bakmadan veya bunları hesaba katmadan bu durumun bir komplo olarak değerlendirlmesi hatalı ve eksik bir değerlendirme olur. Avrupa devletlerinin bu tavrında, buralarda, yıllardan beri mücadele eden Kürtlerin, Alevilerin, devrimci- demokrat, sosyalist ve yurtseverlerin bunca yıllık mücadelesinin yaratacağı etkileri görmezden gelmeye yol açar.Daha da ileri gitmekten hiç bir sakınca yok, bugün Avrupa devletlerinin aldığı bu tutum, Kürt, Türk, Alevi haklarının ve devrimcilerin mücadelesinin ürünü ve sonucudur. Bu gerçeğin görülmemesi hatta öne çıkartılmaması hem hakkaniyetli ve hem de isabetli bir yaklaşım değildir.
Halkların gücüne ve mücadelesine inanmayarak, aşırı zorlama yorumlarla ve her taşın altında bir bit yeniği arayan bir tutumla vakit ve enerji kaybedilir.Halkların mücadelesine ve bu mücadeleinn de kazanımları olacağına inanmalı ve umudu büyütmeliyiz. Buna ekmek gibi su gibi ihtiyacımız var ve bu anamızın ak sütü gibi hakkımızdır.