Dostum, kızlarıyla bir fotoğrafta, dünya harikası, Abidin görse, mutluluğun resmi derdi, işte öyle.
Önce şikayet ediyor, diyor ki ulan kızlarımı elimden alacak adamı...., evliliği icad eden adamı görürsem... minvalinde.
Sonra hayal kuruyoruz birlikte, bak şimdi, bu kızlarımız var ya, bu kızların da küçücük kızları olacak, aynen kendilerinin bir zamanlar olduğu gibi,
Onlarla beraber emeklemeye başlayacağız, sonra, iki dişleri çıkacak, sonra durmadan, sebep yokken iki dişli ağızlarıyla gülecekler, birlikte güleceğiz, hiç sebepsiz ve hiç sınırsız. Gülmenin tadına varacağız.
Bu gülmeler eşliğinde okula gidecekler, okuldan yepyeni bilgilerle gelecekler ve Dede bu ne demek diye soracaklar. Dede nerden bilsin, 60 yıl önce böyle şeyler yoktu, Einstein olsa bön bön bakar.
Çocuklara cevap verebilmek, madara olmamak için hızla o soruların cevaplarını öğreneceğiz, okuyacağız, araştıracağız. Aaa, bir bakmışız ki, biz çook uzaklarda , gerilerde kalmışız usta, ara açılmış, bu arayı kapatmak lazım, çok çalışmak lazım.
Harala gürele torunların derslerini öğrenmeye başlayacağız, öğrendikçe zamanın günceliyle güncellenmekte olduğumuzu, update edildiğimizi farkedeceğiz ama gülmeye ara vermeden.
Ve bu böyle devam edecek, çocuktan başlayan ve büyüyerek çoğalan mutluluk bu. Buna aşkın doğal evrimi deniyor bizim lügatimizde.
Kim bakar libidoya hovardalığa, kim ipler otomobil modellerini, borsayı, meclis oturumlarını. Çocukların gülüşündeki mutluluğu kim getirebilr, leyleklerden başka?