Artı Gerçek ve +Gerçek TV'de son ayım

Bugün zor bir karar verdim ve yönetime Artı Gerçek ve +Gerçek Youtube Kanalı’ndan ayrılacağımı söyledim. Ayrılıklarda bu tip yazılar son yazı olarak yazılır ama ben kararımı bildirdiğim gün bunu yapmak istedim. Bunun nedeni kendimce çok açık, bikaç kez verdiğim bu karardan vazgeçmemek adına bunu yazıyorum şu an.

Evet, Artı Gerçek ve Artı TV birkaç analı babalı bir çocuk olarak elimizde doğdu ve büyümeye çalıştı ama çok analı ve babalı çocuk büyümediğini de en azından bana kanıtladı. Mutlaka her yeni iş yeri gibi çeşitli tartışmalar yaparak başladık bu işe. İlk tartışmalarda kendimce çok doğru olan bir şey söyledim arkadaşlara: “Bu işe başlarken biz dördümüz (Ben, Celal Başlangıç, Fehim Işık ve Ragıp Duran) bir aile gibi en az 6 ay beraber olmalıyız. Çünkü hepimiz ayrı tarz gazetecilikten geliyoruz ve bunu ortak bir zemine çekemezsek çok büyük sorunlar yaşarız

Tabii ki tek sorun sadece değişik tarz gazetecilikten gelmiş olmamız değildi, dördümüz de değişik siyasetlerden geliyorduk. Ama gazetecilik yapacağımızı göz önünde bulundurarak bunun çok fazla sorun olmayacağını sandığımdan, bu konuyu açmadım. Oysa gazetecilik dışında bunun da ciddi bir sorun olduğunu gördüm.

Ben bugüne değin demokrasi anlayışımı sıkça yazdım ve anlattım. Ben demokrasinin çok geniş kapsamlı bir şey olduğuna inanmıyorum, ben herkesin kendi düşüncesini serbestçe söylemesinin demokrasi olduğuna inanmıyorum. Demek istediğim şu, ben ırkçının, faşistin, şeriatçının düşüncelerini serbestçe söylemesi ve bunun propagandasını yapması taraftarı hiç olmadım. Yaşamımda hiçbir zaman “Ben anti faşistim ama o da düşüncesini söylesin” demedim, demeyeceğim de.

Ben barış istiyorsam, barışı gerçekten kucaklayan insanlarla yapmayı tercih ederim. 5 yıl önce, 25 yıl önce Kürtlere karşı katliamlar yapan insanların bugün seçim gereği Kürtlerin yanındaymış gibi olmaları beni çok ilgilendirmez. Onlarla bir söyleşi yapacaksam da onlara soru sormam, kendimce sorgularım.

Ya da başka türlü anlatayım, bugünkü iktidara karşı olan herkesin görüşüne sorumlu olduğum gazete ya da TV’de propaganda yapmasına karşı çıkarım. Ben onların kitlesine ulaşmak için elimden geleni yaparım ve onu yanıma çekmeye çalışırım, onun bir yazarına yer vererek, onun benimle alakası olmayan siyasi düşüncesini yaymasına karşıyım. O gelen kişi, beni yada benim gibi kişileri okuyacak sanılıyorsa, bunu diyenler yanılıyor.

Yaklaşık 5 yıldır bir şeyler yapmaya çalıştım kendi çapımda. Ne kadarını becerdim, bu sizin takdiriniz. Son olarak şunu söylemek istiyorum, demokrasi ve devrimcilik konusunda çok katı olduğumu söyleyebilirsiniz ama bu benim tarzım ve bunu değiştirmek, kendimce taviz vermek istemiyorum.

Son olarak şunu söyleyeyim, bunları yazarken yukarıda ismini saydığım ve sonradan genel yayın müdürü olan Ergun Babahan yanlış yaptı ve haksızlar demek aklımın ucundan dahi geçmedi ama onların çalışma tarzı benim çalışma tarzım değil. Bu yolu seçerek esasında biraz da kendime özgürlük tanıdım, çünkü biz bu gazete ve TV’yi Türkiye’de faşizm var diye Almanya’da kurduk ama Türkiye’de arkadaşlarımız var diye hep uyarıldık. Bana göre Almanya’da “Türkiye’ye dikkat” diye uyarılan gazete ve TV Istanbul’da yapılır, Almanya’da değil.

Bu kadar süre bana katlandığınız için hepinize teşekkürler, ha gayret ay sonuna kadar biraz daha katlanın.