Bu pazar yapılan Aşağı Saksonya eyaletinde de seçimlere katılma oranı %61,5 civarında olup, beklenilenin altında seyretti. Seçme hakkı olan seçmenlerin büyük bir bölümü umutsuzdu ve sandık başına gitmemeyi tercih etti. Aşırı sağcı, popülist Parti AfD yüzde10,9 oy alarak 2017'de ulaştığı oy oranını neredeyse iki katına çıkardı.
Sosyal kriz, varoluşsal kaygılar, savaş politikası, özellikle federal koalisyon hükümetinin ekonomik savaşı ve seçim kampanyası sırasında enerji fiyatlarındaki patlama arasındaki bağlantıyı adlandıran tek parti aşırı sağcı, hatta faşist parti AfD olmuştu.
Görünüşe göre bu işe yaradı. Almanya'da yaşam koşullarının ekonomik ve sosyal anlamda daha da ağırlaşması seçmeni özellikle Sol alternatifin olmadığı bir ortamda emekçi kesimi sağcı parti AfD'ye itti.
Aşağı Saksonya eyaletinde Sol seçim programı, "Alman dış politikasında bir gecede 180 derecelik geri dönüşün yanı sıra savaş sonrası dönemin en büyük yeniden silahlanma programını" reddetmeyi içeriyordu . Ancak silahlanmanın ve milyonlarca insana yönelik yoksulluk tehdidinden bir kelime dahi edilmedi.
Sol Parti Temsilcisi Tobias Bank seçimlerden önce çıktığı ARD'de "Berliner Runde" adlı programda partisinin alacağı oy oranının yüzde 2,6'larda olacağını sezmesi kendi seçmenleri ve tabanında zaten bir umutsuzluğa yol açmıştı. Sol liderlik, siyaset kurumunun sol-liberal kanadı olmak istiyor ve bu kanat Alman medyası tarafından da özel bir muamele görüyor. Esasen Sol açısından seçim sonuçlarının bir felaketle sonuçlanması; merkez medyanın ve büyük ekonomi, savaş lobi sekterörün de işine geliyor.
Nüfusun yaklaşık yüzde 50'sinin beklentilerine ne iktidar partileri ne de merkez sağda yanıt veriyor. Seçmen olmayanlar çeşitli nedenlerle sandık başına gitmemeyi tercih ediyor.