ALMANYA BİR 'GÖÇMEN ÜLKESİ' Mİ? 

Avrupa ve genelinde Almanya'nın bir göçmen ülkesi olup olmadığı üzerine yoğun bir tartışma sürüyor.

Göçmenler kendi ülkelerinin hangi nedenle olursa olsun, göç edip başka bir ülkeyi kendilerine ikinci vatan olarak kabul edenlerdir.

Göçmen ülke; diğer ülkelerden insanların göç etmesi nedeniyle nüfusu hızla artan veya ülke nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan bir devleti, göçmen ülkesi tanımı ile lanse ediliyor.

Zaman zaman bu tanım, Almanya'da bazen içi boş politik bir slogan olarak kullanılır.

Göç edilen ülkenin insanlarıyla bir kaynaşma içinde olunmadığı gibi, göçmenler, geldikleri ülkeye bir daha dönmemek üzere oraya yerleşiyor.

Tarih de klasik göçmen ülkelerin başlıca şunlar olmuş: Arjantin, Avustralya, Brezilya, İsrail, Kanada, Yeni Zelanda, Güney Afrika, ABD ve özellikle de Güney Amerika'dır. Bunlar, göçmen nüfusunun büyük bir oranına sahip ülkelerdir. Bu ülkelere zamanla dünyanın çeşitli ülkelerinden yoğun bir göç gelmiştir.

Çoğu durumda, göç, genellikle düşük nüfusu olan ülkelere dışarıdan gelen bir işgücü olarak da görülüyor.

Başka bir durumda; askeri-stratejik değerlendirmeler nedeniyle de bir nüfus mevcudiyeti aracılığıyla talebinde bulunulan bir yeri  işgal etmek için bir neden gösterebilerek ve özel olarak teşvik ediliyor

Bu ülkelere yönelik büyük göç hareketleri özellikle 19. Ve 20. Yüzyılın başlarında meydana gelmişti.

Küreselleşme sürecinde, dünya ekonomik krizi ve İkinci paylaşım Savaşı'ndan itibaren bir değişim yaşandı.

Klasik göçmen ülkeleri göç yasaları aracılığıyla göçün hedefli bir şekilde kontrol edip, gerektiği gibi sınırlandırırken, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere çok sayıda ülke, göçün hedefi haline gelmiştir.  

Özellikle 1990'lardan bu yana, bu ülkelerdeki göç koşulları, başta İspanya olmak üzere güney Avrupa ülkelerinin öncü bir rol üstlenmesiyle kademeli olarak sınırlandırıldı.

Kural olarak, bu terimin kamusal alanda özel kullanımı, genellikle tartışmalı olsa da bu ülkelere, son zamanlarda göç ülkeleri de denilmektedir.

Çeşitli kaynaklara göre 2013 yılında 232 milyon insan kendi ülkesinin dışında yaşıyordu. Bu da dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3,2'si demektir. Amerika Birleşik Devletleri, 45,8 milyon kişi ile en çok göçmeni bulundururken, bunu; Almanya15 milyon, Rusya yaklaşık 11,7 milyon, Suudi Arabistan12,2, Birleşik Krallık 8,8 milyon kişi ile takip etmektedir.

Almanya 2017 itibariyle, Amerika Birleşik Devletlerinden sonra ikinci büyük göç ülkesi haline gelmiştir. Almanya'da 194 farklı ülkeden gelmiş göçmen yaşıyor.

Almanya, genellikle ikinci paylaşım savaşından sonra, misafir işçiler esas olarak 1960'larda, Batı Alman şehirleri yeniden inşa edildikten ve ekonomik patlamanın büyük şirketleri için işçilere ihtiyaç duyulduktan sonra, iş gücü anlamında Almanya'nın bir göç ülkesi olduğunun kabullenmesiyle büyük iş gücüne ihtiyaç doğmuştur.

Alman İmparatorluğu'ndaki sanayileşme sırasında çok sayıda Polonyalı işçi, Ruhr bölgesinde çalıştırılmış. Ve bunların bugün sadece soy isimlerinden Polonyalı olduğunu anlayabiliyorsunuz.Tamamen asimile edilmiş ve etnik hiçbir hakka sahip olmamışlardır.

1960'lar da İtalyanlar, İspanyollar,Yunanlılar,Türkiyeliler, Tunuslular, 1973'lere kadar misafir işçi olarak getirilmişlerdir.

1980'lerden bu yana Balkan Savaşları sırasında eski Sovyet cumhuriyetlerinden, Polonya'dan çok sayıda eski Alman kökenli (Aussiedler) ve eski Yugoslavya'dan çok sayıda göçmen geldi.

Dünyanın çeşitli ülkelerinden ve son olarak da Suriye'den 2 milyona yakın bir sığınmacıya ev sahipliği yapıyor Almanya.

Teorik olarak Almanya, bir göçmen ülkesi olarak lanse edilse de göçmenleri azınlık olarak tanımadığı gibi eşit vatandaşlık hakkı dahi vermiyor.

Almanya, tekniğin ilerlemesi ve dünyanın küçülmesiyle birlikte, ülkede yaşayan göçmen azınlığı asimile edemeyeceğini çok iyi biliyor.

Ülkede yaşayan bazı halkları azınlık olarak tanımasına rağmen, Alman Yçnetiminin,15 milyon göçmen azınlığa karşı anti demokratik tutumu kabul edilemez.

Bundan sonra boş laflar ile 'Almanya çok uluslu ve bir göçmen ülkesidir' diyerek göçmen azınlığa karşı anti demokratik uygulamalardan bir an önce vazgeçmelidir.

Ülkede yaşayan göçmenleri azın​lık olarak tanıyıp ve her türlü demokratik hakları verilmelidir.