Pek çok Avrupa ülkesinde 8 Mayıs’ta start alan, 31 Mayıs’ta sonlanacak 24 günlük oy verme sürecinin yarısını geride bıraktık.
Önümüzde sadece 11 gün var...
Bu 11 günde hem halen oy kullanmamış HDP seçmenini sandığa taşıma göreviyle, hem de burjuva düzen partileri AKP ve CHP saflarında, Türkiye ve Kuzey Kürdistan coğrafyasına güçlü bir biçimde esen, sürekli ivme kazanan HDP rüzgarının etkisiyle yaşanan “kopuşma” eğilimiyle yüz yüzeyiz. Önemli bir seçmen kitlesi, “bu kez oyumu HDP’ye mi versem” şeklinde oluşan “ikilem”le karşı karşıya... Henüz sandığa yönelmediler. Kararsızlar! “Dokunmamızı” bekliyorlar...
HDP seçim koordinasyonları ve platformlarından alınan bilgilere göre, hemen hemen tüm Avrupa kentlerinde HDP seçmeni konvoylar halinde sandık başına gidiyor. Her geçen gün, HDP seçmeninin sandığa yönelimi kitlesel boyut kazanıyor. Ancak veriler, Avrupa ülkelerinde 400 bin oy hedefine ulaşma bakımından mevcut performansın yetersiz olduğu, HDP seçmeninin oy kullanmadaki zayıflığını gösteriyor.
HDP aktivisti ve gönüllülerinin tam bir seferberlik ruhuyla son 11 günü, gün gün, saat saat örgütleyerek seçmeni sandığa taşıma görevini yerine getirmesi, seçim başarısı için yaşamsal önemdedir. Bazı seçim bölgelerinde seçmenin sandığa taşınması için “kriz masaları”nın oluşturulması anlamlı bir müdahaledir.
Özellikle belirtmek gerekir ki, HDP’nin seçim başarısı, aynı anlama gelmek üzere AKP faşizminin geriletilmesinde, başkanlık hayallerinin tuzla buz olmasında önümüzdeki 11 gün tayin edici önemdedir. Son 11 günde ortaya konulacak performansla, cüretkarlıkla, daha fazla hız kazanmayla başarılacaktır bu...
Bu çerçevede en önemli görev, oy vermeyi son birkaç güne bırakma eğilimine, ertelemeciliğe karşı örgütsel tedbirlerin alınmasıdır.
HDP kitlesini HDP bayraklarıyla donatılmış konvoylarla sandığa götürme, en etkili araçtır. Yanı sıra yüz yüze görüşmelerle, telefonlarla, E-Mail, sosyal medya, düğün, sosyal-kültürel etkinliklerden yararlanma, ev-kahve ziyaretleri, seçim bildirgesi, bildiri ve çağrılar vb. araçlarla HDP seçmenini oy kullanmaya teşvik etme, oy kullanmalarını sağlama görevi önümüzde duruyor.
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın sık aralıklarla Avrupa’daki HDP oylarının stratejik önemi konusunda yaptığı açıklama ve çağrılar, mevcut performansı katlayarak daha fazla hız kazanmanın zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Yüz binler “kopuşma sancısı”nda ve “ikilem”de...
Yazımızın girişinde de belirttiğimiz gibi gittikçe ivme kazanan HDP rüzgarı, AKP ve CHP seçmenindeki “ikilem”i artırıyor. “Acaba oyumu bu kez HDP’ye mi versem” soruları zihinlerin derinliklerinde uçuşuyor.
Geleneksel olarak CHP’ye oy veren özellikle Alevi halkımızın önemli bir bölüğü, CHP ile HDP arasında gelip gidiyor.
Azımsanmayacak sayıda seçmen tam bir “ikilem” içerisinde.
Bu yeni bir durumdur.
Bu olguyu, muazzam bir olanak olarak AKP ve CHP’den “kopuş sancısı” olarak ifade edebiliriz.
Tarihsel olarak seçmen, ilk kez bu kapsamda bir ikilemle yüz yüze.
Dolayısıyla kopuşu hızlandırma ve HDP’ye oy vermelerini sağlama görevi de 11 günün omuzlarına yüklenmiş durumda.
AKP ve CHP saflarında “kopuşma sancısı” yaşayan, “ikilem” içinde kalan seçmene “dokunabildiğimiz” ölçüde kopuşmayı hızlandırabilir, HDP’ye oy vermelerini sağlayabiliriz.
Önümüzdeki 11 gün, elverişli bir zemin, muazzam devrimci olanaklar barındırıyor. HDP rüzgarı, kaçınılmaz olarak AKP ve CHP’deki sıkışmışlığı artırıyor, inandırıcılıklarını yitirme trendini hızlandırıyor.
Ve önümüzdeki 11 gün, çok şeye gebe...
AKP faşizmi, devlet güçlerini, sivil faşistleri ve kontralarını harekete geçirerek HDP rüzgarının önüne geçmek için seçim bürolarına, parti binalarına yönelik saldırılarını artırıyor. Adana ve Mersin parti binalarına yönelik bombalı saldırılar, bu yönelimin üst boyuta çıkarılmış halidir.
Halklarımız bu saldırılara, oylarını HDP’ye vererek, HDP etrafında kenetlenerek yanıt veriyor...
Rüzgar bizden yana...
HDP rüzgarı devrimci olanakları çoğaltıyor...
Daha fazla hız, daha fazla cüret, daha fazla seferberlik...