Ülkemiz Türkiye, içinden geçtiğimiz süreçte, sürekli olarak gündemin değişkenlik arz ettiği, çelişkiler yumağının sarmalında, 'at izinin, it izine' karıştığı süreçten geçmektedir.
Bu süreçte AKP devleti, Saray çelişkiler yumağının merkezinde durmaktadır. AKP devleti sıkıştı, kıskaç içinde kıvranmaktadır. Can çekişen, 'hasta bir adamı' andırmaktadır. 15 Temmuz F. Gülen çetelerinin darbe ve cunta girişimi sonrası, bu girişimi bir fırsata çevirmeye çalışan, AKP devleti ve Saray, gelinen aşamada bu fırsatı, 'değerlendirirken' beklemediği vakalarla karşılaştı.
F. Gülen çetelerinin barınaklarını esas mekânın AKP devleti olduğunu yok sayamayız. Bu nedenle bırakın kendi lehlerine çevirmeyi, giderayak ayaklarına dolaşmaya başladı dersek, fazla abartılı davranmış olmayız. Bir atasözü vardır.'bir ağacı çürüten kendi kurdudur' AKP devleti ve Saray da içten-içe çürüme başlamış, AKP devleti ve Sarayın sonunun başlangıcı olduğu gerçekliğiyle karşı-karşıyayız.
Bugün AKP devleti, Saray, eğer saldırganlaşıyorsa, kendi gibi düşünmeyen ve inanmayanların, 'ekarte' edilmesini politikalarının merkezine koyuyorsa, ciddi bir yönetme krizi yaşandığını
gözlemlemekteyiz. AKP devleti ve Saray, her kıskaç sarmalında sıkıştığında, ya gündem değiştirmek için, saptırmaları esas alan konuları gündeme getirmektedir. Türkiye toplumunun ilgi alanı olmayan konularla, algı operasyonlarıyla, toplumun ilgisini faklı alanlara çekmektedir. Bu yetmiyorsa, toplumun fay hatlarını kaşıyarak gündem yaratmak için, gerginlik politikasını öne çıkarmada mahirdirler.
AKP devleti, Saray, kıskaç sarmalında sıkıştıkça, daha da saldırganlaşmakta, savaş konseptine sarılmakta ve faşizm olarak ifade ettiğimiz diktatörlüğe bir adım daha yaklaşmayı yeğlemektedir.
AKP devleti, Saray, 15 Temmuz F. Gülen çetelerinin darbe ve cunta girişimini bahane ederek, muhalif güçleri, toplumsal yapıları sindirmek ve politik arenanın dışına itme uğraşını yoğunlaşmaktadır.
AKP devleti, var olan 'demokrasiden' giderayak uzaklaşmakta, gerek ulusal düzeyde ve gerekse de uluslar arası düzeyde yalnızlaş maktadır. Bu yalnız'lık, kendi içinde çürümüşlüğü de, beraberinde getirmektedir. Bu noktada, toplumsal muhalefet giderek güçlenmekte ve saflarını sıklaştırmakta, AKP siz bir ülke talepleri yükselmektedir. Bu talepler karşısında paniğe kapılan, AKP devleti ve Saray, saldırganlıkla karşılık vermektedir.
Türkiye toplumsal güçlerinin, Sosyalistlerin, Kürtlerin, Alevilerin, Emekçilerin, sözcüsü, sesi, kulağı, gözü olan, yazılı basını, görsel medya kurumlarını, TV kanallarının ekranlarını karartarak, kapılarını mühürleyerek, çalışanlarını sürükleyerek gözaltına alıp, öfke selinin önüne geçeceğini hesaplamaktadır.
Çünkü toplumsal muhalefet, onların sözcüleri, yazılı basınları, görsel medyaları, TV kanalları, Barışı, barışa olan özlemleri, umutları yeşertmek için çaba harcayanlardır. Barış talebi, savaşın alternatifi, barış, kamu mallarının talanının sonu, rüşvetin ortadan kalkması, savaştan nemalanan tacirlerin ekonomik kanallarının tıkanması, AKP devleti ve Sarayın sonun gelmesi demektir.
İşte budur, AKP devletini, Sarayı tedirgin eden, barışa olan özlem ve umut tur. Bu nedenle barış isteyen herkese saldırılmaktadır. AKP devleti ve Saray, sıkıştı, kıskaç sarmalında son günlerini
yaşamaktadır. Can çekişmektedir. Bu can çekişmeyi hızlandırabiliriz. Öyleyse barış çığlıklarımızı yüksek sesle haykıralım. AKP devleti ve Saray'a inat, barış çığlıklarımız yaygınlaştıralım.
Barış için yola çıkmış, kurumlara, kuruluşlara, yazılı ve görsel basın organlarına, bireylere sahip çıkalım, onların uğraşlarına destek sunalım.
AKP devleti ve Saray'ın, komşu ülkelerle savaş ve işgal konsepti, ülkemizin Kürt coğrafyasında savaşın kuralsız, acımasız kirli yüzü, AKP'nin sonunu hazırlanmayı hızlandırmaktadır. Bütün bu olumsuzlukların panzehiri, barıştır. Umudumuz barıştadır.
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,
2 Ekim 2016