AKDENİZ’İN ZEYTİNLERİ

Hükümet uzun bir zamandır “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılanması” adıyla bir yasa çıkarmak istiyor. Yasa daha önce 7 kez geldiği meclisten geçmemesine karşın, bir dönemdir yeniden meclis alt komisyonunda görüşülüyor. Yasanın değişmesindeki ısrarlılık “zeytinlikleri ve üreticileri korumak” iddiasına dayandırılsa da, gerçekteyse bu, şüpheli.

Görüşmelerin sürdüğü günlerde basına, ‘tasarının 2 maddesinin geri çekilmesi konusunda üç partinin anlaştığı’ açıklandı. Günlük basın bu anlaşmayı “Zeytinlikler kurtuldu” biçiminde verdi. Oysa gerçeğin böyle olmadığını Sanayi ve Ticaret Bakanı Faruk Özlü’nün kendisi açıkladı. “Anlaştı” haberinden hemen sonra bakan Özlü şöyle konuştu: “Sayın vekiller reddetmekle sorun çözülmüyor. Zeytinlik sahalarla ilgili bir tanımın yapılmasına, buralarla ilgili bir yapılanmaya, siz ne derseniz deyin bir ihtiyaç var. Bu ihtiyaç giderilmedikçe 7 defa da, 17 defa da 27 defa da bu düzenleme Meclis’e gelebilir. Dünya dönmüyor deseniz de dönüyor”(1) 

Bu tasarının önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nda nasıl bir biçim alacağı henüz bilinmiyor. Ama Sanayi ve Ticaret Bakanı’nın açıklamasından hükümetin bu sorunun peşini bırakmayacağı anlaşılıyor.

“Zeytinlik alanlarının düzenlenmesi” ile neler  hedeflendiğine dair çok farklı yorumlar var. Bunların her birini tartışmak çok gerçekçi olmaz. Bilinen şu ki, hükümet tasarı ile tam olarak neyi hedeflediği konusunda kamu oyunu ikna edecek bir şey ortay koymuş değil. Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı ilgilendiren bir konuyu, neden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı gündeme getiriyor, bu da bir başka soru. 

(Burada şu kadarını söyleyelim: Hükümetin köy sınırları içinde bulunan mera-orman alanlarının özelleştirilmesi türünden gizli bir çalışma yürüttüğü geçtiğimiz günlerde Rerheckercıların paylaşmış olduğu ses kayıtlarından anlaşılıyor. Bu konu çok önemli ve ne yazık ki kamuoyunda bu konu hiç konuşulmuyor.)

1950’LERİN GERİSİNE DÜŞÜLÜYOR 

Türkiye, dünyadaki zeytin ağaçlarının yüzde 10’una sahip bir ülke. Değişik bir anlatımla Dünyada bulunan 1 milyar 700 milyon zeytin ağcının 167 milyonu Türkiye’de bulunuyor. Zeytin ağaçlarının yüzde 95’ının Akdeniz havzasında bulunduğu dikkate alındığında Türkiye’deki zeytin ağaçlarının önem ve anlamı daha iyi anlaşılıyor. Ama hükümet çıkaracağı yasayla, Türkiye’deki zeytin ağaçlarının yüzde 70’i kesilecek.  Bu orana denk düşen ağaç sayısı. 117 milyondur. Bakan Özlü’nün “kaçınılmaz” dediği yasanın çıkması halinde bugün 826 bin hektar olan ekili zeytin arazisi küçülerek 248 bin hektara düşmüş olacak.  Yani 578 bin hektar toprak zeytinlik olmaktan çıkacak. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu alanın nasıl, ne amaçla kullanılacağı açık değil. 

1950 yılında Türkiye’deki zeytinlik alanı  292 bin hektardır. (2)  Çıkması “kaçınılmaz” denen yasanın yasallaşmasıyla ekili zeytinlik alanı 1950 yılındakinden 44 bin hektar daha az olacak. 

Nüfus ve artan ihtiyaçları açısından bakıldığında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: 1950 yılında toplam nüfusu 20.9 milyon olan Türkiye,  o yıl itibariyle 292 bin hektarlık bir zeytinlik alanına sahipti,  nüfusu bugün (2016) dört kat daha fazla artarak 79.8 milyon olan Türkiye,  1950 yıldakinden 44 bin hektar daha az bir zeytinlik alanına sahip olmuş olacak!

Birilerinin çıkıp bu mantığı anlatması gerek!

ZEYTİN SOFRALARDAN KALKACAK

Zeytin ağaçlarının kesilmeni sadece zeytin üreticilerinin sorunu değil. Tabi ki zeytinliklerini kaybeden binlerce zeytin üreticisi, köylerini terk ederek ucuz iş gücü olarak şehirlerin varışlarına yerleşmek zorunda kalacak. Fakat sorun sadece zeytin üreticilerini değil, çok daha geniş bir kesimi olumsuz olarak etkilemektedir. 

Aşağıdaki rakamlarla durumu irdeleyelim:

Türkiye’nin sofralık zeytin üretimi  (son dört yıl, 2012-2016, ortalaması) 412 bin ton. Bunun 71.6 bin tonu ihraç edilirken, geriye kalan 340.4 bin tonu ise iç pazarda tüketilmektedir. Benzer durum zeytin yağı üretimi için de geçerli: Yine aynı yılların ortalaması olarak yılda 160 bin ton olan zeytin yağı üretiminin 41 bin tonu, ihraç edilmektedir. İç pazarda tüketilen zeytin yağı miktarı. 119 bin tondur. Zeytin yağı üretiminde dünyada 6 sırada bulunan Türkiye, sofralık zeytin üretiminde İspanya ve Mısır’dan sonra 3 sırada bulunuyor.(3) 

Görüldüğü gibi hem sofralık zeytinin hem de zeytin yağının tüketiminde en büyük pazar, iç pazardır. Demek zeytin, halkın günlük önemli bir tüketim-beslenme maddesidir.

Tasarıyla buğday, şeker, mısır, tütün, et üretiminde olduğu gibi Zeytin ve Zeytin yağı üretiminde de Türkiye kendine yeten bir ülke olmaktan çıkacak, artık dışarıdan ithal eden konuma düşecektir. Yani süt, peynir, sucuk gibi hayvansal ürünleri satın alamadığı için sofrasından çıkarmış olan yoksul halk, iki sefer ısırarak yediği zeytini de sofrasından çıkarmak zorunda kalacak.  

BÜTÜN AKDENİZ HAVZASINI İLGİLENDİREN BİR SORUN 

Dünyada iklim ve bitki örtüsü boylam düzleminde değil, enlem düzleminde eş ve benzerlik gösterir. Zeytin ağaçlarının varlığı da bu gerçeğe dayanır.  30-45 enlemleri arasında ve “Bereketli Hilal” diye bilinen Mezopotamya’dan Kaliforniya’ya kadar uzanan düzlem üzerinde yetişen bu kuşağa özgü bir bitki türü. Yüzde 95’inin Akdeniz havzasında bulunuyor olması nedeniyle zeytinlikler, Akdeniz’in nefes borusudur. 117 milyon ağacın kesilmesi, bu havzanın iklimini olumsuz etkileyecektir. 

Zaten kuraklaşma, bu bölgede önemli bir tehlikedir. Zeytin ağaçlarının kesilmesi böylesi bir felaketi hızlandırır. Bu bakımdan da Akdeniz havzasındaki bütün zeytinlikler Akdeniz’i çevreleyen bütün ülkelerin ortak sorunudur. Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin “Akdeniz’deki Bitki Örtüsünün Korunması” biçiminde ortak bir anlaşmaya gitmeleri kaçınılmazdır. Bu aşama varmak için  bir ön çalışma olarak bir platform yaratmak önemlidir. 

Yararlanılan Kaynaklar:

(1) https://www.gidahatti.com/uc-parti-anlasti-zeytinlik-maddesi-tasaridan-cikti-81701/

(2) Türkiye İstatistik yıllığı, 1998

(3) http://www.apelasyon.com/Yazi/447-dunyada-ve-turkiyede-ham-tane-zeytin-sofralik-zeytin-ve-zeytinyagi-piyasasi