Bu yazımda, Avrupa Birliği (AB) vatandaşı olan göçmenlerin sorunlarına değinmek istiyorum. Yazımda ayrıca İngiltere'nin AB'den ayrılışı ve Avrupa'da yaşayan İngiliz vatandaşlarının durumlarına da değineceğim.
İngiltere'nin AB'den ayrılması, ekonomik olarak İngiltere'ye ve AB'ye ne getirdi, ne götürdü? Bu konu üzerine çok şey söylendi ve yazıldı.
İngiltere'nin AB'den ayrılması ile AB ülkelerinde yaşayan İngiliz vatandaşları, çalışma ve oturma müsaadesi zorunluluğu ile karşı karşıya kaldı.
İngiliz vatandaşlarının Avrupa Birliği'nde yaşamaları ve çalışmaları için oturma müsaadesi alma zorunlugu doğdu ve Almanya'da yaşayan çok sayıda İngiliz vatandaşı, Alman vatandaşlığına başvurmak zorunda kaldı. Ancak bunlardan çoğu gerekli şartları yerine getiremedikleri için Alman vatandaşlığı alamıyor.
İngiltere'nin AB'den ayrılışının ise İngiltere'de yaşayan insanlara ne getirdiği ve ne götürdü henüz belli değil. Şu bir gerçek ki; Almanya'da yaşayan İngilizler, eski konumlarından daha kötü duruma düştüler.
Almanya'da yaşayan AB ülke vatandaşları için 'Yabancılar Yasası' var. Almanya'da yaşayan ve AB ülkelerinden gelenler, 3 ay içinde ev ve iş bulabilirlerse oturma ve çalışma müsaadesi alabiliyor ancak çalışmadan işsizlik ve sosyal yardım alamıyorlar.
İşsizlik ve sosyal yardım parası alabilmeleri için, Avrupa Birliği ülkelerinden en az birinde çalışmış olmaları gerekiyor. AB ülkelerinden Almanya'ya gelen diğer AB ülkelerinin vatandaşları ise maalesef bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi değiller.
Avrupa ülkelerinden Almanya'ya gelenlerin serbest dolaşım hakları var ancak korona pandemisi nedeniyle, serbest dolaşım hakkı da şu anda kısıtlanmış durumda. AB ülkelerinden Almanya'ya gelenler, çalışmadan da işsizlik parası ve sosyal yardım alınacağını düşünüyor ancak bu konuda yanılgı içindeler. Örneğin Almanya'ya gelen ve sosyal yardıma başvuran bir Yunan vatandaşı bir süre önce sınırdışı edildi.
6 ay boyunca Almanya'da yaşayan bir AB vatandaşı, belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına sahiptir. Almanya'da 3 ay boyunca ikamet etmiş ise belediye seçimlerinde sadece seçme hakkına sahip olabiliyor. Eyalet ve Federal Parlamento (Bundestag) seçimlerinde ise oy kullanma ve aday olma hakları bulunmuyor.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ülkelerindeki bir partiye mi, yoksa yaşadıkları ülkelerde bulunan bir partiye mi oy vereceklerine ise karar vermeleri gerekiyor. Bu anlayış hiçbir zaman gerçek demokrasi ile bağdaşmıyor, bu durum olsa olsa Euro sentiris bir düşünce tarzı olabilir.
Öte yandan Almanya'daki çifte vatandaşlık kanunu konusunda Avrupa Birliği'ne üye ülkeler ile Almanya arasında da ikili anlaşmalar bulunuyor. Bu konuda elbette ki Türkiye gibi ülkelerin de yurt dışındaki vatandaşlarının hak ve hukuku konusunda sessizliğinin özel bir rolü olduğu unutulmamalı.
Almanya, Türkiye kökenli göçmenler için çifte vatandaşlığı 2000 yılından beri tanımıyor. 2000 yılından itibaren Almanya'da doğanlar için çifte vatandaşlık hakkı tanınıyor ancak bazı durumlarda Almanya 2000 öncesi doğanlar için de çifte vatandaşlık hakkı tanıyabilir.
Kendi ülke vatandaşlığından çıkması durumunda, vatandaşı olduğu ülkedeki ciddi oranda malvarlığını kaybediyorsa ve bunu ispatlayabilirse, çifte vatandaş olarak kabul görebiliyor.
Doktorluk ve avukatlık gibi bazı meslek gruplarının iki ülkede de ticaret yapması Almanya'nın çifte vatandaşlığı kabul etmesine de kolaylık sağlayabilir. Bunların dışında 2000 yılından bu yana Almanya çifte vatandaşlığı tanımıyor.
60 yıldan fazla bir süredir AB ülkelerinde yaşayan ve yaşadığı ülkenin vatandaşlığına geçmiş göçmenlere seçme ve seçilme özgürlüğü verilirken, bu statüde olmayanlar adeta üçüncü imparatorluklar zamanından kalma yabancı yasaları ile kaderlerini bekliyor.
İçinde bulunduğumuz yirmibirinci yüzyılda halen AB ülkelerinden gelenlere sınırlı, AB dışından gelen göçmenlere ise temel birçok demokratik haklar tanınmıyor. Bu çifte standart ve antidemokratik uygulamalar son bulmadıkça AB ülkelerinde gerçek anlamda demokrasiden söz edilemez.