23 Nisan Hrant’la Rakel’in evlilik yıldönümüymüş. “İlk çocuğumuza can verdiğimiz gece, 23 Nisan’ı 24’üne bağlayan gecedir” diye yazmıştı bir seferinde… Türkiyeli bir Ermeni olarak 23 Nisan’ın aydınlığından ve 24 Nisan’ın karanlığından söz etmişti o yazısında…
Ben kendimi bildim bileli Türk Dışişleri de o geceyi uykusuz geçirir. Çünkü 24 Nisan’da hangi ülke parlamentosunun ya da liderinin Ermeni soykırımını tanıyacağı belli değildir.
Bugün yine nefesimizi tutmuş ABD Başkanı’nın o sözcüğü söyleyip söylemeyeceğine kilitlenmiş durumdayız. Biden “soykırım” diyecek mi? Öncesinde Erdoğan’ı arayıp bir şey söyleyecek mi? O sözcüğü kullanmama karşılığı taviz isteyecek mi? Söylerse Türk-ABD ilişkileri krize girecek mi; Ankara ne tepki verecek? Tartıştığımız bu…
Hepimiz için ne kadar aşağılayıcı bir durum…
Ankara hükümeti soykırımı tanımayabilir; bunu kendi tarihine ve atalarına haksızlık sayabilir. Ama toptan inkârcı bir tavırla bir yere varamadığını şimdiye kadar görmüş olmalıydı. Oysa soykırımı kabulle tümden inkâr arasında geniş bir manevra alanı var: Mesela 1915’te yaşanan büyük katliamdan duyulan derin üzüntüyü dile getirmek ve Ermenilerin yasına ortak olmak gibi… Mesela o yıl ne yaşandığının ortaya çıkarılması için Ermeni tarihçilerle birlikte yapılacak çalışmalara kapı aralamak gibi… Mesela Ermenistan’la ilişki kurup halklar arası yakınlaşmayı teşvik etmek gibi… Mesela Hrant Dink cinayetinin devlet içindeki faillerini cezalandırmak gibi… Mesela ülkede kalan bir avuç Ermeni’yi el üstünde tutup dışardakileri davet etmek gibi… Bu ülkenin kültür mozaiğinin önemli bir parçası olan Ermeni kültürünün, edebiyatının, müziğinin, tiyatrosunun hatırlatılması, yaşatılması, geliştirilmesi için kurumlar, fonlar, ortamlar yaratmak gibi…
Ankara bunları yapabilseydi, bugün “Acaba ABD Başkanı soykırım diyecek mi? Derse bu yoklukta nasıl tepki vereceğiz? Herkese elindeki Iphone’u kırma çağrısı yapsak uyan olur mu” diye karalar bağlamak zorunda kalmazdı.
Biz bu akşam, hem 23 Nisan’da ulusal egemenliğin ilanını kutlayalım, hem 24 Nisan’da Ermenilerin ve hepimizin tarihi yasına ortak olalım. Böylece (Hrant’ın tabiriyle) “23,5 Nisan”ın büyük bir barışma ve uzlaşmaya vesile olmasını dileyelim. ( Artı Gerçek'ten alıntı)