Sevgili okuyucular,
Türkiye o kadar sıcak gündemle karşı-karşıya ki, konular üzerinde durmak için, zaman yarış içinde olmamak, elde değil.
18 madenci canımız, toprağın 350 derinliğinde su baskını dolayısı ile ‘can pazarında’ yaşam savaşı veriyorlar. Bütün beklentimiz, madenci canlarımızın, burnu bile kanamadan bu katliam gibi madenci kazasından kurtulmalıdır.
Ülkemiz de insan yaşamının, canın, ‘harbi kıymeti’ olmadığı bir süreçte geçmekteyiz. Ülkemizin bu noktaya gelmesinde tabiî ki, AKP devletinin sistemle bütünleşen, kirli ve karanlık ilişkilerinin etkisinin olduğu gerçeklerini de, kamuoyunun bilgisi dâhilin dedir.
Kamu mallarının yandaşlara, özelleştirme adı altında peşkeş çekilmesi, taşeronlaştırma, yandaşlara kiralanması, iş ve işçi güvenliği konusunda hiçbir önlem almayan, gözünü kär hırsı bürümüş, sermaye çevreleri, yeni kazanların oluşmasına ve katliama imza atmaktan çekinmediler.
Vahşi kapitalizm, sermaye çevreleri, onlarla kol-kola yürüyen AKP devleti, Karaman Ermenek’te bulunan maden ocaklarında, (kaza) aslında madenci cinayetine yeni imza atmakta meşguller. Denetim yoksunluğundan, düzenlenen ÇED çevreye etkilerini değerlendirme raporları, sadece sermaye çevreleri, patronları çıkarını gözeterek hazırlandığından, cinayet andıran kazalarla, yoksul, emeğini satmak zorun kalan, ‘kollarındaki zincirden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan’ emekçilerin yaşamlarına mal olmaktadır.
Bizzat Türkiye cumhuriyeti çalışma bakanlığının açıklamalarından da ve AKP devletinin, bakanlarının, bürokratlarının açıklamalardan anlaşılmaktadır ki, Karaman Ermenek’teki, maden ocaklarındaki cinayet, göz göre-göre gelmektedir.
Bu açıklamayı yapan bakan ve AKP devletinin kurmaylarının, yüzleri kızarması gerekirken, yine suçlayacak başkalarını aramaları manidardır.
Bu utanmazlık, bu barbarlık, bu aç gözlülük, bu vahşilik için, ne söylenebilir? Bilinmez ama tabiî ki, bizimde söyleyecek sözümüz vardır. Bu katliamın sorumluluğundan kaçmak veya olası bir durumda, işçilere ve yakınlarına ödenecek tazminatı ödememek için, ihmalkâr davranmak ve önlem almamaktan, daha fazla kär hırsından kaynaklanan, cinayetin, ‘doğal affet’ olduğunu ileri sürmektedir. Has Şeker Madencilik Şirketinin patronları, alışmışlar işçilerin alın terleri gasp etmeye, anlaşılan buda yeni yönetenleri, maden ocaklarındaki işçilerin alın terlerini gasp ettikleri yetmiyormuş gibi, işçilerin canlarını da aldıkların da, çeşitli entrikalarla, madenci yakınlarına tazminat dahi vermemeyi öngörmektedirler. Ceplerinden işçilerin alın terinden gasp ettikleri paraların çıkmasını engellemek çabasındadırlar.
AKP devleti, çivisi çıkmış bu sistem ayakta durduğu sürece, ahlaki değerlerden yoksun, yandaş sermaye çevrelerinin, işçilerin yaşamını hiçe sayarak, daha çok kendi sermayelerini, kartopu gibi yuvarlanarak büyütmeye çalışacaklardır.
AKP devletinin, çalışma bakanı Faruk Çelik’in, açıklamalarından da, öğrendiğimiz gibi, (aslında bilenen gerçekleri yeniden açıkladı bakan) ‘’biz bu maden ocağını kapatmıştık, 50 hatırlı kişi araya girerek yeniden açılmasını sağladılar’’ peki, kim bu araya giren 50 hatırlı kişi?
Neden, niçin, ne zaman, nerede araya girdiler? Çalışan insanların, işçilerin, madencilerin çalışma güvenliğinden sorumlu olan bakan, siz değimlisiniz? Göz göre-göre, kaza adı altında cinayet girişimlerine neden müsaade ediyorsunuz?
Bunca yaşanan madenci katliamlarından sonra, neden ‘hatırlı kişilerin araya girmesiyle’ maden ocağının üretime geçmesine izin verdiniz?
Şahsınız, çalışma güvenliğinde sorumlu bakan olarak, 1. derecede sorumlu değil misiniz? Sorumluluğunuz gereği, tüm demokratik ülkelerde olduğu gibi, istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Olacak sonucu tahmin etmek zor olmayacaktır. Hamaset içeren açıklamalar, ‘devlet baba büyüktür’ yardım eder, teraneleri. Yeni yasal, ‘yaptırımlar’ getireceğiz, ama içi boş olan açıklamalar.
Bir sonraki yazımda buluşmak üzere.
31 Ekim 2014
Twitter: AliekberP
Facebook: aliekberpektas